MELİSA ASLAN
Uyandığımda sadece o dıııt sesi geliyordu.
Kutayın kalbi durmuştu.
Ağızından kan gelmişti.Doktorlara seslenmeme rağmen yetişememişlerdi. Şu an Kutayların evindeyiz. Annesi, babası ve arkadaşları ağlıyor. Ben ağlamıyorum, ağlayamıyorum. Kutayın odasında yatağında yapıyorum şimdi. Elimde fotoğrafınızı duruyor boş boş bakıyorum.
Yataktan kalkıp odaya bir göz attım. Duvarın büyük bir kısmı fotoğraflarımızla doluydu. Dolabını açtığımda onun kokusu yayıldı etrafa. Sanki o buradaymış gibi gözlerimi kapattım. Ve gülümsedim.
Odasındaki banyoya girdim. Kendime aynadan baktığımda gözlerimin şişmiş, kırmızı olduğunu gördüm. Yüzümü bembeyazdı. Saçım desen zaten birbirine girmiş değişik bir şekil almıştı. Bileğimdeki tokayla saçımı topuz yaptım. Musluğu açıp yüzüne su tarım ve ellerimi mermerin iki yanına yasladım.
"Ölenle ölünülmez demiştin sevgilim"
~1 yıl sonra~
Zaman geçtikçe acında diniyordu. Son 1 yıl okula gitmeden açıkta okudum ama bugünden itibaren tekrar okula gitmeye başlayacağım. Annem ve babam her ne kadar eski okuluma geri dönmemi isteseler de reddettim. Çünkü o okulda o vardı. Onun anılarıyla doluydu.
Son 1 yıl içinde saçlarımı omuzlarımda kestirip griye dönük sarı yaptım. Her şeyim değişmişti artık. Her şeyim siyahtı, odamdaki fazlalıkların hepsini atıp yerine siyah bir oda yaptım. Sigara içmeye barlara gitmeye başladım.
Onunlayken yaptıklarımın tam zıttını yapıyordum artık. Mesela motosikletim var artık. Araba yerine motosiklet sürüyorum. Onun en nefret ettiği şeyleri yapıyorum ki unutıyım..
Yatağımdan kalkıp banyoya girdim. Duş aldıktan sonra saçlarımı kuruttum. Odama girince etrafı şöyle bir süzdüm yatağım toplanmış, camlar açılmıştı. Omuz silkip dolabımın karşısına geçtim. Havalar gittikçe soğuyordu.
Siyah ince kazağımı, yüksek bel siyah kotumu giyip aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı taradım bir eyeliner, rimel ve parlatıcı sürdüm. Hazırdım. Siyah kol çantasını içine defter ve kalem koydum.
Aşağıya indiğimde annemin ve babamın kahvaltı ettiklerini gördüm. Günaydın faslından sonra sofraya oturdum. Az çok atıştırdıktan sonra kalktım. Bu 1 yıl içinde iyicene zayıflamıştım evet.
"Kızım doğru düzgün bişey yemedin niye?" diye sordu babam istemediğimi söyleyip siyah botlarımı giydim. Siyah deri ceketimi giyip dışarı çıktım. Onun ölümüne sebep olan kızı acım tazeyken dövmüştüm, her yerine çizik atmıştım. Bu yüzden okulda adımın yayıldığını biliyorum.
Motosikletime bindim ve motosikleti çalıştırdım. Yolda ilerlerken yanıma bir motosiklet yaklaştı ve ön telefonu kaldırıp dahada hızlandı. Yarış ha? Pekala. Bende tüm gücünü vererek motosikleti öne attım. Arabaları solluyorduk. Sonunda okula geldiğimizde aynı anda girdik bahçeye. Bu da mı bizim okuldaydı? Vay bee.
Motosikletleri park ettikten sonra yavaşça motosikletten indim. Aynı yavaşlıkla kaskımı çıkartıp elime aldım. Saçımı savurdum ve karşımdaki kişininde kaskını çıkarmasını bekledim. Dış görünüşüne bakılırsa erkekti. Ve kasları giydiği deri ceketten bile belli oluyordu.
O da aynı benim gibi giyinmişti. Siyah kazak, siyah kot ve deri ceket. Kaskını o da çıkarttı ve eliyle bozulan saçını düzeltti. Ama ben bunu tanıyordum. Bu oydu..
"İyi sürüyorsun küçük fare ama benim kadar iyi değil" dedi ve kaskıyla okul binasında kayboldu. Vay be yakışıklı esmerle mi yarışmıştım yani! İnanılmaz. Hala şaşkınken zilin çalmasıyla kendime geldim. Ve ilerlemeye başladım.
12-C
Değişmemişti şubem sadece sayılar. Aynı takvimlerde olduğu gibi. 1 yıl geçmesine rağmen hala içimde bir yerde sızlayan yan vardı. Kapıyı açıp içeri girdim. Herkes bana şaşkınlıkla bakarken hiç kimseyi umursamadan en arka sıraya oturdum sıramın yanında kaskımı. Başımı sıraya koyup düşünmeye başladım.
Acaba hala bana sinirli mıdır diye?
Amaan neyse boşver eski bir olaydı zaten. Zaten adını bile bilmiyorum daha. Yanında bir hareketlenme hissedince bakmaya tenezzül bile etmeden sinirli ses tonumla konuştum. "Her kimsen defol sıradan! Tek oturmayı tercih ederim"
"Kusura bakma bende küçük farelerle oturmayı sevmem ama yapıcak bişey yok be güzelim" elektrik çarpmış gibi kafamı sıradan kaldırdım. O da bana bakıyordu ve kaskını benim kaskımın yanına koymuştu.
"Peki ama ben senin ismini bilmiyorum sıra arkadaşım" imamı anlamış gibi çarpıkça gülümsedi bende karşılık olarak gülümsedim. "Efe, Efe Karan" ismide kendisi kadar kısa ve özdü.
Efe.
"Memnun oldum bende Melisa, Melisa Aslan" dedim bana ciddimisin der gibi baktı ve sonra kafasını çevirip etrafı incelemeye başladı. "İsmini sorduğumu hatırlamıyorum küçük fare"
~~
Okul bitmişti Efe ilk dersten sonra okuldan gitti. Açıkçası nereye gittiğini merak etmiyorum desem yalan olur. Ama umrumda da değil açıkçası. Okuldan sonra kendi harçlığımı çıkarmak için barda barmenlik yapmaya karar verdim. Hem akşamları çalışıyordu. Ve sevdiğim bir yer olacaktı. Flue Barda çalışmaya başladım zaten hep geldiğim ve yardım ettiğim bir yerdi bu yüzden pek bir sorun çıkmadı.
Önlüğümü giyip saçımı arkadan toparladım ve işe koyuldum. Bar ara sokaklarda bulunan bir bardı. Güvenliği bile yoktu. Olsa acayip kaçardı zaten. Barda benimle birlikte 3 barmen vardı.
1. Pars, çok iyi bir çocuktur ama kız düşkünü. Her türlü kıza yavşama gücü var. İlk geldiğimde babada yavşamıştı. Ancak bende bişey bulamıyacağını anladığında arkadaş olduk. Annesi ve babası ayrıydı Parsın. Annesi Pars 5 yaşındayken gözünün önünde babasını aldattığını şahit olmuş bu yüzden bütün kızları seks objesi olarak görüyor.
2. Batuhan, eşcinsel kaç kere Parsa sarktığını sayamadım bile. Ama o da Parstan ümidini kestikten sonra Bara gelen neredeyse bütün erkeklerle yattı. Bu kadar eşcinsel olduğunu ben bile bilmiyordum valla. Batuhanlada iyi anlaşıyorduk. İkiside ayrı bir sıcakkanlı, ayrı bir arkadaş canlısı insanlar.
Masaları sildikten sonra Parsa içkilerde yardım etmeye başladım o sırada gözüme birisi çarptı. Bunun burada ne işi vardı? Efe ve yanında o gün gördüğüm yandaşçıları, bir kaç kız. Oturuyorlar gülüşüyolar öpüşüyorlar. Midem bulunmaya başladı koşarak lavobaya gittim. Elimi yüzümü yıkadım.
Biraz hava almak için dışarı çıktım ve bir dal sigara yakıp dudaklarıma yerleştirdim. Son günlerde en iyi gelen şeylerden birisiydi sigara. Tekrar ve tekrar içine çektim zehiri. Ve üfledim sonsuzluğa.
Rüzgar esti ve Efenin kokusu burnuma doldu, tekrar bir nefes çektikten sonra yandan bir bakış attım. O da benim gibi sigara içiyordu. Dalmış gibiydi derinlere, çok eskilere. Boş bakıyordu gözleri ilk defa anlamsız bakıyordu karanlığa.
"Özlüyor musun?" sesi sakindi ama bir yandan özlemli, canı yanan bir çocuk gibiydi.
"Evet" dedim kesin bir dille çünkü özlüyorum. "Hiç kendini öldürmeye kalkıştığında oldu mu küçük fare" niye bunları soruyordu ki?
"Hayır"
"Bende senin gibi kollarımda kaybettim sevdiğimi, öldürmeye çalıştım kendimi defalarca. Güçsüzler, acizler gibi. Ama başaramadım her çalıştığım zaman gözümün önüne geliyordu çünkü yüzü. Bana yapma diyor yaşamıyorum" dedi ve derince içine çekti zehri.
"Nasıl oldu"
"Trafik kazası, seninki gibi" evet benimki gibiydi. "Ne kadar oldu" sesim hala ifadesizdi. "3 yıl" kafa salladım. Aslında o benden daha güçlü gözüküyordu. Kendini öldürmeye çalışması şaşırtıcı. Sigarayı yere atıp ayağınla ezdim. Başımı kaldırdığımda dikkatlice beni izliyordu. Derin bir nefes aldım.
"Ölenle ölünmüyor"