5.☎

2.8K 289 73
                                    


Bununla okuyun. Kısa ama olsundu uhehe

Justin suratına kapanan telefon ile kaslarını çattı. Tabii yabancı, hiç tanımadığı, dünyanın neresinde olduğunu bilmediği ve hatta ve hatta adını dahi bilmediği birinin onu dinlemesini beklemiyordu.

Yada belki içten bir yerlerde istiyordu. Yeniden sonu 4278 olan numarayı tuşladı.

Çaldı. Çaldı. Çaldı.

Ama açılmamıştı.

Justin şuanlık dert etmiyordu çünkü yeniden arayacaktı. Neden bilmiyordu ama bu şey hoşuna gitmişti. Her gece sarhoş olabilir ve hattın ucundaki yabancıyı arayabilirdi.

●●●

Justin karanlık, sokak lambasının aydınlattığı sokakta yürürken, açılan bağcına bastığında durup onları bağlamak için yere eğildi. Dikkatle bağladıktan sonra ayağı kalkarken başı dönmüş ve geriye doğru yalpalanmıştı. Sokak lambası bir iken iki taneye bölünmüş gibi duruyordu.

Aşırıya kaçırdığı içkiden dolayı beyni gözlerini yanıltıyordu. Yüksek binanın kapısına geldiğinde anahtarla açıp lobiye girdi. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu ama alışmaya da başlamıştı.

Dikkatli adımlarla asansöre binip yirmi sekizinci katın düğmesine bastı.
Dairesinin önüne geldiğinde sersem kafayla anahtar deliğine bile zor tutturabilmişti.

İçeri girdiği gibi ışıkları açtı. Holden içeri geçmek için ilerlerken gözüne takılan duvardaki resim, aklına şuan onun için sözlükte bile anlamını bulamayacağı bir kelime getirdi. Mutluluk.

Şimdi arasa bile bulamazdı. Resime uzunca bakıp titrek bir nefes çekti. Ellerinin arasından kayıp giden bir anıydı onun için. Şimdi bu ev için fazla küçüktü. Tıpkı bu Dünya için olduğu gibi.

Oturma odasına girdiğinde buranın ışıklarını açma gereği duymadı. Kendini geniş koltuğa bırakıp her zaman yaptığı gibi, New York'un ışıklarla dolu şölenini izlemeye koyuldu.

Ve şu sıralar gece rutinini yapmak için telefonunu eline aldı. Evet yabancıyı arayacaktı. Tek bildiği numarası ve sesinden anladığı gibi bir kız olduğuydu. Tabiki de suratına kapanan her telefon için kırılmıştı. Ama ne önemi var? Kim tanımadığı birini gerçekten umursardı ki. Kendiside biliyordu.

Numarayı tuşlayıp kafasını koltuğun başına yaslarken, telefonu kulağına tuttu. Birkaç çalıştan sonra açıldı.

"Merhaba"

Ve karşıdan gelen uzun bir iç çekiş.

"Yine neden arıyorsun⁉"

"Kendimi çok yalnız hissediyorum. Konuşabileceğim kimsem yok. Beni sadece biraz dinleyemez misin?"

"Tamam. Konuş hadi."

"Ne?"

"Konuşmak isteyen sen değil miydin? Vazgeçmeden konuş." Ses kızgın geliyordu. Oops. Onu sinirlendirmişti.

"Evet bana ergen ilişkinde sevgilini nasıl kaybettiğini anlat. Ya da dur tahmin edeyim seni aldattı. Ya da sen onu. Ve sende kendine eğlence arıyorsun!"

"Kaybettiğim şey sevgilim değil."

Karşıdan küçümseyen bir ses hah'lama geldi.

"Ne? Oyuncak ayın mı?"

"Annem."

Şimdi onu küçümseyen sesin ne diyeceğini merak ediyordu- hayır etmiyordu. Çünkü şuan bunu bile düşünmüyordu Justin.

Karşıdan ses gelmesini bekledi. Ama bu odanın sessizliği kadar sessizdi.
Sonunda telefondan çıkan ses ile gözlerini yumdu.

Ve telefonda ki ses; konuşma sona ermiştir.

I Don't Care How You Feel ☎ Bieber Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin