..:02:..

46 4 0
                                    

.Özgürlük Yumrukları.

"Agagaggagagagag"
"Yine ne var Zeynep?" Evet o ses benden çıkmıştı, hayır sarhoş değilim. Sadece Lara'yla beraberim ve eğleniyoruz. Sadece onunla. Ondan başka kimse mutlu etmiyor, tabii kitap ve dizi karakterlerini saymazsak. Büyük bir whoivan* olduğumu söylemiş miydim. Bak yine aklıma geldi. David aşkıııım. İ miss you. Aslına bakarsak kimseyle konuşmamam dışında kafa kızım. Hiç bir zaman popüler veya cool olmadım ama her zaman kafa bi kızdım. Kimse anlamadı sanırım. Anlayan kişi zaten yanı Başımda duruyor.
"Sus kız, Teen Wolf* trailer ı çıkmışşşşş" son 'ş' yi uzatmıştım ve sus dermiş gibi yapmıştım bu ona gizemli bir hava vermişti. Lara daha anlayamadığım bir süre içinde telefonunu kaptı -ki hayli uzak bir yerdeydi- ve YouTube'u açtı, saniyesinde de fragmanı buldu. Sakince üç- dört kere izledi. Derin bir nefes aldı ve çığlık attı. Tepki veremicek kadar halsiz hissettim kendimi. Halbuki daha beş dakika önce çılgınlar gibi konuşabilir David'e olan bitmez özlemimi anlatabilir, Dylan ve Stiles sevgimden bahsedebilirdim. Şimdi ise sadece bunları bahsetme düşüncesi bile beni yordu. Laraşkım bir bardak su aldı ve koltukta yanıma kuruldu. Sanırım ondan bir şey istesem beni testereyle kesmezdi.

