Biraz daha nazik

75 14 2
                                    

Üzerimi değiştirdikten sonra aynanın karşısına geçip kendime bakmaya başladım. İlk defa kendimi suçlamıştım ve ilk defa kendimden anlık olsada nefret etmiştim. Can suçsuzdu ve ben onu suçlamıştım. Benim mutlu olmam için elinden geleni yaparken ben Canı suçlu düşürerek mutlu olmuştum.

Gözlerim yanmaya başlamıştı "neredeyse ağlayacaktım" dedim. Dudaklarımdan kelimeler fısıltıyla çıkıyordu. Gözyaşlarımı sildim ve tekrardan fısltıyla konuştum " neredeyse ağlıyordum" dedim. Dudaklarım neredeyse ağlıyordum diyordu ama iç sesim " resmen ağlıyorsun artık kabullen " diyordu. Hiç bir zaman iç sesimi umursamamıştım bu yüzden de duygularımla asla hareket etmemiştim.

Ağladığımı kendime kabullendirmeden aynanın önünden çekildim ve yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Çeşmeyi açıp ellerimi ıslattım ve ıslak ellrimle alevlenmiş olan gözlerimin alevini söndürdüm. Yere eğik kafamı kaldırdığımda yine aynayla göz göze gelmiş ve sinirim daha da bozulmuştu.

Ani bir hızla kafamı çevirdim ve banyodan çıktım. Banyodan çıkp giyinme odasına geldiğimde yine aynalarla göz göze geldim. Daha da sinirlendim ve adımlarımı daha da hızlandırdım. Giyinme odasından çıkar çıkmaz kapıya yöneldim  ve odama bakmamak için kafamı öne eğdim çünkü odamın bir duvarı camdan dı bu yüzden de daha da sinirlenmemek için odadan hızlıca çıktım.

Hizmetlilerin sesi gelmiyordu büyük bir ihtimal cam kırıklarını toplamış ve aşağıya işlerinin başına dönmüşlerdi. Merdivenlerden inerken kendi kendime konuşarak sinirlerimden arınmaya çalışıyordum.

" biraz daha nazik ol Yağmur herkeze bağırma ve uslu çocuk ol"

Bu kelimeler bana çocukluğumda annem beni misafirliğe götürmeden önce yapığı uyarıları çağrıştırıyordu.
Merdivenleri bitirdikten sonra salona geçtip televizyonun tam karşısında olan koltuğa oturdum. Koltukların yarısı renkli ve yumuşak yastıklarla kaplıydı. Yastıklardan bir tanesini elime aldım ve sarıldım.

"Gerçekten de çok yumuşakmış " dedim. Yastıkların arasında renkli bir örtüyü fark eder etmez yastığı fırlattım ve örtüyü alıp üzerime örttüm. Televizyon kumandasına doğru uzanırken arkamdan hizmetlilerden biri geldi ve elindeki patlamış mısırı masanın üzerine koydup hızlı bir şekilde geri gitti. Kumandayı hızlıca aldım ve sesli bir şekilde söylenmeye başladım.

" evdeki herkez tuhaf akıllı olan yok ki herkez delir..." kelimelerimi bitirmeden sustum. Aklıma merdivenlerdeki konuşmam gelmişti ve susmam gerektiğini geç olmadan farkına varmıştım. Arkama yaslandım ve televizyonda güzel bir kanal bulup izlemeye başladım. Önümde masada duran patlamış mısırın farkına vardım ve uzanıp mısırı elime aldım. Filmin heycanıyla mısırı hızlı ve dökerek yediğimin farkındaydım ama bu gün olan olaydan sonra bir kez daha kimseye üzülmemeyi öğrendiğim için umursamayıp nasıl olsa hizmetçiler temizliyecek diyerek mısırı atnı şekilde yemeye devam ettim.

" bir saat sonra "

Uykum daha da gelmiş ve gözlerimle savaşa başlamıştı. Oturduğum yerden kalkmak zor geldiği için elimdeki tabağı yere bıraktım ve koltukta uyumaya karar verdim.

Sabah saat 5:30

Gözlerimi açtığımda hayla koltuktaydım bir de kendi kendime Cana kibar,romantik diyordum. Adam beni yatağıma dahi götürmemişti nasıl kibarlıksa artık. Sinirle yatığım koltuktan kalktım ve duş almak için odamın yolunu tuttum. Merdivenlerden çıktıktan sonra kendi odama giderken aklımdaki şeytanlar Canın odasına gitmem için söylenmeye başladı. Düz gitmek yerine sağa döndüm ve Canın odasının tam önünde durmuş oldum. Adımlarımı yavaş ve sessiz bir şekilde atarken ani hızla durdum ve tekrardan dönüp kendi odama doğru yürümeye başladım. Adımlarımı hızlandırdım ve kolidorun sonundan dönüp 3-4 metre yürüdükten sonra odamın kapısını açtım ve içeri girdim. Kapıyı hızlıca kapatıp arkasına geçim ve yavaş yavaş oturmaya başladım. En son yere oturduğumda ayaklarımı büktüm ve karnımla birleştirip ellerimle ayaklarımı doladım ve Kendi kendime konuşmaya başladım.

Siyahımın TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin