4.BÖLÜM"DÖV DÖVEBİLİRSEN"

225 22 6
                                    


Vücudumu saran merak git gide artarken, tırnaklarımı yemeyi durduramıyordum. Nereye gidiyorduk acaba ? Diye sorsam mı diye düşünürken, aklımı okumuş gibi konuştu;

"Bizim mekana gideceğiz merak etme, bar gibi bir yer değil zaten."dedi. Onların mekan ? Bütün erkekler aynı sözü nerdeyse her ayrılığın sonunda kullanılırdı. Ne yapıyorlardı ki bütün erkekler aynı sözünü söylüyorlardı. Hiç ilişki yaşamamam bunun ne olduğunu bilmediğimin bir göstergesiydi. Neden bana birden böyle davranmaya başlamıştı, yakındı. Fazla yakın. Sanırım arkadaş olmaya çalışıyordu. Çünkü başka nedeni olamazdı. Beni sevmesi gibi bir durum olamazdı. Burda Berk'ten bahsediyoruz. Okulun gözdesi Berk'ten. Benim gibi birini sevmesi güneşte yaşamak kadar imkansız bir şeydi.

Yol boyunca neredeyse hiç konuşmadık. Arabayı ormanlık bir alana gelince durdurdu. "Burada ne arıyoruz acaba?" bakışımı atınca ;

"Bir şey göstereceğim sadece güven bana." dedi.

"Peki." diyebildim. Ormanlık alanda kaçmaya çalışsam en fazla ne olabilirdi ki ? Kaybolurdum herhalde. Beraber yürümeye başladık. Üstündekilere daha önce dikkat etmemiştim. Yeşil kareleri olan yünlü bir kazak, açık kahverengi bir pantolon ve Lumberjack markalı botları. Normal giyinmişti fakat iyi görünüyordu. Sıradan bir kızın yakışıklı diyeceği tiplerdendi. Benim için ise normal. Her zaman ki gibi. Önümüzde uzanan toprak yolda yürüyorduk. İki tarafta da duran ağaçların kokusunu derin bir nefesle içime çektim.

"Ne güzel kokuyor değil mi ?" diye sordu Berk bana dönüp.

"Evet, insana huzur veriyor."

" O zaman gideceğimiz yere bayılacaksın." dedi ve elimi tuttu. Elini tutmadım, geri de çekmedim. Çünkü nasıl tepki vereceğimi bilmiyorum. Toprak yoldan yukarı doğru çıkmaya başladık. Tepeye gelince baya yüksek bir yerde olduğumuz anlaşılıyordu.

Arkama geçip gözlerimi elleriyle kapatıp, "Ben sana aç diyene kadar açma" dedi. Elleri soğuk terlemişti. Belli oluyordu.

Neden gittikçe romantik bir hal aldığını düşünmeye başlıyorum.

Ellerini gözümün üstünden çektiği halde, gözlerimi açmadım. "Tamam Ecesu aç gözlerini." dedi heyecanlı bir şekilde. Neden heyecanlanıy-- , gözlerim kendine inanamıyordu. Bir uçurumun ucunda duruyorduk. Aşağı bakmak isterken az kalsın ayağım kayıyordu. Berk son anda tuttu. "Bir günde iki kez ha ?" diyerek sinsice gülümsüyordu. Bu sefer düşmediğim için Berk'le burun burunaydık. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. "Bu... biraz.. Tuhaf." dedim şirin görünmeye çalışarak.

"Bir o kadar da güzel" dedi daha da yaklaşarak. Ne yapıyordu? Beni öpmeye çalışıyordu. Bunu anlamak zor değildi. Hafifçe ittirmeye çalıştım. "Ne yapıyorsun?" dediğimde beni bıraktı. "Hiç bişey" dedi masum görünmeye çalışırak.

"Eee nasıl beğendin mi?"

"Güzel yermiş baya, neden beni buraya getirdin ?"

"Burayı görmeni istedim sadece." dedi.

"Teşekkür ederim. Gidelim mi artık ?" dedim.

"Bizimkilerin yanına gidince rahatlarsın." dedi. Daha arkadaşları vardı. Eminim Alev ve arkadaşlarının içinde bulunduğu yere götürecekti beni.

"Başka zaman gelsem olur mu? Bugün biraz yoruldum da, hem seni kırmadım bak geldim buraya. Başka zaman gelirim, söz." dedim. Israr etmedi "Peki" dermişcesine kafasını salladı. Arabanın yanına doğru yürürken bana "Yanlış bir izlenim bıraktıysam özür dilerim" dedi.

"Hayır yanlış bir şey olmadı , hızlı bir şey oldu." dedim biraz şaşırmış bir şekilde. Neden böyle davranıyorsun Berk?

Arabaya bindiğimizde içinde farklı duygular olan yüzüne baktım yavaşça. Kırılmış, sinirli, sakin .. Yüzünde ifade yoktu fakat içinde ne olduğunu anlamak istercesine baktım suratına. Başka bir insan olsa ne hissettiğini anlardım. Ama Berk'ti bu. Onun ne yapacağı, ne hissedeceği belli olmazdı. Böyle dalmış giderken bana seslenmesiyle irkildim.

"Nereye bırakayım seni ?" dedi.

"Okulun biraz ilerisinde oturuyorum. Okulda bırakabilirsin" dedim. Sesim çok durgun çıkmıştı.

"Peki." dedi soğuk sesiyle.

Ne dedim ki bana böyle soğuk davranıyordu. Sonuçta beni öpmeye kalkmıştı, ne yapmamı bekliyordu öpmemi mi ? İlk öpücüğümü ona verecek değildim. Sevdiğim, aşık olduğum birine vermeliydim. Yani öyle umuyordum...

Okulun önüne geldiğimizde, hiç bakmadı yüzüme . "Özür dilerim" dedi sessizliğe fısıldayarak.

"Anlamadım?"

"Özür dilerim Ecesu . Yanlış anlamanı istemem. Hala arkadaşız değil mi?" dedi.

Rahat durursan neden olmasın dedim içimden .

"Arkadaşız."

Tam kapıdan çıkarken, bizimle aynı okulda olan fakat ismini bilmediğim biri yaklaştı arabaya doğru. Düz siyah bir tişört ve kot pantolon tercih etmişti bugün. Esmer, açık kahverengi saçları , 1.83 civarı boyuyla ve açık mavi gözleriyle sıradan biri gibi duruyordu. Sanki biraz sinirliydi.

"Berk!" diye seslendi arabaya doğru .

Arabadan çıkınca , hızlıca yakasına yapıştı sinirle gelen çocuk.

"Görkem! Ne yaptığını zannediyorsun ?" dedi Berk.

"Yapmamanı söylemiştim ben sana. Neden yaptın? " dedi Görkem bağırarak.

"Her ne yaptığımı düşüyorsan ben yapmadım" Ne kadar sakinsin Berk.

Ben onları şaşırmış bir şekilde izlerken kavga olacağı belliydi. Her ne kadar Berk sakin durmaya çalışsa da Görkem onu fena benzetecekti anlaşılan.Ayırmam gerek. Yapma Ecesu kuş kadar bedeninle mi ayıracaksın onları ? Diye seslendi iç sesim bana . Haklıydı. Ama denemek zorundaydım. Risk almalıydım.

"Sakin olun. İkinizde!" dedim sesimi yükselterek.

"Sen kes sesini!" dedi hışımla.Beni dövecekti sanki. Döv dövebilirsen. İlk yumrukta ölürdüm. Dövmesine gerek kalmazdı. Berk'in yanına giderek Görkem'i ondan ayırmaya çalıştım.

"Bu işe karışma sen. GİT BAŞIMDAN! ." dedi ittirerek. İttirmesiyle arabaya çarptım.

"İyi be ne haliniz varsa görün " diyerek suratına biber gazı sıktım.

"AAAAHHHHH!!!!" diye bağırdı.

Arkama bakmadan koşmaya başladım. Ne yapsaydım kavga çıkacaktı. Kulağımdaki uğultuya karışan tek ses "Gel buraya!" oldu. Daha da hızlı koşmaya başladım . Eğer yakalarsa ölürdüm. Kesin. Eve giden kestirme yola saptım. Dilara'yı kurtardığım ara sokağa doğru yaklaşıyordum. Bu sokaktan çıkmayı başarırsam güvende olurdum. Ara sokağın önünden geçerken iki el tuttu omuzlarımdan. Ve beni araya çekti.

"Gel bakalım güzellik."

Bu sesi tanıyordum. Dilara ile beraber kaçtığımız adamın sesiydi. Harika. Öldüm.

Ne kadar direnmeye çalışsam da , erkekti. Ellerini ağzımı kapatmadan önce çıkan son ses "BIRAK!" olmuştu. Görkem'in duyması için bağırmıştım. Belki gelirdi. Yalnız yardım eder miydi orası şüpheli. Ama yine de bir umut bağırmıştım. Aşağılık herif beni sokağa doğru sürüklemeye başlamıştı.

"İntikam vakti." diyerek sinsice gülümsemişti.

Suratıma sert bir tokat atmasıyla afalladım. Sertti . Fazlasıyla. Benim için fazlaydı.

Çırpınmaya çalışsam da işe yaramıyordu derken bir tokat daha yedim diğerinin üstüne. Akciğerlerimin nefes alması gittikçe zorlaşıyordu. Yüzüm morarmıştı. Eminim. Gözlerim kapanmadan gördüğüm tek şey ise Görkem'in adama ve bana şaşkınlıkla, öfke dolu bakmasıydı...


AZICIK SARILSANA BANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin