Neydi bu içimde ki korku? Neden kendimi boşlukta hissediyorum?
Gözlerimi açtığımda yabancı olduğum bir yatakta yatıyordum. Duvarlar bembeyazdı, yerler ise açık renk parke ile döşenmişti. Cennet gibi görünüyordu. Bir an öldüm mü acaba diye düşünmeden edemedim. Yatakta yavaşça doğruldum. Etrafa göz gezdirdim. Büyük bir odaydı ve bir kız
için tasarlandığı bariz ortadaydı. Kapıya doğru ilerledim, açmak için kulpu tuttuğumda kilitliydi.Aniden kapının açılmasıyla bir adamla göz göze geldim. Buğday tenli, kumral saçlı, Gözleri kehribar rengi olan yakışıklı bir adamdı. Neler düşünüyorum ben böyle?
''Uyandın demek'' yavaş yavaş üstüme gelmeye başladı, ben de o geldikçe geri gidiyordum.
''Benden korkma''
''Beni neden buraya getirdin?'' sorgulayıcı bakışlarıma gülümseyerek yanıt verdi.
''Çünkü sen benimsin''
''Nerden senin oluyor muşum ben?''
''Benimsin zümrüt gözlü, ve seni benden kimse alamaz'' korkudan donup kalmıştım. ne bir adım geri ne de bir adım ileri gidebiliyordum.
Kapının aniden açılmasıyla ikimizde kapıya yöneldik. İçeri onun yaşlarında genç bir adam girdi.
''Aras adamı bulduk ne yapalım?'' soğukkanlılıkla arkasını dönüp yanıt verdi.
''Depoya götürün'' Tekrar bana döndüğünde korkulu gözlerle ona bakıyordum. Adı Aras tı. Ama ismi dışında hiçbir şeyini bilmiyordum.
''Bak zümrüt gözlüm artık bu evde yaşayacaksın ve benim sözümden çıkmayacaksın. Evde sana yardımcı olacak biri var.''
''Ya Aras. Yani sen kimsin ki beni burda zorla tutuyorsun?'' birden kolumdan tutup beni sarstı.
''Daha fazla konuşacak mısın Hira?'' başımı olumsuz anlamda salladım. Gerçekten korkmuştum.
Kapıyı çarpıp çıktığında boş boş etrafa bakındım. Ne yapacaktım ben şimdi? Bir adam gelmiş bana neler diyordu?
Odadan çıktığımda koridorda yürümeye başladım. Gerçekten büyük bir evdi. İki taraftan merdiven vardı ve duvarları çeşitli tablolar süslüyordu. Aşağı indiğimde bir o kadar büyük olan salonla karşılaştım. Siyah ağırlıklı döşenmişti ve çok modern duruyordu. Emin olmasam da mutfaktan geldiğini tahmin ettiğim sesle olduğum yere çivilendim. Bir kadın sesiydi bu, türkü söylüyor gibiydi. Yavaşça sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Kapıdan baktığımda ise gülümseyerek izlemeye başladım. Bir teyze türkü söyleyerek yemek yapıyordu. Oldukça şirin gözüküyordu. Beni farkedip bir çığlık kopardı.
''Ay kızçem sen miydin ödümü kopardın!'' diyip gülmeye başladı. Bende ona karşılık vererek ''Merhaba nasılsınız'' dedim.
''iyiyim iyiyim Aras'ıma yemek hazırlıyordum. Yoksa sen Aras'ın bana hep anlattığı kız mısın? Dur bakayım sana bir'' deyip eliyle yüzümü çevirip incelemeye başladı.
''Evet evet sen o'sun. Maşallah anlattığı kadar varmışsın. Pek güzelsin''
''Teşekkür ederim. Aras beni neden sürekli size anlatıyor?''
''Bak kızım. Aras ilk defa benimle böyle bir şeyi paylaştı. Seni çok seviyor yani''
''Ama ben onu tanımıyorum. Böyle bir şey yapmaya hakkı yok.''
''Ee Aras bu kızım ne yapsa yeridir. Odanda ki bütün kıyafetlerini bizzet kendisi seçti. Herşeyine çok özendi. Bakma sen onun sert tavırlarına benim yanımda çocuk gibi valla'' diyip kıkırdamaya başladı.
''Ne yapacağım ben şimdi? hiçbir yere çıkamıyorum. onu tanımıyorum bile. Böyle saçmalık olur mu?''
''Biliyorum. Ama ben senin yanında olacağım yani ne zaman bir sıkıntın olursa yada yardıma ihtiyacın olursa ben hep burada olacağım.'' deyip bana içtenlikle sarıldı. Bende ona aynı şekilde karşılık verip odama geri çıktım. Bahsettiği kıyafetleri merak ediyorum. Dolabı açtığımda küçük dilimi yutacaktım. Elbiseden pantolona binbir çeşit kıyafet vardı burada. Dolabın içindeki çekmecelerin birini açmamla şok oldum. Siyah, kırmızı, beyaz, leopar... bunları da mı o almıştı? pis sapık. Hemen çekmeceyi kapadım ve derin bir nefes aldım. Bedenime kalana kadar biliyordu. Banyoya ilerledim. Bornozuma kalana kadar almıştı. Dolabı açtım ve bir şoka daha uğradım. Maşa, düzleştirici, saç bakım kremleri, vücut losyonları... Neler dönüyordu burada? Neden benim için bunları yapmıştı? Bunların cevabını zaman verecekti. Kısa bir duşun ardından dolaptan siyah bir tayt ve beyaz sporcu atleti giydim. Saçlarımı taradıktan sonra kuruması için salık bıraktım. Yatağa uzanıp derin düşüncelere daldım. Son iki günde yaşadıklarımı düşünüyordum. Ağır şeyler yaşamıştım ve daha fazlasını kaldırabileceğimden emin değildim. Kapının açılmasıyla doğruldum. O gelmişti. Aras.
''Sana ihtiyacım var'' deyip bana sarıldı. Ne yapacağımı bilemedim. İstemsiz olarak kollarımı ona dolarken buldum.
''Neyin var?''
''Bunu sana anlatamam''
''Beni burda zorla tuttuğun için anlatmak zorundasın'' başını kaldırıp gözlerime baktığında ürktüm ama gözlerimi ondan kaçırmadım.
''Babamın katilinin peşindeydim ve onu buldum.'' Kanım donmuştu. Bu adam nelerle uğraşıyordu böyle?
''Aras sen kimsin? Yani neden beni buraya getirdin?''
''Ben bir mafyayım zümrüt gözlüm. Karanlık alemin tanınan mafyasıyım. Seni buraya getirdim çünkü ben yani Aras Gümüşpala ilk defa bir kıza aşık oldu. Sen benim karanlık dünyamın tek ışığı oldun Hira. Seni tanımasam bile gördüğüm an anladım benim için sıradan biri olmayacağını. Hatırlıyor musun bar'a gittiğin günü? İlk orada görmüştüm seni. Diğer bütün kızlardan farklıydın. Herkes mini elbise giyerken sen şort ve askılı giyiyordun. Gözlerin. Gözlerine uzaktan bakmam bile yetti. Yeşilin en güzel tonu olduğunu anlamama yetti. Saçların. Gözlerinle bir o kadar uyumlu olan saçların. Sen benim olmalıydın Hira. Herşeyinle benim olmalıydın. Aras'ın kızı, Aras'ın kadını.''
Söyledikleri karşısında ne diyeceğimi şaşırmıştım. Şiir gibi bakıyordu.
''Aras ben çok şaşkınım. Benden hemen bir şey bekleme''
''Senden hemen bir şey beklemiyorum zümrüt gözlüm. Sadece bana alışmaya çalış. Seni şu an kimsenin bilmesini istemiyorum. Çünkü sana zarar vermek isteyecekler. Bana karşı koz olarak kullanacaklar seni.''
''Sana alışmaya çalışacağım Aras.''
''Benim bir işim var halledip geleceğim'' diyip doğruldu.
''Pekala.''
Kapının önünde durup bana döndü.
''Seni seviyorum zümrüt gözlüm'' başımı utançla önüme eğdim.
O bunu söyledikten sonra çıkmıştı zaten. Kaçmak istiyordum buradan. Aşağı inip kapıyı açtım. Evet süper. Karşımda ki izbandutları görünce duraksadım. Evin her yerinde korumalar vardı. Bu da demek oluyordu ki hiç şansım yoktu. En azından şansımı denemek için birine yöneldim.
''Biraz dolaşmaya çıkabilir miyim?'' süt dökmüş kedi gibi adama bakmaya başladım.
''Üzgünüm efendim Aras beyin kesin talimatı var. Evden çıkamazsınız''
Kapıyı sertçe kapatıp içeri girdim. ''Talimatı varmış. Hah sen kimsin ki! zümrüt gözlüm dedin diye senin mi olduk sanki!'' söylenmeye devam ederken bir yandan mutfak dolaplarını karıştırıyordum. Şu an ihtiyacım olan tek şey çikolataydı. Sonunda birkaç tane bulup koltuğa oturdum. Hırsımı çikolatadan çıkarıyordum. ''Sorunlu psikopat!'' hergün evde kapalı kalmak artık canımı sıkmaya başlamıştı ve kafayı yemek üzereydim. Aklıma gelen fikirle odama koştum. Camları kontrol ettim. Büyüklüğü benim için yeterliydi ve fazla yüksek sayılmazdı. Deli cesaretiyle bir yere tutunarak yere atladım. Atlamamla evin arkasına geçmem bir oldu. Korumaların dikkatini çekmek istemiyordum. Arka taraftaki çalılıkların yanına doğru ilerlerken duyduğum sesle olduğum yerde kalakaldım.
''Bir yere mi gidiyordun zümrüt gözlüm''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ
Любовные романы''Neredeyim ben?'' söylediğim sözleri ben bile zor duymuştum. Saçlarıma dokunan ellerle irkildim. ''Sahibinin ellerindesin zümrüt gözlüm'' Kimdi bu adam? neden bahsediyordu? peki ya ben? nerden bilebilirdim ki bu sert adamın benim hayatımın...