-1-

619 30 16
                                    

*Düzenlendi.

Aman tanrım! Bu Pink!! Bağırarak şarkısına eşlik ettim ve sonra yataktan düştüm. Şu aptal alarmı kim Pink yapmıştı ki! "Neresinden susuyor bu lanet şey!" diye söylendim. Birkaç saat sonra liseye başlayacaktım ve bir alarmım olduğunu şu an öğreniyordum... Pink şarkıya devam ederken banyoma daldım. Saçlarımı tararken alarm durdu ve annemin neşeli sesini işittim. "Günaydın Nefes'im... Herkese haddini bildirmeye hazır mısın?" Bazen bu ismi bana sırf böyle seslenebilmek için verdiğini düşünüyordum."Tabii.." diye isteksizce yanıtladım onu " Eğer panikten ölmezsem..." "Pozitif ol tatlım!'' diye bağırdı babam yan odadan. Zaten bunu yapmaya çalışıyordum. Sürekli mutsuzdum ama ısrarla gülümsemeye devam ediyordum. Ve insanlar buna pozitiflik diyordu. Yapmacık gülümsemelerin arkasına saklanan bir disleksi hastası. Hiç de yabancı gelmiyor ha ?

Lise binasını gördüğümde irkildiğimi hissettim. Babam park ederken buradan nasıl kurtulacağımı düşündüm. Bu sırada babam çoktan park etmişti. Ve ben boş gözlerle dışarıya bakarken ikisi de bana bakmaya başlamışlardı.''İnmeyi düşünüyor musun tatlım? Korkmana gerek yok. Biz sen içeri girene kadar bekliyoruz.'' dedi babam. "Ya sonra?" Dedim. Içeri girdiğimde tek başıma olacaktım. Yutkundum. Kapıyı açtım ''Neyse... Boşver.'' dedim zorlukla, arabadan inerken. '' Seni seviyoruz hayatım...'' diyen annemi ''hı-hıı'' diye geçiştirdim. Okulun bahçesine doğru ilerledim ve sırt çantamın sapını sıkan ellerimi gevşetmeye çalıştım. Normal görün. Normal görün. Bahçe kapısına ulaştığımda duraksadım. Etrafımdaki çocuklara baktım. Kapının 3 metre kadar çaprazındaki ağacın dibinde birkaç kız oturuyordu. Attıkları kahkahalar konuştukları konuya merak uyandırıyordu. Basketbol sahasının görünen kısmında basket oynayan çocukları görebiliyordum. Bir tanesi tişörtünü çıkardı ve kenarda tezaruhat yapan kızları sevindirdi. Kafamı çevirdim okula girenler, bankta oturan bir çift, şakalaşan birkaç çocuk ve kapının önünde dikilen ben. Hırkamın kolunu çekiştirerek daha önce bileğime açtığım yaraların gözükmediğinden emin oldum. Derin bir nefes. Ve ilerle... Hayır, hayır yapamam. Geri döndüm ve arabaya baktım, tekrar bahçe kapısına ilerledim. Etrafımda fısıldaşmalar artmışdı. Duyma onları. Duyma onları. Annem cesaret verici şekilde gülümsedi ama gözlerinde geri döneceğimden kaynaklanan endişeyi görebiliyordum. Ben boş boş anneme bakarken bir şey bana çarptı dengemi kaybetmemek için bahçe kapısına tutundum. Ve bana çarpan şeye baktım. OH DEAR GOD! Parıldayan mavi gözler, dağınık siyah saçlar, sol elmacık kemiğinin üst kısmındaki küçük haç dövmesi ve pembe dudaklar: karşımdaki oğlan ifadesizce gözlerini kısıp bankların birine doğru ilerlemeden önce görebildiklerim. Ve elimde olmadan aklımda bir soru belirdi "Ne kadar fazla iyilik yapmıştı ki tanrı onu bu mükemmel görüntü ile kutsamıştı?!". Muhtemelen kızarmış bir surat ile arabaya doğru döndüğümde, annem baktığımı fark ettiğinde ufak gülümsemesini bana bahşederek göz kırpmıştı. Dudaklarımı tebessüm etmek amacıyla kıpırdattım. Başarmış olma umuduyla derin bir nefes aldım ve yeni okuluma -cehennemime- doğru ilerlemeye başladım.

DİSLEKSİ OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin