Bölüm 1 : Bataklarhane

82 7 3
                                    

Uçsuz bucaksız binaların, dağların tepelerine kadar tırmandığı, sıcağın yapış yapış, rüzgarın yüzleri ve saçları yalaması bir mucize olarak addedilen, bir tarafı pırıl pırıl ışıklar yanarken, bir yanı karanlığın acımasız otoritesiyle her gece sabaha kadar yerle yeksan edilen bir dengenin tam adıdır Bataklarhane.

Geçmişin izlerini silemeyenlerin, geleceğe dair fikri olmayanların, her şeyin farkında olanlara ve bu batağa düşmek istemeyenleri de, kendi akılsız çoğunluklarıyla yerin dibine çekenlerin her bir hal ve hareketi, halet-i ruhiyesidir Bataklarhane. Binbir türlü rezilliğin çıkarcılığın, karaktersizliğin, samimiyetsizliğin, düşüncesizliğin vücut bulduğu bir pençedir. Gökdelenlerde içilen viskinin yanına koyulan buzun işlevi kadar işlevi olan, amaç değil ömrü boyunca araç olmuşlarla tıka basa dolu bir şehrin portresidir. Birden fazla bataklarıyla aklın şen ücra köşesindeki mantığı bile tutsak etmeye çalışan, tek gözlü gardiyanların adam sayıldığı distopik bir hapishanedir. Susmuşluğun hak sayıldığı, salağa yatmanın marifet bilindiği, 'gelene ağam, gidene paşam'cıların değerlendiği, beli kambur çirkin yüzlü canlıların hüküm sürdüğü bir metropoldür Bataklarhane.

Geçmişin geçtiği, geleceğin varlığını yitirdiği, zamanın kahrolduğu döngülerin tam da ortasıdır Bataklarhane. Sokaklarından lağımlar akan, balkonlarından boklar yağan, apartmanların arasında akıp giden bok nehrinin en derin fotoğrafıdır Bataklarhane. Hamam böceklerinin cirit attığı, sineklerin ruhani pislik herkese bulaştığından konmak için temiz bir yer aradığı, topluluklar halinde gezen, birlikte yiyip birlikte ayran içen, anti-alkolik domuzların ekonomik sistemi kontrol altında tuttuğu yoz bir şehirdir Bataklarhane.

Fahişelerin bile iş tutmaktan imtina ederken, din, mezhep, ırk ayrımı yapan orospu evlatlarının dürüstlük postlarıyla fotoğraf çektirip, her gün bok bulaşan gazetelerde servis edildiği, kötü kokular membaadır Bataklarhane. Dününü bilmez, bu gününü yarına çoktan satmış, üç gözlü haşerelerin adam sayıldığı, Gregor Samsa edasında bile yaşamanın imkansız olduğu bir çukurdur Bataklarhane.

Tüm leş gibi kokan keşmekeşin içerisinde adam gibi, insan gibi yaşamaya çalışanların, yaşamak için seçeceği ve de seçme şansı olmadığı halde orada bulunmak mecburiyetinde olanların mecburiyetidir de aynı zamanda Bataklarhane. Olması gerekenlerle yaşamayı seçenleri, yerin dibine kadar sokan, orada bir solucan gibi yaşamasını layık gören bir sistemin, işleyen tüm dişlilerinin ortak adıdır.

Yok mudur peki bu pespayeliğin, kahır denizinin, bok havuzunun içinde yaşamayı hak eden insanlar? Vardır elbette. Fahişeler kadar yaşamayı hak eden, eli ekmekten başka bir şey tutmamış güzel yüzlü insanlarda vardır elbet. Öyle ki bu güzel yüzlülerden biri de Kemal idi.

Tüm bu rezillik ve kepazeliğe rağmen Kemal, kendince naif,merhametli, olgun ve de aklı başında biri gibi kalmayı başarabilmişti. Her sabah olduğu gibi yine bu bokun bataklığa dönüştüğü şehirde, yiyeceği ekmeğin parasını kazanabilmek için yollara düşmeye hazırdı.

Ama bu defa bu yolculuğun ucu çok başka bir yere çıkacaktı. Başına geleceklerden bihaber köleliğin merkezine gitmek için evden çıktı ve otobüs durağına doğru yürümeye başladı.

Devam edecek...



BataklarhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin