"2-İçki Geceleri"

61 7 8
                                    

Selam! Lafı fazla uzatmak istemediğimiz için kısa bir konuşma yapacağız. İnşallah Hikayemizin kurgusunu inşallah beğenmişsinizdir. Bunun hakkında yorumlarınızı bekliyoruz. Yazım hatalarımız varsa affedin. Vote ve yorum vermeyi unutmayın :D xx.

İYİ OKUMALAR

Her dakika ilerleyen saat, huzursuz bir heyecan kattı titreyen bedenime. Saat 7:23. California içki geceleri'nin başlamasına 6 dakika. Onun o muhteşem yeşil gözlerini görmek için, kokusunu derince içime çekebilmek için tam 6 dakika...

Neon Işıkların tanıdık ve güzel yüzlere yansıması ile birlilte onu gördüm ve yüzümdeki kocaman gülümsemeye engel olamadım. Okadar masum ve güzeldi ki... Aklımı başımdan alıyordu. Nefes alamıyordum, onu istiyordum. Her gün ona bukadar yakın iken dokunamamak beni fazlasıyla değiştiriyordu. Daha fazla bağlanıyordum... Daha fazla aşık oluyordum.

Her zaman yaptığı gibi ilk olarak yeşil gözlerini etrafta gezdirdi ve önüne düşen buklelerini sıcak nefesi ile ittirmeye çalıştı... Dudaklarını büzerek, tıpkı bir çocuk gibi.

“Aman tanrım! Başlamış bile!”

Ufak bir tebessüm oluştu yüzünde. Ona zorla içki vermeye çalışan sarışın arkadaşını nazikçe ittirdi ve istemediğini açıkça belirtti. Buradan olan biten tüm sesleri duyabiliyor, ve onun o harika yüzünü inceleyebilmeye fırsat buluyordum.

“Evet, fakat sadece 4 dakika geç kaldın ava.”

Kaşlarını çattı.

“Neyse ne! Yinemi onu izliyorsun?”

“Adı harry!”

“Yoksa Harold'mu demeliyim?”

“Fark etmez.”

“Hop! Sinirlenmek yok.”

Kafamı olumlu anlamda sallamaya çalıştım ve heyecanla açılan dudaklarımı birbirine bastırarak, terlemiş ellerimi kıvırcık saçlarımdan geçirdim.

Ayağa kalkmış, o güzel vücudunu ortaya sermişti. O kadar muhteşem gözüküyorduki. Tüm kızların gözleri onun üzerindeydi, farkındaydım. Fakat elimden hiçbirşey gelmezdi. Yapamazdım... Korkağın tekiydim.

“Kaldır o güzel kıçını. Yanına git ve onunla sohpet et!”

Her zamanki gibi başımı önüme eğdim, gözlerimi kapattım ve o muhteşem yeşillerini üzerimde gezdirirken hayel ettim “Yapamam...”

“Ne!?” dedi yüksek bir sesle.

“Cesaretim yok. Aptalın tekiyim.”

Soğuk ellerini lanet olasıca gözyaşlarımda gezdirdi ve yavaşça sildi. Ardından ise dudaklarını yalayarak, sarı saçlarını geriye ittirdi. “Yapabilirsin... Sen aptal değilsin chloe.”

“Yaparmıyım?” dedim bir okadar çatlamış, bir okadarda boğuk sesimle.

“Evet, yaparsın.”

Ayağa kalktım ve eteklerimi çekiştirerek, susmuş müziğin yeniden
etkileyici bir melodi ile yükselmesini huzurla bekledim. Tıpkı onda huzur bulduğum gibi...

“Sigara varmı?”

“Var, git dışarıda iç!”

“Pekala.”

Cebindeki, ucuz zehiri kaptım ve kimseye görünmeden arka kapıya doğru yürüdüm. Çıkış tabalesini geçtim ve küçük olan bir direğin yanında dikildim. Birkaç saniyenin ardından rahatsız oldum ve direğe yaslanarak sigarayı ağzıma götürdüm. Gözlerimi biribirne bastırdım ve yine onun tombul dudaklarını hayel ettim. Ne çok hayel kuruyordum ama!

