"3-Kaos"

56 6 6
                                    

Hey! Merhaba. Size bölüm en geç haftasonu gelir demiştim. Sözümde dururum. Sizler için. 57 okunma olmuş. Bu beni fazlasıyla mutlu etti. Beni hep böyle mutlu etmeye devam edin lütfen. Sizleri seviyorum lütfen desteklerinizi hiç eksiltmeyin. Yeni bölüme bolca okuma istiyorum...

(one direction: If I Could Fly) ile okuyun XX

İYİ OKUMALAR

"Başardın.. Evet! Evet Chloe başardın." sessizce fısıldadım kalbime, düşüncelerimdeki bu vahşice aşka, arkasından baka kalan bu gözlerime, öfkeli olduğum o tombul dudaklarına.

Titredi birden bire buz tutmuş bedenim. Dişlerim kırılır derecesinde birbirine çarptı, ardından ise... Yeniden hayel ettim yeşil irislerinin bedenimi hayran kalan o ifade ile süzüşünü. Bir kaos yarattı düşüncelerimde. Onun güzelliğine sahip olacağım günleri, kıvırcık saçlarına dokunduğum, hissettiğim o sabahları.. Geceleri.

O parlıyordu. Her saniye her dakika. Tıpkı bir meleği anımsatan minik bir bebek gibi. Büyük ellerini, uzun parmaklarını saçlarından arasından geçirirken ki o hali. Tombul ve hafif kırmızılaşmış dudaklarını ısırıp, daha'da kırmızılaşmasını sağlayan o masum halleri. Gözlerini her kapatışında huzurlu gözüken o ruhu... O çok güzel.

O harry.

Gülümsedim. Sahi onunla tanışmıştım değilmi? Yıllarca hayelini kurduğum o yeşil gözleri gözlerim ile buluşmuş, büyük bir hayranlık ile karşılamıştı ruj ile kaplı kırmızı dudaklarımı.

Büyük bir esinti kapladı çocuksu düşüncelerimi. Arıdan ise sararmış yaprakların üstüne ufak yağmur damlaları düştü. Nazikçe.

Hızlanmaya devam eden su damlaları bu sefer sert bir istek ile karşıladı havayı. Ani bir anda gök gürledi. Müzik sesi kesildi... İnsanlar pahalı ve havalı arabalarına doğru ilerleyip buradan uzaklaştılar. Kaos'tan...

Sert direğe sıkıca tutunmuş parmaklarımı gevşettim ve bar'ın içine geri dönmek için... Son bir kez onu görebilirim umudu ile doldum. Ardından
İse barın giriş yazısını görmem ile baştan aşağı iğrenç gözüktüğümün hissi ile dolmaktan kendimi alı koyamadım. Kırmızı ruj dolu dudaklarımı yaladım, en sonunda ise solmuş ruhuma değen yağmur damlaları ile içeriye geçtim. Neon ışıklar ilk olarak yüzüme yansıdı, insanların kulak tırmalayıcı sesleri vücudumu titrettii. O neredeydi?

Ava'yı gördüm ilk olarak, arkalarında ise o meleği... Harold'u.

Derin bir nefes aldığım an ufak bir kıkırtı döküldü ağzımdan. O an ava ile yanındaki arkadaşlarının birkaçı bana baktı. Dudaklarıma, saçlarıma, ıslanmış lanet olasıca kıyafetlerime... Arkasından ise harry ağır hariketler ile gözlerini kaldırdı ve ikinci defa buluşturdu muhteşem irislerini, heyecan dolu gözlerimde. Utangaçça gülümsedi. Birkaç saniyeden sonra bembeyaz teni hafifçe kızardı ve gözlerini birkaç saniyeliğine benden ayırdı. Bebeğim... Ah...

"Neredeydin sen?"

Islanmış saçlarımı karıştırdım. Ardından ise ava'ya içten bir gülümseme vaat ettim.

"Onunla... Varlığını hissettim ava. Onu delicesine öpmek istedim."

"Neden yapmadın?"

"Hazır hissetmedim kendimi... O öyle karşımda dururken b-"

"Tamam, tamam anladım."

Gözlerimi yeniden diktim karşımdaki çikolata bukleli çoğuğa. Yanındaki kızın gözlerinin içine bakıyor, ona birşeyler fısıldıyor ve gülümsüyordu. Öyle mutlu gözüküyordu ki. Ruhu huzur doluydu... Rahattı.

O kız da kim? diye düşündüm birden bire. Midem acı ile kıvrandı. Sarışın saçları, dolgun dudakları, tıpkı onun gibi mükemmel yeşil irisleri ile güzel gözüküyordu. Teni parlak, masallardaki prensesler gibi bembeyazdı. O da mutlu görünüyordu ruhu huzur kaplı harry'le.

"Kalbin acıyormu?"

Ağzımdan istemsizce bir "Hı?" sesi çıktı... Benden habersiz... Kalbime saplanan zehirli bir ok gibi... Ölüm kokan bir nefes... Onun nefesi.

O an anladım ki çok acıyordu. Hemde çok.

"Acıyor... Kurtar beni ava."

Ağzımdan güçlü bir hıçkırık kaçtı. Müzikler yeniden sustu... Tüm gözler yeniden üzerime çevrrildi, zehirledi beni. Tek yapabildiğim şey yaşla dolu gözlerimi ona çevirip uzun uzun bakabilmekti. Gözleri üzerimdeydi... Anlamsızca bakıyordu bana. Gözlerimden akan tuzlu göz yaşlarını takip ediyordu, Birşeyler arıyordu... Ah hadi ama buradan çıkmam gerekliydi..
Koşarak, arkama bakmadan.

Cindirella'nın süresi dolmuştu... Bitmişti. Acıtan kalbim kötü bir oyun oynamıştı bana. Mahvetmişti, parçalamıştı düşüncelerimi. O kız... O kız angel'miydi?

"Lanet olsun kendine gel!" telaşla yerinden fırladı ve titreyen bedenimi kendine çekerek dışarı sürükledi... Çıkış kapısı onu hatırlattı bana. Direğe yaşlanışı, dudaklarımda takılan o yeşil, harika gözleri.

"Ne yapıyorsun chloe? Yapma bunu kendine... Yalvarırım."

Titredim. Yağmur şiddetini arttırdı. Gök gürledi. Yeniden titredim. Bağırmak istedim. Onu delicesine istediğimi... Sevdiğimi bağırmak, ruhumu aydınlığa sürüklemek istedim. Fakat yapamadım.

"Onu seviyorum."

"Biliyorum."

"Ona aşığım."

"Biliyorum."

"O çok güzel."

"Biliyorum."

Sustum. Sadece kalbimin küt küt atan sesi karşıladı hazin sonumu. Bu sefer ki heyecan verici değildi. Acı vericiydi. Haindi.

"Onunla tanışmısın. Gülümse chloe, belki sadece arkadaşıdır."

Belkide dedim içimden. Ama çok açıtmıştı. Dayanamamıştım... Bağırmıştım. Öylece bakmıştı bana. Sessiz kalmıştı. Fakat elinden birşey gelmezdi ki. O muhteşemdi. Bana olan ilgisi gerçekten güzeldi. Bunu yaşamak beni mutlu etmişti.

Birden bire gülümsedim. Ava da gülümsedi.

"Galiba haklısın. Ama kendimi tutamadım, ağladım ve herkes bana baktı. İyi ki beni oradan çıkarttın ava. Teşekkür ederim."

"Elbette ki çıkaracaktım. Seni seviyorum."

"Bende seni. Hemde çok."

Çocukça sırıtık. Ava'yı böyle görmek beni rahatlatıyordu. Derin bir nefes aldım. Acı azda olsa bitmişti degilmi? Ah her saniye o aklıma geliyordu. Bitmiyordu işte... Acınası bir haldeydim. Zehir her yerdeydi... Göğsümün tam ortasında. Kalbimin derinliklerinde... Düşüncelerimde.

"Evine git chloe."

"Sen ne yapacaksın?" sesim cılız çıkıyordu. Hıçkırıklarım beni boğmuştu. Yeniden gözlerim doldu. Bedenim kasıldı... Ruhum açlık ile doldu. Hayır hayır. Kendimi tutmam gerekti. Dudaklarımı ısırarak arkamı döndüm ve birşey demesine izin vermeden kaos etkisi ile su dolu çukurlara basarak koşmaya başladım... Saniyelerimi vererek.

Eve gidecektim. Ağlayacaktım. Onu hayel edecektim. Güzel gözlerini, kırmızıyı andıran o dudaklarını... Tüm benliğini. Nefesi Nefesime karışmıştı o an. Özel hissettiriyor demiştim... Ruhum aydınlığa ilerliyor sanarak devam etmiştim. Yanılmıştım.

Oysa ki o çoktan bana doğru yaklaşmıştı bile. İlk bakışta...

Heheyttt! Bölüm burada sona erer. Kısa yazdım biliyorum fakat belli bir yerden sonra tıkanıyorum. Affedin. Birdahiki bölümde görüşmek üzere✋



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 14, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Half A Heart #Wattys2015 || h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin