supriz misafir

143 27 2
                                    

Berkeyle yarım saat kadar olduğumuz yerde sarılmıştık o yüzdende şeker kokusu üstüme tamamen hakim olmuş gibiydi. Arabada Berke beni eve götürürken ben onu rahatsız etmemek için üstüme geçmiş olan şeker kokusunu içme çekiyordum.


Berke en sonki gibi ani duruş gibi durmamış biraz daha yavaş durmuştu. Yavşça saçlarımı okşadığını hissedebiliyordum. Cama dönük olan kafamı Berkeye döndürdüm. Berke biraz daha yaklaştı artık koknun hazinesi olan adamın yanındaydınm.

Berke biraz daha yaklaştı artık nefesini hissedebiliyordum, biraz daha yaklaştı ve anlıma küçük bir öpücük kondurdu. Gerçekten bu kadar mıydı? Tam da bu durum için yazılmıştı bu söz " hayaller ve hayatlar" ama bu da bana yeterdi.

Berkeye baktım yüzümde korku bir ifade olduğuna yemin edebilirdim. Berke iki elini yüzüme koydu ve yüzümü elleri in arasına aldı. Sakin ve sessiz bir şekide " herşey düzelecek emin ol bi zaman sonra hiç bir şey hatırlamıyacaksın bana güve " dedi ve benim tarafımdaki kapı koluna yzanıp " haydi artık eve git ve yat bu sana biraz daha iyi gekecek" dedi. Ayamı yere attım ve yavaş yavaş yürümeye başladım.



Kapıyı açtım ve merdivenleri çıkmaya başladım oturduğumuz kata geldiğimde yavaş bir şekilde eve girdim babam yani Serhat üvey annmin adıda esraydı. Bir de benden yedi yaş küçük olan kız kardeşim vardı onu adı ise Eylüldü bu isim bir yandan aile içinde önemli bir isimdi çünkü annem kardeşimin doğumunda ölmüştü ve annemin adı da Eylüldü. Daha da acısı annem eylül ayında doğmuş ve eylül ayında ölmüştü. Hatta hatırladığım kadarıyla annem eylül ayında doğunda doğduğu için adı eylüldü.




Ben bunları düşünürken yavaş yavaş eve girmeye çalışıyordum çünkü ev halkını uyandırıp kanlı ellerimle olay yarrmak istemiyordum. Eve girdiğimde hiç beklediğim gibi olmamıştı kardeşim Eylülün sesi evi dolduruyordu bir yandan babam Serhat üvey annem Nazlıya bağırıyordu.


Seslersen anladığıma göre evde temizlik vardı. Ev halkına görünmeden odama geçtim ve odamdaki banyoya girerek ellerimi yıkayıp üzerimi değiştirdim.

Ve ayna başına geçip kendime bakmaya başladım bir gecede beyaz tenim olanaksız bir şekilde solmuştu, yeşil gözlerim ağlamaktan kan çanağına dönmüştü, yukardan bağladığım saçlarımı açtım dün aldığım duştan sonra kurutmadığim için ve topuz yaptığım için hayla ıslaktı. Uzun ve kumral olan saçlarımı yukardan biraz daha düzenli topladım ve kendime geldim.

Merdivenleri çıkarken uydurduğum yalanı anlatmak için ev halkının yanına ilerledim. Eylül beni görür görmez yanıma geldi " abla nerdesin ? Meraktan öldük burda seni beklerken " sesi ergenlik nedeniyle daha da tizleşmişti.

Babam bana döndü kendime güzel bir laf beklerken babam beni ilk defa şaşırtmıştı " Eylülcüm ablanı biraz rahat bırak belliki arkadaşında kalmış büyütmeye ne gerek var canım " dedi babamdan bu sözü söylerken bunu kayıt altına almak içimden geçmesu değil ama olay benim açımdan hasarzız geçmişti o yüzden fazla şebeklik yapıp olayı büyütmedim.

Eylül tiz sesiyle konuşmaya yine başlamıştı " o zaman bugün akşam gelecek misafirlerden haberi olsun o zaman" dedi başlarını dikkate almasamda merak etmiştim gözlerimi hafif kıstım kafamdaki soruyu sordum. " hangi misafirler kimler geliyor bana biri söylerse çok mutlu olucağım" dedim. Gelen misafirler kimse babam için fazla korkutucu biru olduğu belli oluyordu çünkü babam bir anda eli ayağına dolaşmış ve kafasını yere eğmişti.

Eylül hemen lafa atladı bu çocuk tam bir ergendi. " ablacım evde kalmıyacaksın seni bugün gidiyosun babam sana bulmuş birini artık nasıl bıktırdıydısan adamı" kalbim sıkışıyordu evren öldürdüğüm adamın cezasını böyle alıyordu. Aslında bütün suç benimdi tabi bir yandan benim ilk baştan gidip herkeze anlatmam gerekiyordu. Berkeyi onu sevdiğimi ona aşık olduğumu ama bir yandan da babamın suçu vardı benden bu kadar kolay vazgeçmemesi gerekiyordu onu affetmiyecektim belkide asla.



Babam kafasını kaldırdı " kızım gerçekten mecbur kaldım seni ne kadar sev..." babam sözünü bitirmeden sinirden babama zarar vermemek yerine kendime zarar vermiş ve duvarı yumruklamaya başladım. Son bir yumruk attıktan sonra elimi duvara yasladım kafamı yere eğdim söylediğim sözden pişman olacaktım ama söyledim " tamam gelsinler ama bilinki asla sevmem." kafamı babama çevirdim ve önceden yapmam gereken şeyi yaptım

" çünkü ben başka birini seviyorum yani kalbim dolu asla sevmem bunu o ucuz beyninize yerleştirin." dedim ve odama gittim kafamdan akşamı düşünüyordum kesinlikle gelecek kişinin zengin aile çocuğu kendine çok güvenen ama aynaya bakmaya unutan biri olduğunda emindim.

Uykusuzluğumu fark etmiştim yavaşça kafamı yastığa koydum ve her şeyi unutarak derin bir uykuya daldım gözlerimi açtığımda hava kararmak üzereydi.

Yatktan doğrulurken kapımın tıklandığını hissetim gir diye bağırdım. Eylül içeri yavşça girdi ve sessiz bir şekilde " ablacım seni ben mi uyandırdım " derken bir yandanda yanıma geldi ve yanıma yatağın üstüne oturdu. "Özürdilerim abla" elimi dur der şekline uzattım olayı büyütmeden susturabilmiştim.

Ama klasik Eylül yine lafı karıştırmış ve duvara vurduğum için açılmış elime dikkatini çekmişti. Hızlıca elimi tuttu ve nazik bir şekilde " elin acıyor mu" diye sordu ama cevabı almadan olduğu yerden kalkıp eczane dolabından sargı bezlerini ve gerekli eşyaları getirmişti. Nazik bir şekilde elimi sargı bezi ile sardı ve " artık içim rahat ama senin acilen giyinmen lazım dedi.

3 saat sonra

Aradan sıkıcı bir üç saat geçmiş ve saat yediye gelmişti misafirlerin gelmesine bir saat vardı. Ayağa kalktım ve boy aynasına geçtim üzerimde beyaz diz üstüme gelen ve kollarıma inen askılı elbiseme at kuyruğu saçlarım, kırmızı ruj ve ojelerim eşlik ediyordu.

1 saat sonra

Bir saat geçmişti misafirlerin gelmesine sayılı saarler vardı. Ben ise hâla aynanın karşısına oturmuş ve kendime bakıyordum. En son çantamda olan telefonumu çantamdan çıkarttım ve sessie aldım.

Ben tam bu işlerle ilgilenirken kapının çalmasıyla olduğum yerde sıçradım ve telefonumu yere düşürdüm telefonumu bıraktım ve supriz misafirlere bakmaya gittim. Kapıya geldiğimde bütün ev halkı kapıdaydı, babam kapının kolununu çevirdi ve misafirlere hoş geldin dedi.

Misafirler sadece üç kişilerdi anne baba ve çocuk ama ne çocuk kenarlarını kısaltmış ve ortasını uzatmıştı. Uzunluğu gözlerini rahatsız etmesin diye sağ tarafa attığı sarı saçlarıyl sen insanmısın dedirtiriyordu. Ailesinin arkasında olduğu için göremediğim fiziğini ailesi önünden çekildikten sonra görmeye başladım benimle topuklu
ayakkabı ile yetişebildiğim bir boyu vardı. Ve şans eseri bu gün evde topuklu ayakkabı giymiştim.

Saçlarına göre beyaz bir teni, zayıf ve kaslı olan vicuduyla insanın ağzını açık bırakıyordu.

Ama tabikide ben hariç çünkü benim kalbim uçmuş ve sahibini bulmuştu o yüzden bu gelen misafirimize güzel bir oyun oynayacak ve ona olabilecek derecede kaba davranacaktım. Babam kapıyı yavaşça kaptırken üvey annem nazik ve kibar bir tonla " buyrun hoş geldiniz" diyerek misafirlere yolu gösteriyordu.

Ailesi gitmiş iken beni sözle seven beyfendi kalmıştı babam kafasını çecvirip ikimize baktıve gülümseyerek koşar adımlarla salona yürüdü. Tam bir çocuk gibiydi babam. Nedense dündeki olaydan sonra ben biraz daha ciddileşmiştim. Kafamı kaldırdım ve misafirimizin yüzüne bakıp düz bir şekilde



" ismini alalım"
Mehmet derse olduğum yerde bayılırdım heralde. Bir adım daha attı Berke hariç bir erkekle ilk defa sinirli olmadan dip dibeydim. " tebiki ismim Can " hiç yoktan mehmet olmadığım için mutluydum. Biraz gülümsedim ama ciddi bir gülümsemeydi. Bana kalrşılık Can da gülümsedi. Bu yeni bir aşkın değil uzun sürecek olan bir savaşın gülümsemesiydi.

Bu gülümsemeyi bozup salona gitmeye başladım bir yandan da iç sesim konuşuyodu bu savaşı Can ve Yamur değil, Berke ve yamur kazanacaktı ya da onların aşkı çünkü ben berke için hem aşkı yaşar hemde ölümü yaşardım biz "Aşk ve ölümdük"

Siyahımın TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin