Sami, Kemal'in bu ani sorusu karşısında ne diyeceğini nereden başlayacağını bilemez gibiydi. Kısa bir süre düşündükten sonra kararlı ve bir o kadar sitemkar bir tavırla konuşmaya başladı. 'Senin kafan şimdiden bu kadar karışırsa işimiz var demektir. Ama bu işimizin olması bile umudumuza umut katmıyor değil tabi.' Bu karmaşık sözler dahi Kemal'in kararlı duruşunu değiştirmemişti. Kemal'de artık kendisinin bile kontrol etmekten vazgeçtiği büyük bir ateş vardı. Bunu içinde sezinliyor ama dizginleme gereği duymuyordu. Sami bu kararlı duruşa şaşmıyordu ama bir kadar da ani kararlılığın ardında yatan nedeni bulamıyordu. Kemal, Sami'den kendisini tatmin edici bir cevap beklercesine susuyordu. Kısa bir sessizliğin ardından Sami konuşmaya devam etti. 'Tamam madem bu kadar bazı şeyin üstesinden bu kadar kolay geldin. Başlayalım o halde. Senin her şeyi anlayabilmen için önce sistemin çekiçlerini görmen gerekiyor. Buna hazır mısın pek emin değilim. Ama benim yıllardır yapmak istediğim şey bu.' Kemal, Sami'nin sözünü kesti. 'Sistemin çekiçleri mi?' Sami neden bu söze takıldığına aldırmadan cevap verdi. ' Evet sistemin çekiçleri. Bu şehrin kanalizasyonlarını tıkayıp boka batmasına göz yuman insanlık hainleri!'
Kemal, Sami'nin bu bir anlık öfkesini anlamıyordu. 'Sistemin çekiçleri!' bunu daha önce duyduğundan emindi. Sami'nin bu öfkesi onun hafızasını daha fazla yormasına neden oluyordu. Sami içindeki harareti atmak istercesine 'Bu gün bu hale gelmemize sebep bir çok şey varsa bunlardan biri de içimizden hainlerin çıkmasıdır. Bunu ilk defa duymadığını biliyorum dostum. Nerede nasıl bilmiyorum ama bunu duymamış biri bu gün senin yaptıklarını zaten yapamazdı.' Bu sözler karşısında Kemal'in içindeki büyük yangın daha da harlanıyordu. Kafasında bir çok şey henüz bir yere oturmuş değildi. Ama içinde bulunduğu durumun şimdiye kadar yaşadığı hayatın içindekilerden çok daha farklı boyutlarda olduğuna emindi. Sami'nin söylediklerine kulak vermeye ve her şeyin ne anlama geldiğini anlamaya öncelik vermeliydi. 'Tamam Sami. Ne biliyorsan öğrenmek istiyorum. Şu an hangi durumda ve nereye gittiğimi bilmek istiyorum. Yapmam gereken şey içimde ama ne olduğunu bilmiyorum, onu öğrenmek istiyorum.' Sami bu sözler karşısında memnuniyetini gizleyemiyordu. 'İşte bu dostum. Duymak istediklerim tam olarak bunlardı.Gel benimle gidiyoruz'
Kemal nereye diye sormadan Sami'yi takip etti. Köşe başından bindikleri otobüs ile şehrin güneyine doğru ilerlediler. Otobüs ilerledikçe yolcular azalıyor, otobüsün güzergahındaki evler yerini fabrika ve büyük iş yerlerine bırakıyordu. Kemal boş koltuklardan birine oturmuş başını cama dayayarak seçtiği yola gitmenin ne demek olduğunu keşfetmekle meşguldü. Sami, Kemal'in omzuna dokundu ve bir sonraki durakta inmeleri gerektiğini işaret etti. Kemal başını sallayarak onayladı.
Kemal ve Sami kısa bir süre sonra otobüsten inmişti. Kemal indikleri yeri inceledi. İndikleri yerde yıkık dökük bina kalıntılarının yanında yeni yapılmakta olan binalar gördü. Sami, Kemal'in bu keşfine katkıda bulunarak 'burası Bataklarhane'nin yeni yüzü. Yani en azından bu şehri bataklığa çevirenlerin insanları kandırırken kullandıkları kelimeler bunlar.' dedi. Kemal etrafına bakmayı sürdürüyordu. Sami'de bilgi vermeye devam etti. ' Geldiğimiz yer aslında çoktan batmış olan medeniyetimizin yeniden dirilteceğine inanılan yer. Bu tam anlamıyla bir saçmalık. Şu inşaatlarda çalışan insanları görüyor musun?' Kemal, Sami'nin işaret ettiği yere bakarak başını salladı. 'İşte o insanlar bu gün bizi batakta yaşamaya mahkum edenlerin, önlerine attıkları üç kuruş için kölelik ediyorlar.' Kemal bunların ne demek olduğunu az çok biliyordu. Ama karşı çıkmadan edemedi. 'Ne yapacaklardı? Onlar basit insanlar, karınlarını doyurmaktan başka dertleri de çareleri de yok. Yeniliğin başlangıcı dediğin şey bu mu? Bu mantık mı?' Sami bu karşı çıkışı beklemiyordu ama özgüvene sahip tavrını takınmayı sürdürerek 'Hayır dostum demek istediğim bu değil. Sistemin çekiçleri onlar değil.' Kemal 'Peki ya ne dercesine şiddetle başını salladı.' Sami başını kaldırdı ve binalara bakarak 'İşte bunlar. Bu binalar. Binalar sembollerdir. İnsanı ihtişamlarıyla bambaşka amaçlara sürükleyebilir. Bunu yapanlarda sistemi sağlayanlardır. Yarın bu binalarda sistem mühendisleri, okullarda yetişen genç akılları bu binalarda kurdukları mekanizmalarla bir eti kıymayı çevirir gibi doğrayacaklar dostum. Bu binalar bu sistemin çekiçleri, sembolleridir. Ve tüm semboller sistemin çekiçleridir. Her biri bizi vura vura bir kalıba sokmaya ant içmiştir.' dedi.
Kemal içindeki yangının bu sözlerden sonra bir kez daha harlandığını hissetti. 'Bataklarhane'nin yeni yüzü' insanların bok ve türlü pisliklerin içinde yaşamasına razı edenlerin yeni numarası mıydı? Büyük bir egemenliğin bir sonucuydu tüm bunlar. Bir medeniyetin çöküşü, bir şehrin giderek çamura batışı. Tüm bu tepe takla gidişe karşı insanlar nasıl susmuştu da bu felaketi durduramamıştı? Türlü sorular beyninde dolaşırken onlardan birini Sami'nin gösterdiği binalara bakarak dillendirebildi. 'Biz bu büyük gaflete karşı şu halimizle ne yapabiliriz ki?' Sami bir kahkaha patlattı ve özgüven ile yanan ateşli gözleriyle cevap verdi.
'Mesela, havaya uçurabiliriz?'
Sami'nin gözlerindeki ateş Kemal'e de bulaşmıştı. Kemal başını kaldırmış ve o gözlerle binalara bakıyordu.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bataklarhane
FantasyTüm leş gibi kokan keşmekeşin içerisinde adam gibi, insan gibi yaşamaya çalışanların, yaşamak için seçeceği ve de seçme şansı olmadığı halde bulunmak mecburiyetinde olanların mecburiyetidir Bataklarhane. Olması gerekenlerle yaşamayı seçenleri, yerin...