KARANLIK

17 11 0
                                    

4 saat önce evden çıkarken yakalanmış ve Eddy Stanley'in evinin alt katında bulunan depoya bağlanmıştı.. Burası dışardan hiçbir şekilde ışık almayan, tam anlamıyla zifiri karanlık bir depoydu.

Uyandığında yüzündeki kanın kokusunu aldı ve istemsizce kustu. Dün gece uyuduğu vakitten şu ana kadar ne olup bittiğini hatırlayamıyordu. Neredeydi, Neden dövülmüştü ve bu zifiri karanlıkta daha ne kadar kalacaktı?
Ve nihayet gözleri karanlığa alışmaya başlamıştı ki irkilerek kendini geriye attı..
Aklı ona oyun oynuyor olmalıydı yada gerçekten karşısında karanlıkta oturan Eddy Stanley'di.. Sigarayı her çektiğinde yüzü aydınlanıyordu.

- Senin için çok endişelendim Harry, bi an hiç uyanmayacaksın sandım. Bu 7. Sigaram derken izmariti Harry'nin yüzüne doğru fırlattı.

Harry'nin kafasındaki bütün soru işaretleri kayboluvermişti çünki karşısında dikilen herifi görmesi herşeyi açıklıyordu.

- Şu zincirlere bakılırsa benden bayağı bi korkuyor olmalısınız, Sayın Eddy Stanley.

- Açıkçası korkuyorum fakat korktuğum şey senin serbest olman değil, benim serbest olmam!

- Ne ist..

- Bişey istediğim yok merak etme. Aslında insanların lafını kesmeyi pek sevdiğim söylenemez, dinlemeyi severim ama sen benim "İnsan" anlayışımın epey uzaklarında yer alıyorsun.

- Senden bi farkım olduğuna bu kadar sevineceğimi hiç düşünmemiştim.

-Acıktığın zaman kapıdaki adama seslen.
Sesi kesin ve netti: Öğle yemeğini Tazzy'nin patilerine borçlusun. Ehheheh, şu aralar pek fare yakalayamıyor..

Adımları uzaklaştı ve bir kapı sesiyle son buldu, tek düşündüğü burdan bir an önce çıkmaktı fakat kolay olmayacağını hatta imkansızın kıyılarında yüzdüğünü biliyordu..

Harry'nin ailesi yoktu, onlara ne olduğu hakkında en ufak bir fikri de. Sadece tahmin ettiği birşey vardı.. Teknolojinin ailesini elinden aldığıydı. Yürümeyi, koşmayı öğrendiği yer Jersey'in sokaklarıydı. Peki bu yaşa nasıl gelmişti onu kim eğitmiş, kim yetiştirmişti? Bunlar şimdilik soru işaretleri..

Jersey her zamanki aydınlığına, yani karanlığına bürünmüştü. Hava tarifsiz bir şekilde kirliydi, güneş, şeffaf bir süzgüden süzülürcesine yer yüzünü loş bir şekilde aydınlatıyordu.

Lisa Aisley'i arıyordu bulamayınca telefonuna bir çağrı bıraktı:
Seni merak ediyorum bebek, sanırım uyuya kaldın, patron pek keyifli değildi haberin olsuuun, öpüyorum. (14:26)

Berbat bir rüyayla uyandı. Tanrım, saat 3'ü geçmişti. Hemen telefona sarıldı, sesli mesajı dinledi..
Kafasını tekrar yastığa bıraktığında, gördüğü rüya gözlerinde canlandı;
Bomboş bir arazideydi, heryer düpedüz dü. Gözlerinin görebildiği kadar uzağa bakıyordu, kendisinden başka hiç kimse yoktu fakat bir ses işitiyordu..
"Onu Bul"

Sesin sahibini tanımıyordu, çok sakin ve çok kibarca söylenmişti ama o kadar korkmuştu ki, kimsenin olmadığı bir ortamda sadece bir ses işitiyordu ve o ses ona emrediyordu, Korkunçtu.

Üzerini değişip yapay et ürünlerinden bi kahvaltı hazırladı. "Çoğu hayvan radyasyona dayanamamıştı, kalanlarıysa Serra'nın kapalı bir alanında koruma altına alınmış, serum ve benzeri yollarla biyolojik olarak besleniyordu."

Evden çıkmaya pek niyeti yoktu, hele Scott'tı görmeye hiç! Ona karşı çok ön yargılıydı ama hisleri ona hiç yalan söylemezdi, Scott'tan uzak durmalıydı.

HAPSOLMUŞ ÖZGÜRLÜKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin