MELİSA ASLAN
Başım çok büyük beladaydı. Kim bilir şu an kaçıncı ölüm fermanımı yazdı. Bu düşünceyle daha hızlı koşmaya başladım. Kızlar tuvaleti yazısını gördüğüm zaman hemen oraya girdim. Herhalde ders başlayana kadar burada kalsam teneffüslerde de buraya gelsem sorun olmaz herhalde dimi?
Aynadaki yansımama baktığımda rengimin beyaz olduğunu gördüm, o kadar korkmuştum ki hala titriyordum. Musluğu açıp soğuk suyu iki üç defa yüzüme çarptım. Kâğıt havlu kopartıp yüzümü sildim. Arka cebimden telefonumu çıkartıp saatte baktığımda derse girmemize az kaldığını fark ettim ve ben hala sınıfımı öğrenememiştim lanet olsun!
En iyisi Kutayla konuşmaktı. Beni buradan alsın. Telefonumdan Sevgilim yazısına tıklayıp kulağıma dayadım, o sırada dudaklarımı kemiriyordum.
Aç şu telefonu!
Aç şu telefonu!
"Aradığınız kişiye ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.. Dıııt sesinden sonra mesaj bırakınız"
Offf Kutay niye açmazsın ki şu telefonu!! Tekrar ve tekrar aradım ama ne açtı, ne geri döndü. Derin bir nefesi içine çektim okul gittikçe sesizleşiyordu. Sonra Onun sesini duydum.
"Bu kızı bulacaksınız Emir, o kızı bulacaksınız!" ve kapı çarpma sesi. Sınıfına girdi galiba. Offf beni her türlü bulucak. O zaman ne yapıcam? Ah şu merakım yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Kapıyı hafifçe araladım etrafta kimsecikler yoktu. Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler aldım.
Böyle şeyler filmlerde dizilerde olmaz mıydı?
Kapıyı arkamdan kapatıp müdürün odasını aramaya başladım. Kafam çok doluydu. Bir yandan o çocuk, bir yandan Kutay, bir yandan annemler... Ahh kafamı boşaltmam gerek.
Merdivenlerden inerken dalgındım. Birisi hızla bana çarpınca sarsıldım tam düşücektim ki bana çarpan kişi kolumdan tuttup bunu engelledi. Kafamı hafif kaldırdığımda siyah küt saçlı, kehküllü, kaşında ve dudağının üstünde pirecingli bir kızla karşılaştım. Gözleri kocaman ve yeşildi.
"Özür dilerim acelem var" diyip tekrar koşmaya başlayan kızın arkasından baka kaldım. Tamamen siyah giyinmişti. Gözüme elindeki kan takıldı, sonra koluma baktım. Kan koluma değmişti. Kalbim sızladı bir an. Omuz silkip çantadan ıslak mendil çıkartıp kolumdaki kanı sildim.
Kan sanki silinmek istemiyormuş gibi sızlıyordu. Değişik.
Müdürün odasından hangi şubede olduğunu öğrenip yeni(!) sınıfıma ilerlemeye başladım.
11-C
Kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Bir kadın öğretmendi, kızıl saçlı, eyelineri başına kadar uzanan, mini kırmızı etekli, göğüslerini zor kapatan siyah gömlek ve boyun kadar rugan topuklu ayakabısıyla bana 'buyur yafrım' diye bakan kadına gülmemek için dudaklarımı kemiriyordum.
"Yeni öğrenciyim" dedim kadın beni şöyle bir süzdü. Sonra dudak büzdü işaret parmağıyla beni gösterip ağızını yayarak konuştu.
"Melisa Aslandı değil mi tatlıığım" kafa sağlamakla yetindim. Sahte gülümsemesiyle oturduğu masadan kalkıp yanıma geldi. Ve nereye oturmak istiyorsan oturabileceğimi söyledi.
Gözlerim sınıfı tararken göz göze geldik. İşte şimdi sıçtın Melisa. Sınıftaki tek boş yerde onun yanı olmak zorundamı ya. Evet bu yakışıklı esmerdi. Hoca arkamdan homurdanmaya başladığında ayaklarımı harekete geçirdim. İlerlerken gözlerim hala sınıfta dolaşıyordu boş yer yoktu işte lanet olsun!
