Bölüm: 7 "Baldıran zehri..."

807 122 20
                                    


"Ertesi gün sisli bir bulutun arkasından izledim olanları. Normal bir insan gibi görünüyordum dışarıdan. Derslere girdim, öğrencilerimle ilgilendim ve bunları yaparken hiçbir şey hissetmedim. Zihnim olasılık hesapları yaparken delice bedenim ondan bağımsız bir şekilde idare ediyordu.

Delal evlenecekti.

Kalbim gerçeği görmek istemese de beynim tüm acılarıyla sırtlanmaya hazırdı olanları. Geçen her saniye bir cam kırığı daha ekliyordu yaralarıma ve ben bütün yıkılmışlıkların ortasında, kaybolmuş bir çocuk gibi şaşkın bir halde bakınıp duruyordum etrafa.

Akşam üstü, artık delirmenin sınırlarında geziniyorken, bir çılgınlık yapmamak için Abdullah Hoca'nın yanına gitmeye karar verdim. Köyümüzün güzel camisinin avlusunda bir çayın yanına iki kelam döküp otururken, artık homurtusuna aşina olduğum arabanın meşum sesi etrafı sardı umutsuzca.

Amir bey, arabasından inip meydanın ortasına geldi. Mağrur ifadesiyle, herkesi teker teker süzdü bir süre. Bakışları bana odaklandığında ise, kanımı kaynatan bir ifade oturdu yüzüne. Allah şahit, damarlarımda çağlayan kanıma uyacak olsam o an elimden bir kaza çıkması işten bile değildi ama... İşte o amalar elimizi kolumuzu bağlıyor çoğu zaman.

"Ahali duyduk duymadık demeyin. Yarın düğünümüz var. Herkes davetlimizdir. Kızım Delal'in gelin olması şerefine üç gün üç gece düğün yapacağız."

Meydandaki kalabalık Amir'i tebrik etmek için etrafını sardıklarında, benim görüşüm bulanıklaşmaya başlamıştı. En kötü kabusunuzun gerçek olması çok garip bir histi doğrusu. Parmaklarınızdan yukarıya doğru bir buz kütlesi ilerliyordu sanki.

Çaresizlik, o kadar keskin bir şeydi ki, tutan ellerinizi kanatıyordu amansızca. Bırakmak isteseniz bile atamıyordunuz. Abdullah Hoca'nın omzumu kavrayan eliyle biraz olsun kendime gelmeye çalıştım.

"Sakin ol Erdem..."

"Hocam, nereye kadar sakin olayım daha. Yarın gelin olacak diyor duymuyor musun?"

"Erdem bak..."

"Biliyor musun gecen gece yanına gittim. Keşke gitmez olsaydım. Gözlerinde benim gözlerimdekilere benzer ışıklar yanıyordu biliyor musun? Artık ben o ışıklara rağmen, onsuz kalırsam..."

Devam etmeme gerek yoktu. Konuşmak o kadar faydasızdı ki o an. Sarsak hareketlerle oturduğum yerden kalkıp okula doğru yürümeye başladım. Ben yürüdükçe güneş ufuktan kayboluyor, beni sonuma biraz daha yaklaştırıyordu.


~~~~~~~


Konağı basmakla, çekip gitmenin arafında geçirdiğim birkaç saatin ardından, kapımın çalmasıyla ayaklanıp kapıyı açtım. Baran, karşımda gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde dikiliyordu. Hemen içeriye çekip kanepeye oturttum.

"Ağabey, duydun değil mi olanları? Yarın evleniyor ablam. Babam hiç vakit kaybetmedi elbette. Sabahtan beri ağlamaktan bitap düştü bedeni, biraz önce uyuyakaldı."

Cebinden bir mektup çıkarıp bana uzattı titrek ellerle.

"Bu senin için ağabey. Ablam sakın düğüne gelmesin dedi. Seviyor musun ablamı? Benim pek aklım ermez bu işlere ama eğer öyleyse daha bir yanarım sizin için."

YÂR'E SELAM DURANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin