Rezervasyon defterini aramadığı yer kalmamıştı. Bilgisayara gireceği notları vardı. Sibel, kafasını toplamaya çalıştı. Aklı çok karışıktı. Yıllar geçtiği halde neden kafasını toparlayamıyordu? Çünkü yılbaşı geliyordu ve her yılbaşı aynı acıyı yaşayacaktı.
Evine dönmesine neden olan olayı anımsamak istemiyor ama aklından çıkartamıyordu. İkilem dedikler tam da buydu. İki hafta sonra tam üç yıl olacaktı. Üç yıl önce, hayatındaki erkek onu yılbaşı için evine davet etmişti. Şerefsiz herif saati yanlış söylemese belki şu an onunla evli olabilirdi. Sibel'e yedi diyeceğine on yedi demiş, Sibel de saat beşi gösterirken kapıyı çalmıştı. İçerideki hareketin heyecanını dışarıdan bile hissetmişti. Kapının açılması geciktikçe kendisine sürpriz hazırladığını düşünmüştü. Ne kadar salaktı!
Kapı açıldığında saçı başı dağınık bir Semih vardı karşısında. Neredeyse kapıyı yüzüne kapatacaktı. İçeri almak istememiş, hadi dışarı çıkalım, diye tutturmuştu. Sibel o an nihayet aklının başına gelmesine seviniyordu. "İçeride bir kadın var değil mi?" diyebilmişti. Hem erkek arkadaşı, hem de tiyatrodan oyuncu arkadaşı olan Semih, o an rol kesememişti. Yakalanmış olduğunun bilincinde sadece başını eğmişti. O günden beri her yılbaşında aynı acıyı yaşıyordu. Aldatılmanın verdiği hüzün, aşka inancını gölgeliyordu.
Tiyatro grubunu terk etmiş, köyüne dönmüş ve ablası Ece ve eniştesi Toprak ile birlikte bağlarda çalışmaya başlamıştı. Oyunculuk onun için bitmişti.
Eniştesinin akrabalar için planladığı bungalovlar yaz kış dolmaya başlayınca ve ablası üçüncü çocuğu kucağına alınca işlerin çoğunu Sibel sırtlamıştı. Artık tüm işleri severek yapan bir Sibel vardı. Bağların arasında gezmenin bile zul geldiği yılları yok etmek istercesine çalışıyordu.
Nihayet aradığı defteri bulup bilgisayarı açtı ve notlarını girmeye başladı. Yılbaşında eniştesinin İzmir'den ve askerlikten arkadaşları toplanacaktı. Tanımadıkları iki aile vardı. Onları da gelenler tanıyordu. Böylece kalabalık bir yeni yıl eğlencesi yapacaklardı. Sibel'in katılmayacağı bir eğlence!
*****
O kadar gençti ki! Onun başına böyle bir şeyin gelmesini aklı almıyordu. Neyse ki yine de büyük bir iyileşme göstermişti.
Pınar'ın beyin kanaması ardından felç geçirmesi aileyi şoka sokmuştu. Polat, kız kardeşinin tedavisini yaptırmış, kaslarındaki rahatsızlıkların geçmesi için birçok yeni tedavi uygulamasını araştırmaya başlamıştı.
Fizik tedavi uzmanı Uğur'un tavsiye ettiği çiftliği duyar duymaz araştırmalarını o yönde derinleştirmişti. Annesi ile babası alternatif tedavilere inanmadıkları için itiraz etmişti. At binmenin daha da zarar vereceğini düşünüyorlardı. Fakat yaptığı araştırmalar hipoterapi ile kasların güçlendirildiğini ispatlıyordu. Bahsi geçen çiftlikte, Rus uzmanlar tedavi yapıyordu. Tek sorun tüm zamanlarının dolu olmasıydı.
Teklif ettiği para, başka bir yer olsa havada kapacakları kadar yüksekti ama onlar biz ücret almıyoruz ve yılbaşında kapalıyız demekten öteye gitmemişti. En sonunda orda çalışan uzmanlardan birine ulaşmanın yolunu bulmuştu. Nihayet kadını ülkesine gitmekten vazgeçirecek bir rakamda anlaşmışlardı. Eğer tedavi işe yararsa bitene kadar orada kalabilirdi. İşletmeciler ile görüşmüş ve on beş aralıkta giriş yapacakları konusunda onları da ikna edebilmişti. Fizyoterapist Uğur'un adı işe yaramıştı!
Uğur'un kocası, çiftlik sahibinin askeriyede komutanı olduğu için dolaylı yoldan da iknada faydası olmuştu. Zaten uzman kadının kabul etmesi yeterliydi aslında. Tesis nasılsa her zaman açıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kendiliğinden Gelir - Tek Bölüm
RomansaEski hikayeleri... yani, Sırlar, Yalanlar ve Kararlar'ı, Alize & Poyraz'ı, Buzdaki Ateş'i, Kahve Falımda Cinayet Var'ı, Doğru Erkek Nasıl Bulunur'u okumuş olanlar... özellikle sizlere Yakışıklı'nın ailesinden minik bir haber getiriyorum... Tüm bu...