Ikimizde tarihe üşengeç kardeşler olarak geçebilirdik. Gerçi ben daha üşengeçtim ama, neyse. En son ondan bir şey istediğimde -kahveydi- beni evde şemsiyeyle kovalamıştı. Şimdi ise odamdan kitabımı isteyecektim. Ama bazı kurallar vardı. Kitapları severdim ama bazı manyaklar gibi " hayır, olamaz. Küçük bir yırtık var, hayır inanamıyorum. Yapan bedelini ödeyecek" kafasından biri olmadım. Aksine o küçük yıpranmaları severdim. Onların beni götürdüğü maceralardan anılar olarak düşünürdüm. Ancak, fakat, lakin benim de kitaplarla ilgili azcık kurallarım var. Öncelikle kimseye elletmem kitaplarımı gerçi elletçek kimse yok etrafımda, yalnızım. Yine de aileden birkaç kişi. Hiçbiri elleyemez. Aslında Lara bile elleyemezdi ama üşengeçliğim o kadar tavan yaptı ki bir gün, işte, dokunmak zorunda kaldı. Ve o günkü ruh halimi tahmin edemezsiniz. Sanki beynim bölündü. Ben duygularımı kalbimde değil beynimde yaşarım.
"Laraşkım kankaların herşeyisi," Ooo yine yağcılığım üstümde. "Ne var götoş."
"Birincisi o benim lafım lütfen küfürlerimi çalmayınız, ikincisi bir şey istediğimi nereden çıkardın demeyeceğim çünkü anlayasın diye öyle davrandım. Üçüncüsü ve asıl olana gelirsek odamdan kilitli çekmeceden," cebimden küçük, siyah ve üstünde mavi bir klübe olan anahtarı çıkarıp ona doğru uzattım. " kitabımı getirir misin? En üstte olan." Lara sakince kalktı Anahtarı aldı. Sert olduğunu düşündüğü ama yumuşak olan bir yumruk attı ve odama doğru ilerledi.
Siz diyorsunuzki bu yıl teog var nasıl bu kadar rahatlar. Nah rahatız diyebilirim. En azından kendim için. Götüm tutuşuyor valla. Çok mu yükseklerde uçuyorum bilmiyorum ama Galatasaray Lisesi'ni istiyorum. Şu ana kadar sorun çıkmadı ama birçok akraba veya annemin arkadaşlarının çocuklarından biliyorum, çok iyi puanlarla giremediler. Ne kadar girebilirim desem de belli olmaz. Bilinçaltımda hiç yardımcı olmuyor. Karamsar ve negatif kişiliğim sağolsun... Bir yandan da korkuyorum. Normalde çok korkak değilimdir, buna rağmen korkuyorum diyebiliyorum. Ne kadar arkadaş çevrem olmasa da, her gün gördüğüm, alıştığım yüzler. Yanlış anlamayın. Onlardan ayrılacağım için üzülmem ama bugüne kadar başıma bir şey gelmedi. Beni farketmediler ve zarar vermediler. Gideceğim yer böyle mi olur bilemem. Karşıma ne gelir bilmem. Yaşar mıyım yoksa sadece nefes mi alırım bilmem.
Düşüncelerimden beni sıyıran, Lara'nın tehdidi oldu. "Eğer bana hemen sıcak çikolata yapmazsan, kitabını unut. Boşuna odana bakma. Kitap bende." Nasıl ayağa kalktım  ve mutfağa gittim bilmiyorum. Geniş bir mutfaktı. Açıkta duran kupalardan iki tane çıkardım. Benimkinde American Horror Story yazıyordu, Lara'nınkisinde çam ağaçları vardı. Hızlıca bir sıcak çikolata hazırladım ona. Bense kahve içecektim ve kahveler daha çok özen gerektirir. Suyu ketıla koyup beklemeye başladım.
Evimiz dört odalıydı. Bir benim odam, bir annemlerin odası, bir tane abim Arda için ve son olarak benim için terapi odası. Içinde bir kaç spor eşyası vardı. Onların yanı sıra resim için masa, film için film oynatıcı, müzik çalar, rahat bir koltuk ve bir eski dolap vardı. Son zamanlarda yenileme zamanı bulmuş, birkaç küçük ağırlık ve kum torbası eklemiştim. Daha başlamamıştım kickboxa. Gün bulmaya çalışıyorlardı. Bense sadece bekliyordum. Neden bilmiyorum ama Umut benle ilgilenmeyi kabul etmişti. O çocukta bir şeyler var gibiydi. Normalde Uçan Ruhlar'a sadece sorunlular gelir. Terapistle beraber çalışırlar ama Umut sorunlu olabilme kavramının yakından geçmiyordu. Aksine çok sağlıklıydı. Uçan Ruhlar'da geçirdiğim bir saat içinde çok tip görmüş, hepsinin sorunlarını tahmin etmiş bazılarına burun bile kıvırmıştım. Ama Umut'ta olmuyordu. İnsanları şöyle, uzaktan bir görmekle analiz edebilecek ben, Umut'a gelince kalıyordum. Bence tek açıklama onun insan olmamasıydı ve ben bu ihtimale cidden inanıyorum. Aliens are real bikere.
Bu sefer Dünya'ya dönmemi ketılın 'su kaynadı' alarmı oldu. Hızlıca kahvemi de koyup içeri geçtim. Annem arkadaşlarıyla buluşmuştu. Babam rehber olduğu için turdaydı yine. Abim ise hayalettir. Kim bilir bu Cumartesi hangi arkadaşlarıyla İzmir'in barlarına akacak. Dışarıdan bakan biri bize Hayalet Aile diyebilir. Casper'a taş çıkarırız valla. Varla yok arası gidip geliyoruz. Lara bile arada gerçek olup olmadığımızı kontrol eder. Lara demişken bizim cuma kızlar gecesi adlı bir gecemiz var. Oturur saatlerce film izleriz. Popcorn yeriz. Cumaları bizde kalır, cumartesi de akşama kadar koparız sonra abim onu evine bırakır -ki genelde olmaz, o yüzden bende onla beraber evine eşlik ederim ve hazır gitmişken orda kalırım-. Bugün de böyle olabilir ama bugün çok yorgunum o Yüzden Lara bir akşam daha bizde. Ayrıca salonda bizim. Telefonlarımız hazır. Müzik dinleriz muhtemelen. "Lara kanka, bu şarkı benden sana gelsin,i need your love, i need your time, when everyting's wrong, you make me right, i feel so high, come alive, i need to be free with you tonight..." "Bu da benden sana gelsin lan bokaşkım, zainah, zahinah, zahinah..." Daha fazla söylemesine izin vermeden susturdum. Biliyordu sevmezdim bu şarkıyı. Zaten genelde dinlemezdim hareketli.
Müzik dinleyerek, konuşarak bir saat geçirdik. Saat yavaş yavaş altı olmak üzereydi. Lara tabiki acıkmıştı. Gerçi benim de karnımda maşallah ejderhalar sevişiyordu. En büyük hobilerimden biri de yemek yapmaktır, sonrasında yemesini daha çok seviyordum orası ayrı. Dolapları karıştırdım kalmamış bir şey. E napalım el mahkum, makarna yiyeceğiz. Güzel bir sade makarna hazırladım. Öküz gibi de yedik. Artık doymadıysa, gelsin beni de yesin. Saat yedi buçuk civarı filme gitmeye karar verdik. Hava kararmıştı ve abim yoktu ama bir Zeynep asla zor durumda kalmaz. Taksi durağından Salih Amca'nın taksisini istiyoruz. Salih Amca sevimli, hafif pembe, yuvarlak yüzlü bir adam. Tanır bizi artık. Her yere de götürür. Karanlıktan çıkan süper kahraman gibi. Ama karışır kıyafetlerimize biz de daha dikkatli olmaya çalışırız. Bugün ikimizde siyah taytlıyız. Lara mavi bir sweatshirt giymiş üstüne altına da converse. Ben siyah bir kazak altıma da siyah botlarımı. Ikimiz de mallığımız farkımız diyerek mont  almadık. Alkış lütfen. On dakikada Ege Park' a geldik. Tabi ki yine mallık hayat felsefesiyle hiç sinemaya bakmadık. En yakın SPECTRE vardı, James Bond sevmeyiz ama başka çare olmayınca alelacele girdik. Üç saatin sonunda çıktığımızda, bütün salon bize öldürücü bakışlar atıyordu. Evden çıkmadan hızlıca kahve içmiş içine gereğinden fazla likör koymuştum. Ondan olsa gerek kimseyi takmadan bağırmıştım sinemada. Filmden bir şey anlayacağım varsa da anlamamıştım. Tek bir şey vardı. Filmi anlamamıştım, anladığım üç-beş şeyi sevmemiştim. Ama tek bir şey vardı. Şarkı. Sam Smith. Shazam. Writing on The Wall.
O akşam da bana sürpriz olmamış uyuyamamıştım. Lara dalmıştı çoktan. Sessizce kitabımı buldum, Lara'yı rahatsız etmeyecek kadar küçük ışığımı açtım. Kulaklıklarımı da takıp açtım şarkıyı. Sabah dörttü kapattığımda. Kesintisiz dinledim Sam Smith'in büyüleyici sesini.




Evet phen. Umarım beğendiniz. Şarkıyı bıraktım. Yazım yanlışları için kusura bakmayın. Dylan gocacımı bıraktım bi de yavşamauıjız. Yukarıda Yıldız koyduğum birkaç kelime  var bana sorabilirsiniz.

Özgürlük YumruklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin