Gidenlerin Ardından...

25 0 0
                                    


    Uzun süredir yazmamanın verdiği rahatsızlıkla evden sinirle çıkmış ve nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum. Aklımdaki düşünceler ormanda silah sesi duymuş hayvanlar gibi etrafa kaçışmışlardı.

    Sonbaharın sonuna gelmiş, kışın kapımızı çalmasına rağmen biz açmamakta direniyorduk. Özellikle de ben. Kışı hiç sevmemiştim. Çocukken karda heyecandan ölürken bile sevmiyordum kışı. Nisan'da doğduğumdan mıdır bilinmez, ben hep ilkbaharı sevdim. karın iç organlarıma kadar beni titretmesindense, Güneş'in tenimi ısıtması her zaman çok daha hoşuma gitmişti.

    Mevsimler üzerinde düşünürken denize geldiğimi fark edememiştim. denizin sesini ve kokusunu fark edememiştim. Denizin sesini ve kokusunu fark ettiğimde, bütün düşüncelerimden sıyrıldım. İçimden sahile inmek gelmişti. Heyecanla merdivenleri indim. Merdivenlerin sonunda ayakkabılarımı çıkartıp sahilde koşmaya başladım. Sahil kumunu soğutmuştu. Ama aldırmadım. Kimsecikler yoktu etrafımda. ''Düşünmek için çok uygun bir yer. Misafirlerimi çağırabilirim buraya!'' dedim havaya fısıldayarak.

    Oturabileceğim bir yer için bakındım etrafıma. Sonunda minik bir çukurun içine oturdum. Hem böylece başımı da toprağa yaslayabilecektim.

    Başımı kuma koyduktan sonra gözlerimi bir süre gök yüzüne diktim. Hava bulutluydu. Arada Güneş, küçük bir çocuk gibi, saklandığı yerden çıkıyor, göz kırpıp geri kaçıyordu. Kulaklarım aynı zamanda denizin sesiyle bayram ediyordu.

    Bir süre sonra gözlerimi yavaşça kapattım. Artık onları çağırmamın vakti gelmişti. Zihnimi olabildiğince serbest bırakıp denizin sesi ile beklemeye başladım. Acaba ilk kim gelecekti?

   ''Bahar'' dediğinde yumuşak bir ses, uykuya dalmak üzereydim. Usulca gözlerimi açtım. ''Sevgi?'' dedim şaşırarak. ''Ne o? Beni gördüğüne şaşırmış gibisin?'' bu cümleden sonra biraz bekledim ve sesimi çıkartmadan sadece başımı salladım.

    ''Hep bu Dünya'dan giden insanlar mı gelir sanıyordun?'' dedi. Yine sesimi çıkartmadım. ''Doğru. Şu an bu beni ilk görüşün. Benimle konuşamazsın. Konuşursan beni bir daha göremeyeceksin.'' gözlerimi uzaklara dikerek üzgünce başımı salladım. ''Anlıyorum. Demek beni de diğerleri kadar çok seviyorsun.'' dedi gülümseyerek. Acaba mutlu muydu bunu anladığına? ''Peki. Bu seferlik ben konuşayım. Sonraki gelişimde sohbet ederiz. Tabii bir daha beni çağırırsan.'' Yüzüne baktım. Gözleri parlıyordu. Bacaklarını karnına çekmiş yanımda öylece oturuyordu. Dudakları yanlara doğru hafif genişledi. Gülümsüyor, tepkimi bekliyor gibiydi. Gözlerim onun üzerindeydi. Saçları düzdü. İçimden ''Doğal haliyle bıraksaydın ya.'' diye geçirdim. Açık Kahverengi saçları, sarı kumların üzerinde dinleniyor gibiydi. En azından kesmediği için sevinçliydim.

    ''Beni çağırmana şaşırdım açıkçası. Hiç beklemediğim bir şeydi. Zaten yaşayan insanları çağırabildiğini de yeni öğrendin. Bana neden bu kadar ihtiyaç duyduğunu merak ediyorum.''dedi. Sesinde tedirginlik vardı. Başını denize çevirdi. ''Burası da baya güzelmiş. Teşekkür etmeli miyim?'' Hayır anlamında başımı salladım. '' Konuşamamak seni üzüyor gibi. Bu seferlik bu kadar yeter. Eve döndüğünde beni arayabilirsin. Biliyorsun değil mi?'' dedi. Ayağa kalktı. Ben ''gitme'' diyordum bakışlarımla. Omuzlarını silkti, dudakları istemsizce büzülmüştü, gözleri dolmuştu. Eğilip alnımı öptükten sonra denizin sesinde kayboldu...

    Gözlerimi birden açıp, başımı koyduğum yerden hızlıca kaldırdım. Nefes almakta  zorlanıyordum. İlk seferlerde hep böyle oluyordu. Çok kısa sürmüş ve konuşamamıştık. Ellerimin altındaki kumsalı öfkeyle sıktım.  Gücüm daha fazlasına yetmiyordu...

DenemelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin