Oğuzdan;
Gece bana doğru aniden dönünce istemeden birbirimize yakınlaşmıştık
Nefes kesici bir güzelliği vardı gözleri nehirleri,denizleri,okyonusları kıskandıracak kadar güzel bir maviydi sakladığı bir hazine gibiydi yüzü oysa ki saklamasa güzelliğini herkez farkına varırdı. Herkezin onu fark etmesi fikri hoşgelmedi bir an yüreğime iyiki saklamış güzelliğini bu kıza bu kadar yakın olmak neden heyecanlandırıyordu beni oysa Doğa mı unutamamıştım ihanetmi ediyordum. Hayır dedim kendi kendime kimseyi sevemem ben dedi bağlanamazdım ki kimseye benim yaram yeniyken hemen saramazdım onu kanıyordu hala belki dünyadan gitmişti ama benden gitmemişti şaşırmış olan Geceye baktım kendine geldiğinde kolunu benden ayırmaya çalıştı yavaşca kolunu bırakıp ona bakmaya devam ettimGece'den ;
Omzuma dokunan el ile birden ilkildim ve aniden arkama döndüm elin sahibiyle burun buruna tabirine uyacak kadar yakın olunca elin sahibinin Oğuz olduğunu anladım
Bu çocuğa bu kadar yakın olmak devrelerimi yakıyordu kolumu çekmeye çalıştım fakat bırakmadı biraz daha bana baktıktan sonra yavaşça kolunu bıraktı arkamı dönüp yürüneye devam ettim bu çocuğun derdi neydi aklımı karıştırıyordu4 yıl önce Gece 'den ;
"Ne yani bizim anne ve babamız bizi bir başımıza bırakıp gittimi abla" hem şaşkındım hemde kırlımış öldüklerini sandığım anne ve babamın aslında buzi bir başımıza bıraktığını öğreniyordum bizi istememişlerdi yani bir çöp gibi atma gereğinde bulunmuşlardı "Gece ilk önce sakin ol sana herşeyi anlatacağım artık saklamanın bir anlamı yok" ne yani daha bilmediğim başka şeylerde mi vardı ? " ne öğrenmem gerekiyor başka sakinim söyle" "bak Gece ben senin öz ablan değilim hiç bir akrabalık bağımız yok ama şunu bilki bir kardeşim olsaydı ancak seni sevdiğim gibi seve bilirdim sen daha 3 aylıkken seni kapımın önünde buldum elime aldığımda o kadar güzeldin ki seni nasıl bırakıp gidebildiklerini düşündüm ilk başta seni götürüp bir polise teslim etmek istedim fakat o turkuaz rengi gözler o kadar güzle bakıyordu ki yapamadım seni bırakamadım sonra sana iyice alıştım bırakmadım asla asla sana kötü davranmadım ve artık büyüdün ve sen benim kardeşimsin Gece" söyledikleriyle şoka uğradım ağzımı bile açmadan dinledim aklımda şu kelime kalmıştı sadece " bak Gece ben senin öz ablan değilim " ikinci bir şokla kendime gelemedim gözlerimden yaşlar süzülneye başladığında dayanamayıp odama koştum kapıyı kilitledikten sonra aynanın karşısına geçtim "sen istenmedin Gece seni annen baban istemedi ,o yetmezmiş gibi ablan diye bildiğin kızın sadece kapısına bırakıldığın birisi olduğunu öğrendin bu hayat beni istrmiyorsa ben hala nie yaşıyorum neden yaşıyorsun Gece ?" gerçekleri yüzüme vurmuş gibi hissettim banyoma girip küveti suyla doldurdum kuvete oturduktan sonra elimdeki parlak metal parçaya baktım istenmediğim dünyadan beni kurtarıcak şey iki parmağımın arasında dutuyordu bu kadar basitti işte ölmek istenmemekten zor değildi ya biraz daha ağladıktan sonra sağ elimde tutuğum metal parçayı sol kolumun bileğine bastırdım kırmızı sıvı suya karışırken gülümsedim oluyordu işte istenmemezliğin arasından kayboluyordum jileti sol elime alıp sağ kolumada bastırdım ve derin bir yara açtım sonra elindeki jileti küvetin kenarına bırakıp suyla karışan kanıma baktım odamın kapısından sesler gelmeye başladı ama tam olarak duyamıyordum sesler boğuk geliyordu kulaklarıma bir süre daha küvete baktıktan sonra arkama yasladım gülümsemeye devam ederken bileklerimdeki sızılar uyuşmaya başladı hiç birşey hissetmiyordum artık bilincim açıktı hala sesleri duyabiliyordum gözlerim bulanmaya başladığında herşeyin bitmek üzere olduğunu anladım gözlerimi kapattım artık seslerde kesilmişti kendimi karanlığa teslim ettim ve bilincimde kapandı
"Ne kadar ölebilir insan,hayatı boyunca kaçkere ölebilir? Acı ne kadar kalıcıdır vücutta,ne kadar delebilir sol tarafını,insan ne kadar yanlız ve terk edilmiş hissedebilir ne kadar karanlığa batabilir ? En dipteyim karanlıkta bir başımayım terk edildiğin gün gibi istenmediğim gün gibi benliğimi kaybettiğim gün gibi "ışık gözlerimi almaya başlamıştı ne yani ölüm bundanmı ibaretti ilk karanlık sonrasında göz acıtan bir ışık gözlerimi tamamen araladıktan sonra ölmediğimi anladım ölüm bile beni istedi dedim içimden.Hastanedeydim bileklerimde sızılar duruyordu beyaz duvarlara odaklandım acınası bir haldeydim ölmeyi bile becerememiştim ölememiştim kalbim ölmüştü duygularım ölmüştü sesim ölmüştü o günden sonra konuşmamaya söz verdim konuşmayacaktım acımı içimde yaşıyacaktım ama konuşmayacaktım"Günümüz Gece ;
Eve geldiğimde üstümdekileri çıkarıp astım yemeğimi yedikten sonra ödevlerimi yapıp yatağıma geçtim uyumak istiyordum şu son zamanlarda yaşadığım şeyler benim için zor du yoruluyordum ruhum yoruluyordu gözlerimi kapattıktan sonra uykuya daldımGecenin sesizliğini delen bir acı fren sesiyle yerimden zıpladım uykum muykum dağılmıştı penceremi açıp baktığımda yine o siyahlara burunmuş adamı gördüm yine beni izliyordu ordan artık korkmaya başlamıştım derdi neydi bu aptalın
Bir süre baktıktan sonra kafasını kaldırıp tekrar baktı,karanlıktan dolayı hiç birşey görememiştim arabasına binip gözden kaybolunca bu işin gittikce garipleştiğini düşündüm telefonumu alıp saate baktığım da saatin daha 3 olduğunu analdım okula gitmeme daha 3 saat vardı tekrar yatağıma yattım korkuyla karışık uykuya dalmaya çalıstım bir süre sonra uykuya kendimi teslim etmiştim huzur buydu işteSabah alarmın sesiyle uyandım ve yüzümü yıkadım kıyafetlerimide giydikten sonra dışarıya baktım yağmur yağmıştı yerler ıslaktı muhtemelen hava soğuktur diye düşünüp siyah montumla botlarımı alıp aşağıya indim her sabahki gibi bu günde kahvaltı hazırdı Hayal e günaydın dedikten sonra kahvaltımı yaptım kıyafetlerimi giyip çantamıda aldiktan sonra evden çıktım hava tahminimden daha da soğuktu ensemin üşümesiyle montumun kapşonunu kapattım soğuğu çok severdim kış mevsimi en sevdiğim mevsimdi hava hep bir karanlık olurdu kar yağdığında karla oynamaktansa o karı yağışını izlerdim tane tane yağardı bir çok kar tenesi inerdi aşağıya hiç biri birbirine benzemeyen ve birbirlerine deymeden ilerleyen kar taneleri soğuğun güzelliği yağmuruda severdim bütün insanalrın içindeki kötülükleri dışa vururdu yağmur akıtırdı bütün siyahlıkları birtek benim içimi sökemezdi soğuk birtek beni karanlığımdan çıkaramaz içimi açamaz soğuk. Bunları düşünürken okula vardığımı anladım sınıfa çıkıp yerime geçtim dersler başlayıp bitiyordu butun derslerden anlıyordum ve seviyordum okul çıkışı eve yürürken düşünmeye başladım bu gün Oğuzla bir kaç kere göz göze gelmekten başka bir olay yaşamamıştık eve vardıktan sonra hızlıca giyinip yola koyuldum gitmem gereken bir gitar kursu vardı kursun kapısından girdikten sonra yerime geçtim Oğuzun bana bakan gözlerini hissedebiliyordum fakat bakmayacaktım sınıfa bir kaç öğrenci daha geldikten sonra hoca anlatmaya başladı hocanın lafını bölen kapı sesi oldu içeri bizim yaşlarımızda bir öğrneci girdi açık kumral yukarı doğru şekillendirilmiş saçları bal rengi gözleri ve yapılı vücutlu bir insan evladıydı Oğuza dönüp baktığımda mavilerinin gelen çocuğa sinirle baktığını gördüm galiba karnı açtı ve bu çocuğu tavuk olarak görüyordu çünkü yiyecekmiş gibi bakıyordu çocuk özür diledikten sonra diğer tarafa benim yanıma oturdu o oturunca Oğuzun dişlerini sıktığını keskin yüz hatlarının gerilmesinden anlamıştım elmacık kemikleri çok belirgindi ve dişlerini sıktığında ortaya çıkıyorlardı diğer çocuha dönüp baktığımda o gayet rahatı ve onunda bana baktığınü gördüm gözlerimi kaçırmadan bakmaya devam ettip bana göz kırpıp gülümseyince önüme döndüm evet başlıyorduk!!!!
Arkadaşlar biraz gecikti biliyorum çok özür diliyorum sınavlardann dolayı ve telefonumun serviste olması nedeniyle geç geldim umarım bölümü beğenmişsinizdir yeni bölüm en kısa zaman içerisinde gelecektik yorumlarınızı ve votelerinizi bekliyorum yorum yapmanız benim için cok önemli sizleri seviyorum ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Aşk
Romance"en değerlisini kaybeden ve kalbi param parça olmuş Oğuz ile kendisini insanlardan ve dünyadan soyutlayan Gece .Oğuzun Geceyi fark etmesiyle işler değişir ve bir birinden habersiz iki farklı insan birbirlerini tamamlarlar ve Oğuz Gecenin kendinin fa...