Sadece bu sabahtan beri öğünlerimi yediğim sade ama modern görünüşlü yemekhaneye girdim. Kapüşonumu takıp ellerimi yumruk yaparak siyah hırkamın ceplerine soktum. Yavaş yavaş uzun sıranın önlerinden benden birkaç yaş küçük olan bir çocuğun önüne geçtim. Çocuk az önce cılız bir çocuğa sataşmıştı. Bana da sataşmasını ima etmiştim ama cesaret edemedi. Sıradaki tüm gözler birkaç saniyeliğine bana döndü ve sonra görmezden gelindim. Bir tabldot ve çatal-kaşık aldım. Yemekhane görevlisi tabldotuma biraz patates püresi ve birkaç sosis koyarken bekledim. Hiçbir zaman kenarda köşede takılan asosyal bir tip olmamıştım, gayet sıradan bir masaya oturdum. Ama insanlar bunu bile cüretkar bir davranış olarak görüyorlardı. Onlara göre her zaman yemeğimi en köşede yemeliydim.
Çaprazımda oturan dörtlü bir grup kızdan bana yakın olanı, ayağa kalkarak başka bir yere geçti. Yapabilecek bir şeyim yoktu. Patates pürem sosisin sıcaklığında erimişti. En nefret ettiğim şeylerden biriydi. Yavaşça sosisi püreye batırdım ve ısırdım. Yemekhanenin girişi iki kanatlı bej, üst bölümlerinde küçük bir kısım buzlu cam pencere olan çift kanatlı geniş bir kapıyla sağlanıyordu. Tavan en az 4 metre yüksekti ve alt taraftan açılan küçük bir odanın duvarı genişliğinde iki pencere vardı. Karşı duvarda beyaz mermerden tüm duvarı kaplayan bir tezgah vardı. Sabah kahvaltıları orada açık büfe olarak hazırlanıyordu. Sabah kahvaltıya biraz geç kaldığım için görevliler kaldırırken alabildiklerimle yetinmiştim.
Yanımda ne zaman geldiğini bilmediğim ince ve titrek ses konuştu: ''Traviss?'' Kafamı kaldırıp baktım. Yeni oda arkadaşımdı. Kestane rengi saçları biraz dağılmıştı. Aynı saçı rengindeki gözleri sabahki gibi parlıyordu. Üstünde kırmızı, bej ve lacivert bir oduncu gömleği vardı. Üstüne oturmayan gömlekten bile cılız kolları ve gerektiğinden daha zayıf olan vücudu dikkat çekiyordu. Altında da siyah kumaş bir pantalonu vardı, gerektiğinden daha cılız ve daha uzundu. Belki benden bile biraz daha uzundu. ''Daniel Clare?'' Henüz birbirimizi tanımak için fazla vakit bulamamıştık. ''David Clare,'' diye düzeltti beni. Ben odaya getirilirken o kahvaltıya gitmişti. Ama huysuz davranışlarım nedeniyle fazla yakın durmamıştı. ''Yanın boş mu?''
''Nasıl gözüküyor?'' Nezaket cümleleri hayatımda hiç yer edinmemişti, edinmeyecekti. Çok yapmacıktılar. ''Oturabilir miyim?'' dedi. Cevap vermeden yemeğime döndüm. ''Demek sessiz olacağız.'' dedi. Bu kadar cılız biri için tabağı çok doluydu. Kendine kenarda salata için hazırlanmış yeşilliklerden bir salata yapmıştı. Sanırım görevliden biraz daha fazla yemek rica etmişti ve iki dilim ekmeği duruyordu. Bir süre sadece yemek yedik. Varlığını hissetmiyordum bile. Bir süre sonra ''Hey, Traviss,'' dedi. ''İkizim gelirse sorun olur mu?'' Başımı iki yana salladım. Sandalyeden kalktı ve birine elini salladı. İkizi gelene kadar ilgilenmedim. İkizinin erkek olacağını düşünmüştüm. Ama kızdı. Kızıl tutamları belinin yarım karış üstüne kadar süzülüyordu. Üstünde omzu düşük beyaz bir tişört vardı, ve altında kot şort. Güzel görünüyordu. Sırtında küçük siyah deri bir çanta vardı. Masaya tabldotunu biraz gürültülü bir şekilde bıraktı. Sonra çantasını çıkarıp önümdeki sandalyeye koydu ve kendini David Clare'ın karşısındaki sandalyeye bıraktı. Sıkıntılı bir nefes verdi. ''Dave! Şu kitaplara bakar mısın?'' diyerek çantasından kalın bir kitap çıkardı. Kalınlığı yaklaşık 5 parmaktı. ''Günümüz Siyaseti. 3 ders boyunca bunu işledik.'' Yemeği aşağı yukarı ikizininki kadardı. Ama ekmeği yoktu. ''Diğer derste ne yaptınız?'' diye sordu David. ''İlk derste okulu dolaştırdılar.'' İkide bir bana takılıp duran gözlerini hissedebiliyordum. ''Demek bir arkadaş buldun.'' dedi kız. ''Blake Traviss, ve kız kardeşim Nicole Clare.''
''Selam.'' dedim. Diyebileceğim bir şey yoktu. ''Selam.'' dedi. ''Sessizsin.''
''Bağırtmayı daha çok seviyorum.'' Nicole dondu ve yüzü kızarmaya başladı. Dave de yemeğine döndü. Birden içimden gelen istekle güçlü bir kahkaha attım. Fazla ses çıkarmış olmalıyım ki yakınımızdaki insanlar bana döndü. İlk David'in, sonra Alexis'in yanıma gelmiş olması zaten aşırı dikkat çekici olmalıydı.