Şükran günü

38 5 1
                                    


Beyaz saten masa örtüsünün üzerinde ki iri,çeşitli baharatlarla süslenmiş,dumanı üzerinde tüten hindiden gözlerimi çevirdim. Bir şükran günü klasiği.Karşımda ki mavi gözlü kadına hapsettim gözlerimi.Bakışlarımı hiç kaçırmadan sıcak şaraptan bir yudum aldım.Boğazımdan kayıp giden eskimiş şarap tadının keyfini çıkarttım.

Jordan hindiden tırtıklarken "Allison ile tanıştın mı D?" dedi. Gülmemek için kendimi zor tutarken masanın diğer ucunda ki kadına elimi uzattım. Mahcup olduğunu hissediyordum. Zarif ellerini ellerime koyduğunda biçimli dudaklarımı ellerine götürüp usulca öptüm. "Tanıştığıma memnun oldum Allison, bende Daniel" dedim hınzır bir ifadeyle.Jordan garip bakan gözlerini üzerimizden çekip kız arkadaşına çevirdiğinde ben de uzattığım eli geri çekip tabağımda ki sebzelerden yemeye başladım.

Jordan benim küçüklüğümden beri beni bırakmayan tek kişiydi. Lydia ile evlendiğimde sadıcım olmuştu.Çocukken her gördüğümüz kıza isim takmaya bayılırdık. Ve daha pek çok şey. "Jordan sen Allison ile nasıl tanıştın?" diye sorarken yüzümde ki gülümsemeyi durduramamıştım. Jordan "Pilates eğitmenim" diye dalga geçerken kız arkadaşı Caroline gülümsedi. "Hadi dostum biraz ciddi ol" dedim ciddiyetimi takınmaya çalışırken. "Caroline ile arkadaşlar" dediğinde zihnimde Caroline'ı daha önce gördüğüm zaman yerleşti. Ot içtiğimde Allison'un yanında ki Caroline olmalıydı. Boşvererek tanrıya tüm nimetleri için şükrettim. Benden aldıkları içinde iç. Derin bir iç çektim. Jordan eskimiş bir analog fotoğraf makinesi çıkartıp ekledi. "Hadi güzel fotoğraflar çekmeliyim. Bunun için bir adet Allison ve bir adet D'ye ihtiyacım var." Küçük bir gülümseme atarak "Ah kafayı mı yedin dostum?" dedim. Allison'un umutla ışıldayan gözleri adeta sönmüştü. Bu kızın beni istediği bariz ortadaydı ama neden? Yüzümdeki gülümsemenin yok olmasına izin vermeden Allison'un yanında ki boş sandalyede yerimi aldım. Kolumu Allison'un omuzuna atıp kameraya sırıttım.Jordan fotoğrafı çektikten sonra fotoğraf ara bölmeden hızla indi. Kalın parmaklarının arasına alıp aşağı yukarı sallamaya başladı.

Jordan Lydiadan sonra benim biriyle birlikte olmam gerektiğine inanıyordu. Bu kızın Allison olması çok komik geliyordu. Gerçi bu kız bir başkası olsaydı da cevabımın hayır olduğunu çok iyi biliyordu. İnatçı Jordan. Fotoğrafa baktıktan sonra bize uzattı. Fotoğrafı aldığımda dikkatle incelemeye koyuldum. Kumral saçlarım dağınık gözüküyordu. Yüzümdeki gülümsenin sahte olduğu fark edilmesine rağmen yakışıklı gözüküyordum. Sonra gözlerimi fotoğraftaki Allison'a çevirdim. Yüzünde ki tebessüm insanı heyecanlandıracak türdendi. Oysaki heyecanlanacak hiç bir şey yoktu. Hızla atan kalbimi susturmak için elimi Allison'un omuzundan çektim. Şarabımı yudumlamayı sürdürdüm.

Yemekten kalktıktan sonra koltukta yerlerimizi almıştık. Deri koltuğa uzanıp sıcak şöminenin beni rahatlatmasına izin verdim. En son şükran günüm bundan iki sene önce karım Lydia ve oğlum Sydney ile birlikteydim. Yaşadıklarım gözlerimin önünden geçti. 

Şirketimin önünde karım ve oğlumu bekliyorum.Nihayet uzaktan parıldayan plakayı gördüğümde dudaklarımı kıvırıp gülümsüyorum. Gözlerimi kapatıp açtığımda artık arabanın bir kül yığını haline geldiğini görüyorum. Orada donuyorum. Yapacaklarımı düşünüyorum. Hareket etmeyen beynime bir küfür savuruyorum. Olabildiğince hızla koşuyorum arabaya. İçine göçmüş arabada karım ve oğlumu göremiyorum. Ciddi anlamda toz mu olmuşlardı? Arabaya açılmayan kapısını zorlayarak açıyorum, tüm gücümle. Tanrı şahidim ki bir daha hiç bir zaman bu kadar güçlenemeyeceğim. Karımı kollarımın arasına alıyorum. Kanayan başına dökülen saçları geri atıyorum. Bembeyaz bir tenini kırmızılar kirletmiş. Dudakları, burnu. Tüm çehresi. Sıkıca sarılıp gögüsüme bastırıyorum. Çıldırmak üzereydim. Biraz sonra ikisini de kaybediyorum. Büyüyememiş oğlumu kaybediyorum. Sydney.. 