“Bu koku... Imm... Benim gibi kokuyor.”

Bedenim aynı panik dalgasını sinirlerime yollarken, gözlerimi yavaşça araladım ve buradan kaçmam gerektiği isteği ile doldum. Evet tam şuan arkamda... Varlığını hissediyorum... O burada... Tanrım o burada... Benimle konuşuyor... Dudaklarına öfkeliyim... Çünkü onları öpemiyorum... Vahşihçe...

“Senin gibi...” fısıldadım. Onu duyamayacağı bir şekilde. Korkakça.

Sessizlik.

Yağmurdan dolayı oluşmuş bu koku ile su çukurları arasında donup kaldım ve yanımdaki direğe tutunarak derin bir nefes aldım. Tanrı'ya dua ettim. Güçlü kalmak için.
Kokusunu, sonsuza kadar bana baaş etmesi için...

O anki adrenalin tüm vücuduma ani bir refleks gönderirken ona doğru döndüm ve Gözlerimiz saniyler geçerken birbiri ile buluştu.

Muhteşem yeşil gözleri bedenimde geziniyor, ardından ise dudaklarımda, en son ise yeniden gözlerimde. Tatlı bir ifade ile bakıyor,
Ellerini saçlarından geçiriyor ve dudaklarını yalıyor.  Ah hadi ama!

Bedenimi hissetmiyordum. Uyuşmuş gibiydim. Kıpırdayamıyordum. En önemliside daha fazla aşık olmuştum. Bu inanılmaz bir şeyi ifade ediyordu.

“Bu bir tesadüf olamazmı?” sesim hafif titresede o aldırış etmedi ve büyük bir gülümseme kapladı çocuksu yüzünü.

“Ah elbette. Sadece bu hoşuma gitti.” o fazlasıyla güzeldi. Benim için...

“Benimde,  şey yani aynı kokuyoruz.” sessizlik çoğaldı. Ardından ise bana doğru ilerledi.

“Neden buradasın?”

“Hava almak istedim, ve birde bu zehiri içmek için.” Islak kaldırımdaki sönmüş sigarayı işaret ettim ve bana bakan o yeşil gözleri hayranlıkla izlemeye devam ettim.

“Anlıyorum...”

“Peki sen?” dedim utanarak.

“Sadece hava almak için.” dedi ve hafifçe tebessüm ederek benim yaptığım gibi direğe yaslandı. Fazlasıyla yakınımda. Kokusunu içten bir şekilde koklayabiliyorum. Gözleri fazlasıyla koyulaşmış ve dudakları dahada fazla sişmiş. Uzun ve biçimli parmakları aşağıya sarkmış. Bukleleri ise... Özenle yana yatırılmış.

“İçeride bunaltıcı bir hava var. Ter kokuları yiyişen insanlar... Bunlar bana ters.” buğulu bir hava saldı ve dudaklarını yeniden yalayarak devam etti “Hadi yiyişmek neyse de”

“Heyy!” dedim büyük bir kahkaha atarken

“Ne?” dedi boğuk ses tonu ile.

“Sadece, ah boşver.”

Hazza! Neredesin sen?”

Bakışları sarışın arkadaşına döndü ve Kısaca “Buradayım.” diye cevapladı.

“Haydi gel. Angel geldi.”

“Oh, geliyorum.”

Gözleri son birkez bana doğru döndü ve şunu söyledi “Gitmeliyim, görüşmek üzere...”

“Chloe.” dedim ve başımı üzüntü ile aşağıya eğerek dudaklarımı ısırdım. Tanrım ne yapıyorumdum ben? Küçük bir çocuk gibi mızmızlanıp küsecekmiydim?

“Chloe.” dedi ve çıkışın içine doğru ilerleyerek gözden kayboldu...

Çok çok kısa oldu farkındayım fakat sınavlar... Umarım buna saygı duyarsınız:):):):):):)







Half A Heart #Wattys2015 || h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin