Kır çiçekleri... Düzineyle yerlere serilmiş, serpiştirilmiş. Manzara süper ötesi: Rengarenk! İdrahim bunları arıyor işte. Doğa harikası, tabiat abidesi... Zaten nereden bir çatlak sesi duyuldu, işte oradan adem görüldü. Şu Dünyayı bir kendine bırak ey insanoğlu! :((
Eline aldığı fotoğraf çekerle kadrajlıyor küçük efendi etrafı. Baba yadigarı sonuçta. Devir dönecek elbet. Derken önüne bir arazi çıkıveriyor. Yüzölçümü dehşet. Anlayacağınız "fantastik!" :))
Bir adam karşılıyor kendisini:
"-Buyurun, hoşgeldiniz!" diye. Üstünde bir koyu ceket, omuzlar rütbeli. Galaksilerden meteorlar fışkıyor sanki mübarek. Bakışlar iğneli! ;)) Mizaç da sert değil ha! İleriye dönük hesaplar hepsi! :D
Hatıra gelinir bizim küçük Osmancık nihayet. Çay, kahve söylenir kendisine. Gözü, gönlü şöyle bir açılsın diye. "Ben olsam içmem" diyecektir bazılarınız. Yok, yok! Çok şükür içtiklerinde zehir yok. Ama kendisine söylenecek sözler sanki zehir zemberek, .ok! :((
Birden telaşlandı İdrahim. O eller artık deklanşör değil, par.ak basacaktı çünkü. Kılıçlar çekilmişti bir kere. Ve o beklenen an da gelir nitekim. Hazır ol! Ya Allah!
(İdrahim) "-Murat abi nasılsınız? Haliniz, hatırınız iyidir inşallah! Görüşemiyoruz uzun zamandır..."
Hayaller ???
Gerçekler !!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatıra Zamanına Kavuşma
Teen Fictionİnsan eğer kendisini tanıyabiliyorsa bu hayatta, o zaman önünde ne bir güç durabilir, ne de bir yafta... Zamanın kendisini ablukaya almış, biçâre bırakmışlığı insanın ümidini yitirdiğinin habercisidir. Varlığını kaybetmeden özüne dönerek işlediğin...