Bana bir giriş lazım "ama ne !" olabilitesi olan her şeyi düşündüm ama yok en fazla 4-5 sayfa çıkıyor. Ne oldu bana o kadar kitap yazdıktan sonra niye tıkandım ilk kitabım değildi ki sonuçta. Gerçi her seferinde başlarda zorlanıyordum ama bu sefer daha uzun sürmüştü bu süreç. Bilgisayarı kapattım ve ellerimde yüzümü ovuşturdum. Oturduğum yerden kalktım ellerimi saçıma geçirerek dağılmış saçlarımı geriye doğru yatırarak dağınıklığını düzelttim. Dükkana söyle bir göz attım. Her şey yerli yerindeydi. Tüm kitaplar türüne göre ayrılmış vaziyetteydi. Düzenli olması satışta kolaylık sağlıyordu. Kafamdan tüm sıkıntıları atmaya çalıştım. Gerçi tek sıkıntım kitap yazmaktı. Sürekli yazmak istiyordum ama konular belli bir süre sonra tıkanınca hevesim iyice kaçmaya başlamıştı. Sevdiğim işi yapıyordum. Kitabı elbet yazacaktım "Neyse bakalım bu günlük bu kadar çalışma yeter" dedim kendi kendime ve derin bir iç çekerek askıdan montumu aldım. Üzerimi giyerek eski kitapçı dükkanımı ışığını kapadım. Dükkandan çıktım en az dükkan kadar eski ama güzel bir görüntüye sahip kapıyı kilitledim.
Dükkanda iken boğuk gelen sesler şimdi daha yüksek ve saldırgan bir şekilde geliyordu. Her akşam olduğu gibi çok kalabalıktı sokak Kızılay da hayat daha yeni başlıyordu. Bu kalabalık benim hoşuma gidiyordu binlerce farklı yüz, abuk subuk tipler, farklı olaylar, kavgalar, ayrılıklar, mutluluklar, kutlama için havaya kalkan kadehler, sıkı dostluklar yani sizin anlayacağınız bir sürü farklı hikayeler. Bir yazar için bunlar gerçek bir lütuftur ama görebilenler için. Yanımdan bir kız geçiyordu kendi kendine sinirle söyleniyordu. Adımlarımı onunla uyumlu bir şekilde atmaya çalışıyordum merak ediyordum. "Bu nasıl ülke bu kadar önemli bir eser nasıl kitapçılarda bulunmaz. Hadi kötü olsa neyse ama bu bu William Blake'in Masumiyet Şarkısı bunu bulmam lazım" diyordu sesindeki hüznü hissetmiştim. Gerçekten seviyor ve istiyordu anlaşılan.
Bazılarınız alt tarafı bir şiir kitabı diyebilir ama tutkunları için o geçerli değil. İstemsizce güldüm bir aralar aynı kitabı bende arıyordum. Kız kafasını bana çevirdi ve kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı. Galiba sesli gülmüştüm gülünecek pek bir şey yoktu ama bir kaç gündür neredeyse hiç gülmüyordum ve sinirim boşalmıştı. Kız durdu ve bana bakmaya devam etti o durunca istemsiz olarak durdum ve ikinci kahkahayı patlattım. "Deli midir nedir yaa akşam akşam bir bu eksikti" diye söylenerek yoluna devam etti. O ana kadar yüzüne dikkatle bakamamıştım ama o simsiyah gözleri hala orada duruyordu.
Cebimden bir sigara paketini çıkararak bir sigara yakarak derin bir nefes çektim. İçim sımsıcak dumanla dolmuştu. Yeniden yürümeye başladım. Motorum kış bakımındaydı mecburen metroyla gidip geliyordum. Motorun mevsimi değildi ama rüzgarı hissetmek güzeldi. Düşünmeme çok yardımcı oluyordu. Motor özgürlüktü benim için sürerken kendimi buluyordum.
Metroya bindim işten çıkanlar, okuldan sonra Kızılay'a gelip gezdikten sonra çok yorulmuş gibi görünen öğrenciler ve birde etrafa alık alık bakan değişik tipler vardı. Kimse gülmüyordu hep bir somurtma metrodaki yoğunluktan şikayetçi sıkkın oflamalar geliyordu etraftan.
Evin bahçesine girene kadar aklımda iki şey vardı o kız ve kitabım. Kapıya geldiğimi geçte olsa idrak ederek cebimden anahtarı çıkarttım. Üç katlı bahçeli bir evdi ama bahçe pek bakımlı sayılmazdı daha doğrusu bakım yapılacak bitki yoktu sadece çim vardı. Onlarda mevsimden dolayı bakımsız kalmıştı.
Kapıyı açarak içeri girdim. Telefonu, sigara paketini ve çakmağı salondaki geniş sehpaya bırakarak üst kata çıktım. Küvete sıvı sabun döktüm ve dolması için sıcak suyu açtım. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarmak için yatak odasına geçtim. O simsiyah gözler iyice aklımdan çıkmaz bir hal alıyordu. Bir değişik bakıyordu o gözler sanki görünmeyen şeyleri de görüyordu. Dipsiz bir karanlıktı gözleri merak uyandırıcı ve şehvet verici. Üzerimdekileri çıkarırken botlarımı çıkarmadığımı fark ettim asla eve ayakkabıyla girmezdim ve girmek isteyenlere karşı çıkardım. Mat siyah botlarımı çıkararak köşeye koydum. Montumu, kazağımı, pantolonumu çıkararak köşedeki küçük tekli koltuğa bıraktım. Saatimi ve yüzüğümü çıkararak masaya koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüf Aşkım
RomanceHiç hesapta yokken karşısına çıkan bir çift gözün peşinde koşan bir yazarın hikayesi belki o gözlerin sahibi onun son kitabını yazmasına yardımcı olur... ~Aşk~