Ben arkama bakarken önümdeki birikintiyi görmedim. Gördüğümdeyse çok geçti, çünkü içine düşmüştüm. İçine düşerken büyük bir çığlık atmadan da duramadım tabi. Aman Allah'ım bu da neydi. Düştüğüm şeyden iğrenç kokular yükseliyordu. Evet, bildiniz bok çukuruna düştüm. O sırada başımı kaldırdım. Biri bana doğru bakıyordu.
Kahkahayla çıkan sesi bana "iyi misin" diye sordu. Bende ona kahkahayla "sence" demek isterdim. Ama bir an evvel bu çukurdan kurtulmaya çalışıyordum.
Sonra babaannemin sesini duydum.
-Ali ne oldu?
-Torununuz ilk günden hayvanlarla sıcak bir ilişkiye girdi galiba hocam. Bok çukurunda yüzüyor.
Beni gören annem, babam, babaannem ve biraz önce adının Ali olduğunu öğrendiğim manyak gülüyorlardı. Şuradan bir kalkarsam ben onlara gösteririm.
Zor bela kalktım. Orada öyle yatacak halim yoktu tabi ki de. Ama kalkışım zor oldu. Bir de buraya gelmeme sebep olan ebeveynlerim ve manyak Ali kah kah karşımda gülüyorlardı. Sinirden yumruğumu sıktım.
-Ya ne var ne gülüyorsunuz? Hiç mi düşen insan görmediniz.
-Gördük kızım da bok çukuruna düşeni ilk defa gördük.
-Aşk olsun baba ya gülme! Sana gülme diyorum! Hadi ama gülmeyin!
Bu uyarılarım tabi ki hiç kimseyi gülmekten alıkoyamadı. Ama daha iyi bir tehdit yöntemi vardı.
-Bakın eğer gülmeyi kesmezseniz size sarılırım. Size de bulaşır.
Bunu der demez. Annem babam ve babaannem büyük bir akıllılık yapıp gülmeyi kesti. Ama bana bakıp gülen o sinir bozucu çocuk gülmeye hala devam ediyordu. Tabi ki onu özel olarak uyardım.
"Bana bak eğer gülmeyi kesmezsen atlarım üstüne."
O hala gülmeye devam ederken "Hı hı tabi kesin atlarsın" dedi.
Sizce atlar mıyım atlamaz mıyım? Ya da siz olsaydınız ne yapardınız? Zaten rezil olmuşsun kızım git de üzerini değiştir mi derdiniz. Saçmalamayın lütfen daha fazla rezillikten bir şey olmaz. O da bokun tadına baksaydı. Bir şey olmazdı değil mi?
Ona doğru bir adım atıp kaşımı kaldırdım, baktım ve dedim ki "Bak sana bu son uyarım, gülme!!!"
Ama ben de çok uyardım hala gülüyorsa onun eşekliği değil mi ama? O hala gülmeye devam ediyordu. Ona doğru adım attım, üstüne atladım. Kollarımı boynunda, bacaklarımı da poposunda birleştirdim.
"Ya kızım bırak manyak mısın nesin?"
Peki, ben bırakır mıyım? Tabi ki hayır.
"Ben seni uyardım. Gülmeseydin."
Kollarımdan çekiştirip beni indirmeye çalışıyordu.
Bu sırada bizimkiler ne mi yapıyor? Bizi izliyor, hem de gülerek.
"Ya üstümü başımı kokuttun manyak. Hastasın sen gerçekten hasta. Bırak beni"
Kollarımı serbest bırakıp yüzüne baktım.
"Hayatta bırakmam. Özür dile." dedim.
O da mantıken sordu tabi.
"Ne özrü ya niye özür dileyeyim."
"İki saattir manyak manyak gülüyorsun ya o yüzden özür dile."
"Özür falan dilemeyeceğim. Sen benim kucağımdan ineceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyvah Babaannem
RomanceBir hayat düşünün, mükemmel bir şekilde başlamış ve devam etmiş. İyi okullar, istenilerek okunan bir bölüm. Ve sonra ufak ama ufacık bir hata yapıyorsunuz, rezidansta başlatılan hayatınızın küçük bir ilçe de devam etmesi isteniyor. Tabi konular bunu...