Karşıda ki arabanın da pert olduğunu biliyordum. Gidip ard arda tekme atmaya başlıyorum. Bağırarak küfürler savuruyorum fakat ağlamıyorum. Arabanın plakasını zihnime kazıyıp koşarak oradan uzaklaşıyorum. 

Elimdeki beyaz dosyanın kapağını kaldırıyorum. Morarmış göz altlarım ve elimde ki viski bardağıda bana eşlik ediyor.Dosyanın içinde ki bilgilere göz gezdiriyorum. Allison  Young . Bu kadını öldürecektim. 

Düşüncelerimi berbat eden seslere odaklandım.Şimdi bu kadınla birlikte aynı masaya oturuyordum. Kafayı mı yemiştim? Kafamdaki gel gitlere dur diyemiyordum. "Hadi biraz canlanalım D" dedi Jordan. Dudaklarım düz çizgi halindeydi kıvırmak için çabalasam da sanki o anı düşününce vücudum morarıp çürümüş bir ceset haline geliyordu. İnledim. Kötü hissediyordum. Jordan bunu fark edince dizlerinin üzerine, yere oturdu. Aklımdan geçenleri okuduğuna bahse girebilirdim.Yutkundum. Karışık saçlarımı okşamaya başladı. İşte şimdi kendimi kimsesiz hissettim. Hangi herif benim başımı okşuyor diye güldüm kendime. Bu trajikomik olay karşısında gözlerim doldu. "İyi olucaksın oğlum!" dedi tok bir sesle. Kafamı yukarı aşağı doğru salladım. "Caroline hadi biz çıkalım" derken sevgilisinin elini tutuyordu. Odada uzaklaştıklarında Allison ile baş başa kalmıştık. Oturduğu yerden kalkıp benim uzandığım yere yöneldi. Kafamı kaldırıp oturdu. Yavaşça başımı bacaklarının üzerine bıraktı.Yumuşak bacakları vardı. Sessizlik tek düze saatin sesini duymamı sağlıyordu. Gerçi zaman yoktu benim lugatımda. 

Allison hüzünlü bir sesle sordu. "İyi misin?" Kumral saçlarımı özenle okşamaya başladı. Gözleri gözlerimin üzerindeydi. "İnsanları birbirinden ayırmak canımı yakıyor,çok kırıcı." sızlanırken sesinin yavaşça kesildiğini fark etmiştim.Gelen yoğun ağlama isteğini bastıramadım. Gözlerimden yaşlar hızlıca dökülmeye başladığında Allison'da benim kadar şaşırmıştı. Yıllardır ağlayamıyordum. Kendimi en son küçük bir çocukken canımı yakan herife, küfür ederken ağladığımı hatırlıyordum.Kafamı sıkıca tutup karnına bastırdığında. Ona sıkı sıkı sarıldım. Sanırım canım çıkana kadar ağlamıştım. O tabir böyle olsa gerek. Doğrulduğumda onun ağlamaktan kızarmış gözleri benim morarmış gözlerimle buluştu. Ona sıkıca sarılma isteği duyuyordum. "Yaklaş Allison" boğazımdan çıkan iki sessiz kelime buydu. Oda bana itaat ettiğinde boynuna sıkıca sarıldım. Nasıl oldu bilmiyorum ama tıpkı Lydiaya sarılmış gibi hissediyordum. 

Dudaklarımda ki sigarayı son kez hızlı ve etkili bir şekilde içime çektim. Küllüğe izmaritini bırakıp dumanın odaya dağılmasına izin verdim. Brayn Adams şarkılarından biri çalıyordu. Allison'un elinden tutup boş salonun ortasına doğru götürdüm. Belini sıkıca kavradım. Oda omuzlarımdan tuttu. Müziğe uyum sağlıyorduk. Yüzünde ki memnuniyet bir metre öteden fark ediliyordu. "Kaptırmışsın bana gönlünü" dedim ansızın. Hiç durmadan konuşmaya başladı ; "İyi olmanı istiyorum." "Bu kapılmadığın anlamına mı geliyor?" dedim zorlarcasına. Kafasını aşağı yukarı salladı. Sıcak belini daha sıkı kavrayıp kendime çektim. Gözlerini devirip bana bakan gözlerini durdurdu.Yanağımın iç kısmını ısırmaya başladım. Bu birisinin etkisi altındayken olurdu genelde. Böyle zamanlarda benim için nadir olurdu. 





Forget me notHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin