3. Bitti artık, kaçıyorum!

52 3 5
                                    


İki gündür, hasta bir şekilde iki seksen yatıyorum. Annem ve babam dün gitti. Aslında annem gitmek istemedi. Ama onların hastalarının, kızının gribinden daha büyük problemleri vardı ve tabi ki daha acil. Bunu bildiğim için bir şey diyemedim. Beni götürmeyecekleri de netti. O yüzden sesimi çıkarmadım. Gittiler. Babam başımın ucuna bir torba ilaç bıraktı, zayıf bir bünyeye sahiptim. Maalesef hastalandığımda da çabuk iyileşemiyordum.

Neden mi hastalandım? Hemen söyleyeyim. O gıcık çocuk beni yalakta buz gibi suyla yıkadığı için, narin vücudum buna dayanamadı. O manyak yüzünden hastayım. Bu da yetmezmiş gibi babam beni ona emanet etti. Neymiş efendim? Doktormuş. Ne yapılması gerektiğini bilirmiş. Ben de bilirim. Sonuçta yirmi iki senedir, iki doktorun evlatlığını yapıyorum. Bu evlatlık da hiç kolay değil. Elime bir neşter verseler pratikte bir şey yapamam belki ama teori olarak neler yapılacağını anlatabilirim. Tamam tamam... Haklısınız saçmalıyorum. Ateş başıma vurdu. Çünkü şu anda cayır cayır yanıyorum.

Babaannemin ve o manyağın sesi geldi. Yanıma geliyorlardı. O kadar halsizdim ki pikeyi başıma çekecek kadar halim bile yoktu. Eğer pikeyi çekersem o manyağın yüzünü görmemiş olurdum. Ama olmadı işte çekemeden girdiler içeri. Yanıma yaklaştı. Elini alnıma koydu. Elleri buz gibiydi. Zar zor bir kelime döküldü ağzımdan "üşüyorum!"

"Hocam onu hemen hastaneye götürmem lazım."

"O kadar kötü mü?"

"Evet. Ateşi çok fazla hocam. Üşümesi de artmış."

"Tamam. Hemen götürelim o zaman."

"Hocam sizin gelmenize gerek yok."

"Olmaz öyle şey. Bende geleceğim."

"Hocam siz yorulursunuz. Lütfen ben götürürüm"

Hey ben burada ölüyorum. Siz neyin kavgasını yapıyorsunuz? Demeyi çok isterdim. Belki de dedim. Bundan bende emin değilim. Çünkü sesim çıkmıyordu. Sanki bir rüyadaymışım gibi gerçekleşiyordu her şey. O kadar halsizdim ki kendimi deniz dalgalarına bırakmış yaprak gibi hissediyordum.

Ali beni kucağına aldı. Başımı başına yasladım. Bir kolumu onun omzuna bıraktım. O kadar güçsüzdüm ki tam anlamıyla ona bıraktım kendimi. Beni arabanın arka koltuğuna yatırdı. Resmen uçar gibi araba kullandı. Çok hızlıydı. Grip olmaktan değil onun bu aşırı hızından ölecektim. Sonrasında hiçbir şeyi hatırlamıyorum.

Uyandığımda odadaydım. Yanımdaki sandalyede Ali oturuyordu ya da yatıyordu. Yani garip bir pozisyonda uyuyordu. O kadar çok susamıştım ki suyu almak için uzanmak istedim. Ama olmadı, su bana uzaktı. Ayağa kalkıp almak istedim, ama serumum buna izin vermedi. Kurumuş ağzımla "Ali" dedim. Bir anda gözlerini açtı. Endişeli bir ses tonuyla "efendim Beren" dedi.

"Uyandırdığım için özür dilerim. Ama suyu alamadım. Çok susadım. Bir bardak su alabilir miyim?"

Hemen kalktı. Bardağa su doldurdu. Yanıma geldi. Yatağın kenarına oturdu. Suyu ağzıma tuttu.

Ben içerim dedim ama dinlemedi. "Ben sana yardım ederim" dedi. Ne oldu bu adama, bir anda başka bir frekansa geçmiş gibi davranıyordu. Biz bununla iki gün önce kavga etmiştik. Şimdi de bana su içiriyordu. Suyu içirdi. Tekrar elini alnıma götürüp ateşime baktı. Elinde tatlı bir soğukluk vardı ya da bana öyle geliyordu. Ama ben bu soğukluğu sevdim.

"Ateşin biraz düşmüş gibi ben içeriden ateş ölçeri getireyim. Bir de onunla ölçelim."

Ben de "peki" diyebildim. Kısa ve net.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Eyvah BabaannemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin