-6-

323 18 15
                                    

 Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Bana hala küçük bir çocuk muamelesi yapan babama sanki beni görebilecekmiş gibi gözlerimi devirdim.

Kafamı pencereye doğru çevirip ne kadar süredir uyuduğumu kestirmeye çalıştım. Yavaşça yatağımdan kalktım ve ayılmak için gözlerimi ovuşturdum. Ağzımdaki kötü tadı gidermek için çantamı kurcalayıp suyumu ararken çantamın ön gözündeki titremeyle telefonumu çıkarttım. Ekrandaki isme bakmadan yeşil tuşu kaydırıp telefonu kulağıma götürdüm. "Evet?" "Nefes? Sensin değil mi?" Ceren'in ince sesi kulaklarıma dolarken şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Numaramı alırken beni gerçekten arayacağını düşünmemiştim. "E-evet. Evet benim." "Ben Ceren. Seni iki kez daha aradım ancak açmadın endişelenmeye başlamıştım." "A-a şey.. i-iyiyim uyu-uyordum da..." "Uyandırdıysam kapatabilirim üzgünüm." Ceren'in çabuk değişen ruh haline uyum sağlamaya çabalarken "Hayır be-ben uyanmıştım." Dedim. "şey.. gerçekten seni rahatsız etmek istemezdim. Ama yanımda sürekli seni soran biri var... Ah!..." Telefonun ardından gelen patırtıyla telefonun düştüğünü tahmin ettim. Koşturma sesleri duyuldu ve bir kapı hızla kapatılarak kilitlendi."Alo?" Ceren'in nefes nefese kalmış sesini işittim. "Buradayım." Diyerek karşılık verdim. "Geri zekalı ağabeyim seni aramam için yalvardı. Senin hakkında sorular sorup duruyor. Gece Akay'ı çok etkilemişsin anlaşılan.." diyip kıkırdadı. Tepki vermedim. Veremedim. Saniyeler süren sessizliğimizi Ceren iyi olup olmadığımı sorarak bozdu. Annemin çağırdığını bahane ederek telefonu kapattım.

Nihayet bulduğumun suyumu içtim ve telefonu cebime sokuşturarak salona indim. Babam üçlü koltuğa uzanmış kitap okuyordu. Onu rahat bırakmaya karar verdim ve güzel kokuların geldiği mutfağımıza doğru ilerledim. Annem doğradığı salatalığı bırakıp bana döndü "merhaba uykucu.. Ayılmak için sofrayı kurmaya ne dersin?" işte o pozitif ayrımcılık denen şeyin en çok annemde işe yaramasını isterdim. " Ama ben di-sislektiğim." Diyerek işten kurtarmaya çalıştım. Ancak annemin kafasını hızla bana dönüşü tek kaşının havaya kalkışı ve söylenmeye başlayacağının işaretiyle aralanan dudaklarıyla panikle dolaptan tabakları alıp salona doğru koşturdum. Mutfaktan ona yardım etmediğim, saçma sapan bahaneler bulduğumla ilgili söylenen annemin sesi duyuluyordu. Ben hızla koşup tabakları masaya yerleştirirken babam kafasını kitaptan kaldırıp yakın gözlüklerinin üstünden neler olduğuna bakındı. Ona " Çok iyi anlaşıyoruz..." diyip sırıttım ve masaya koyulacak diğer şeyleri almak için mutfağa gittim. Çatal bıçakları ve salatayı aldığımı gören annem bu kez de illa onun bağırmasıyla iş yaptığımla ilgili söylenmeye başladı.

Salona vardığımda kitaba olan tüm dikkatini dağıttığımız babam kitabı bırakmış televizyona yönelmişti. Ben sofrayı kurmayı bitirdiğimde annem yemeği getiriyordu.

Masaya oturduğumuzda ben kıtlıktan çıkmış gibi yemek yerken annem ve babam bana kaçamak bakışlar atıyordu. Sıkıntıyla iç çekip elimdeki çatalı bıraktım "Ne oldu yine?"

