Multimedia:Mete
Kitap okumaktan sıkılıp ayağa kalktım.
Saat'de yaklaşıyordu zaten. Giyinip üniversteye gitmem gerekiyordu.
Altıma dar siyah kotumu,üzerime yarım siyah bir kazak ve asker yeşili bir ceket geçirdim.
Saçlarımı düz haliyle bırakıp hazır olduğuma kanaat getirdikten sonra odamdan çıktım.
"Düzgün kafayla düşününce daha mantıklı oluyor her şey sanırım."
Habip'in sesini duyunca kaşlarımı çatıp arkama döndüm.
"Ne yani? Akıllandığını falan mı düşünmeliyim?" Bulut'la konuşuyorlardı sanırım.
"Hayır. Pişman olduğumu düşünmelisin." Ses Bulut'un odasından geliyordu.
Sessiz adımarla odasına doğru ilerledim.
"Ya altından bir şey çıkarsa?"
Bulut yatağının başlığına yaslanıp oturmuş,Habip'te sırtı bana dönük Bulut'un önünde dikiliyordu.
"Ya gerçekten pişmansam?" Bulut inanmamışca kafasını iki yana salladı.
"Haklı olduğunu inkâr etmiyorum. Ama bana biraz güvensen?" Neden bu kadar değişikti dünden berri?
"Sana güvenmemi istiyorsan,sana olan güvenimi yıkmayacaktın." Bulut bir kez daha kardeşim olduğunu göstermişti işte. Gülümsedim.
"İsteyerek yapmadım." Kafasını öne eydi. "Bilmiyorsunuz Bulut." Kaşlarımı çattım. Neyi bilmiyorduk?
Benimle eş zamanlı olarak Bulut'ta kaşlarını çattı. "Neyi bilmiyoruz?"diye sordu Bulut yaslandığı yerden dikelerek.
"Zamanı değil Bulut." Arkasına dönmeye yeltelendiğinde telaşla yana kaydım.
"Peki sana nasıl güvenmemi bekliyorsun?" Bu sırada bir sessizlik oldu.
Yavaşca kafamı yeniden odaya doğru uzattım.
"Zamanı gelince güveneceksin zaten." Kaşlarımı çatıp odaya girdim. Aynı zamanda arkasına dönen Habip,beni görünce duraksadı.
"Nedir bilmediğimiz şey?" Kollarımı bağlayarak sol ayağımın üzerine yüklendim.
"Şu an olmaz Adelya." Sinirle kollarımı serbest bıraktım.
"Hadi ama! Oyun mu oynuyorsun sen? İlk önce bizi meraklandırıp daha sonrada peşinden koşmamızın derdinde misin?"diye bağırdım. Çünkü yaptığı saçmalıktı.
"Yoksa sebebin olmadığı için zaman kazanmaya mı çalışıyorsun?"diye ekledim onu kışkırtarak.