" Yıllardır evde eğitim alan kızımızı yıllar sonra tekrar okula gönderiyoruz. Okulunun ilk gününü öğrenmek hakkımız değil mi?" dedi annem sanki bunu dememi bekliyormuş gibi... "Gü-güzeldi.". Annem boş gözlerle beni süzdü. "Bu kadar mı?" "Evet. E-eline sağlık..." diyip ayaklandım. Ben merdivenlere ilerlerken "Bu konuyu tekrar açacağım Nefes Hanım" diye söylendi. Merdivenleri koşturarak çıktım ve lavaboya girdim. Ellerimi alelacele yıkayıp kuruladım ve koşturarak odamın yanındaki odaya girip kapıyı kilitledim.

Bütün odayı sarmış olan boya kokusunu içime çektim. Yerin her tarafında olan gazetelere rağmen boya lekeli parkeler gazetelerin arasından görünüyordu. Geniş pencerenin önündeki pofuduk koltuğun üstünde birkaç yastık vardı ve önündeki masada da onlarca karakalem defteri üst üste dizilip ufak bir kule oluşturmuştu. Kalorifere dayalı ıslak tuvaller kurumayı bekliyordu. Boydan boya rafla kaplı duvar hariç diğer duvarları benim fırçamdan çıkmış olan tablolar süslüyordu. Raflarda boylarına göre sıralanmış boş tuvaller hayat bulmayı bekliyordu. Kapının yanındaki duvara sabitlenmiş bankonun üzerinde üç kalem kutuya paylaştırdığım fırçalarım, boyalarım, fişe takılmış bir su ısıtıcısı ve ortaya yığılmış paletlerim duruyordu. Bankonun devamındaki masada annemin doğum günü için boyadığım cam vazo ve teyzemin bana getirdiği killer vardı. Odanın tam ortasında ise boş bir şövale (resim sehpası) ve önünde uzun bir tabure duruyordu. İçimi kaplayan huzurla gülümsedim. Burası benim kaçış yolumdu. Burası güvende hissettiğim tek yerdi. Burası benim evimdi.

Su dolu ısıtıcının tuşuna bastım ve raflardan orta boy kare bir tuval alıp şövale yerleştirdim. Bankonun çekmecesinden çıkardığım fincana kahve paketini boşalttım. Yığılı paletlerimin içinden temiz bir tane buldum. Yağlı boya kutumu çıkardım ve şövalin yanına çektiğim sehpaya bıraktım. Isınan suyu bardağa boşalttım, bardağı boya kutusunun yanına koydum ve paletimi alarak tabureye yerleştim. Fırçamı ıslattım ve kutudan aldığım boyaları palete sıktım. Boyaya sürttüğüm fırçamın tuvalle buluşmasına izin verdim...

* * *

Bir saatin ardından dağılmış topuzum her yeri boya olmuş kıyafetlerimle oturmuş tuvalden bana bakan bir çift mavi gözü izliyordum.

Sakince yerimden kalkıp tuali kurumaya bırakarak odadan çıktım. Kapıyı arkamdan kilitleyip odama doğru adımladım.

Resmim hakkında düşünmemeliydim. Hayal gücüm ilk defa beni karşısına almış ve bilinç altımın derinlerinden çıkardıklarını tuvale yansıtmıştı. Ne tepki vereceğimi bilemiyordum. Resim yapmak ilk defa beni korkutmuştu. Arkamdan vurulmuş gibi hissediyorum ve resim yapmak konusunda tedirgindim.

Boyalı kıyafetlerimi çıkartıp yatağıma girdim. Sadece uyuyup her şey sona erdiğinde uyanmak istiyordum... 

-Reklamlar-

Yeni başladığım fantastik, paranormal hikayeme bir göz atmak ister miydiniz? İsmi Soul of Darknes. Ve kinezi seviyorsanız kesinlikle bir bakın derim çünkü nekrokineziyle başı dertte olan bir kızımızın hayatını konu alıyor. Kendisi insanları düşünerek öldürebiliyor ve ölü bedenlere istediklerini yaptırabiliyor. Kendisini profilimde bulabilirsiniz.

Okuma sayısının düşük olması beni yıldıramaz arkadaşlar ancak desteğinizi esirgemez ve hikayelerimi arkadaşlarınıza önerirseniz daha istekli ve daha iyi bir yazara sahip olabilirsiniz. Çok öptüm. 

Ay bir de önceki bölüme Atlas ve Tibet'in resmini koydum. Merak edenler bir uğrasınlar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 13, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DİSLEKSİ OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin