Bölüm 2

86 20 9
                                    

Uzun bir süre gözlerine bakmaktan kendimi alamadım. "Belki de o değildir" dedim kendi kendime mırıldanarak. Hayır hayır bu oydu kesinlik le o. Yüzüne baktım hafif keskin hatları olmayan, küçük fındık burunlu, düz ve hafif kalın dudaklı, ince düz kaşları olan bir kızdı. Sanki biri bir şey dese hemen üzerine atlayacak gibi duruyordu. En azından yüzündeki asi bakıştan bunu çıkarıyorum. Zar zor kendime geldim. Kaşlarını çatarak bana daha dikkatli bakmaya başladı neden sustuğumu anlamaya çalışıyordu galiba. "Az önce bir şey mi dedin" dedi sesinde beni anlamaya çalışır gibi bir tonlama vardı. Kendi kendime olan küçük konuşmamdan bahsediyordu galiba. "Önemli değil demiştim" dedim gülümseyerek beyaz ve düzgün dişlerimi olabildiğince göstermeye çalıştım. O da gülümsedi ama hafif etkilenmiş gibiydi yani bana öyle geliyordu. "Şu toplu taşımalar bu kadar çok insanı aynı anda almamalılar hep olur böyle şeyler" dedim saçma sapan gereksiz bir açıklama yaptım. Kafasını sağa sola sallayarak güldü. Gereksiz konuştuğumu fark ederek sustum. "Sizi gücendirdim mi acaba ?" diye sordu. Bu soruyu beklemiyordum "Hayır" dedim gülümseyerek. "Kusura bakmayın dün yüzüme karşı kahkaha atan bir adama benzettim de sizi onun için güldüm" dedi. Demek ki beni hatırlıyordu bu iyi bir anı değildi ama hatırlaması iyi bir şeydi.

"Bilmem belki de sizce ben olabilir miyim o" dedim ses tonum yapmışta olabilirim der gibi çıkmıştı.
O da gülerek "Sanmıyorum benzettim galiba" dedi. "Neyse son durağa geldik iyi günler" dedi ve uzaklaşmaya başladı. "İyi günler" dedim. Arkasını dönerek zarif bir şekilde başını  eğerek selam verdi.

Ben onun büyüsünün etkisi altında kalmışken onun uzaklaşmakta olduğunu fark ettim. Kendime gelerek ona bakmak istedim. Ama o vagondan çıkmıştı. "Nereye kayboldu bu kız dedim kendi kendime. Gözlerimle etrafı taradım son anda kapıdan çıkarken gördüm onu. Üzerinde kahverengi mont vardı. Hızla kapılardan birine yöneldim. Ben çıkmaya çalışırken onlar girmeye çalışıyordu. Sinirlenerek sertçe önümdekileri iterek kapıdan çıktım. Milletin hayıflanmalarını duymazdan gelerek hızla merdivenlerin  olduğu tarafa koşmaya başladım.

Etraf çok kalabalıktı bir yandan onu ararken bir yandan hızla hareket ediyordum. Bir türlü göremiyordum onu. Sonunda kahverengi montlu bir kadın gördüm çok yakınına yaklaştım ama o değildi. Merdivenler tıklım tıklım tıklımdı.  Metronun en kalabalık olduğu saatlerdi. İki kanattı merdivenler. İçimden sağ tarafı seçmek geldi ve sağa döndüm. En tepede kahverengi montlu birini görür gibi oldum. Merdivenlerde yan yan insanları ite ite biraz daha hızlı hareket etmeye başladım. En sonunda merdivenlerin tepesine çıktım. Evet oradaydı siyah saçlıydı. Etraftaki insanlar biraz olsun yayılmıştı. Daha hızlı hareket ederek yaklaşmaya başladım. Turnikeleri geçerek önümde bekleyen insanlara aldırmayarak  elimi kartları okuyan cihaza koyarak üzerinden atladım.

Kadını İzmir Caddesine çıkan koridoru yürürken gördüm. Galiba onunda acelesi vardı adımlarını seri bir şekilde atıyordu. Koridorun sonundaki yürüyen merdivene adım attı. Bende merdivene 15-20 adım kadar mesafedeydim. Yürüyen merdivenler yerine yanındaki normal merdivenlere geçtim ve koşarak çıktım merdivenleri. Ben son adımımı attığım da o da yeni çıkmıştı. "Aslında dün sebepsiz yere yüzüne kahkaha atan o adam bendim" dedim gülerek. Yorulmuştum ellerimi dizlerime götürerek  dinlenmeye çalıştım. "Pardon anlayamadım" dedi. Kafamı kaldırarak ona baktım. Bu kadın o değildi. "Pardon birine benzettim" dedim. "Önemli değil" diyerek yoluna devam etti.

Onca koşuşturmaca boşuna mıydı. Umutlu bir şekilde koşarak çıktığım merdivenleri yenik bir şekilde geri indim. Midem guruldamaya başladı. Metro altından Karanfil Sokak metro çıkışına yürümeye başladım. Çok aç olduğum için adımlarımı seri bir şekilde atıyordum. Metrodan çıktım. Pastahaneden sıcak poğaça aldım. Bir sigara yakarak dükkana yürümeye başladım. Artık sadece o siyah gözleri değil tüm yüzünü düşünüyordum. "Canım ya nasılda tatlı" diye söylendim kendi kendime. Mutluluktan içim de bir ürperti oldu. Sigaramı çöpe attıktan sonra dükkanımı açtım. O sırada kapı açıldı. Kim geldi diye bakmak için içeri yöneldim.

Gelen yan dükkanda ki antikacının sahibi Atilla Abiydi. Henüz 40 yaşlarında olan bu adam katı suratlı orta boylu alkolden dolayı oluşabilecek ayva göbeği vardı. Saçında bir tek beyaz tel bile yoktu. Çakır gözlü, gençliğindeki yakışıklılığının izleri belli oluyordu yüzünde. Her daim sinek kaydı sakalla gezerdi. Sert yüzüne bakıp aldanmamak lazım çok babacan bir adamdı aslında. "Günaydın Tarık" dedi gür sesiyle bembeyaz inci gibi dişlerini göstererek gülümsedi dişlerini gösterince hala yakışıklı olduğunu fark ettim. Gülüşünden nasıl anladın derseniz gülüşü o kadar güzeldi ki bariz belli oluyordu bu. "Günaydın Atilla Abi" dedim bende gülümseyerek. "Herkesten önce sen açardın normalde" dedi göz kırparak. "Yok bir şey abi sabah metroyu kaçırdım da" dedim istemsizce parmaklarımla oynuyordum bir şey sakladığım da oda bunun farkındaydı. "Öyle olsun bakalım bir ara birlikte bir rakı balık yapalım" dedi. Söylediklerime inanmadığı belliydi. "Olur abi uzun zamandır muhabbet edemiyoruz" dedim. O sıra orta yaşlı bir adama gelerek yan "Günaydın yan taraftaki antikacı ile kim ilgileniyor acaba" diye sordu. "Ben ilgileniyorum" dedi Atilla Abi. "Görüşürüz Tarık hayırlı işler" dedi ve gitti.

Çay tepsisiyle dükkanın önünden geçmekte olan Sinan'ı son anda fark ederek. "Sinan bana da bir çay verir misin" diye seslendim.
Babası Remzi Abiydi asıl çaycıyı işleten ama hastalanınca oğlu Sinan işe gelmeye başladı. Henüz 18'inde olan bu çocuk tek başına ailesinin yükünü sırtlanmıştı. Esmer, mavi gözlü, uzun boylu, yapılı bir çocuktu. Çok yakışıklıydı arada takılıyorduk "sen bu tiple kesin oyuncu olursun parayı bulunca bizi de unutursun" diye. Her şeye rağmen neşeli sesiyle "Günaydın Tarık abi ne var ne yok ?" diye sordu. "İş güç senden ?" diye sordum. Çayı doldururken "Aynen devam abi" dedi "Hayırlı işler abi dedi ve kayar gibi elindeki tepsiyi sallayarak uzaklaştı. "Sana da" diye seslendim arkasından. Kahvaltımı yaptım. Dükkan hareketlenmeye başladı. Satışlar iyiydi gerçi paraya ihtiyacım yoktu hobi olarak yapıyordum bu işi ama seviyordum kitaplarla uğraşmayı. Öğlen yemeğini yedikten sonra sigara içmek için kapıya çıktım. Elimdeki çaydan bir yudum aldım sonra sigarayı yaktım. 

O sırada o kız aklıma geldi gerçi hiç çıkmıyordu da Odaklanarak düşünmeye şimdi fırsat buldum. Sesi, görüntüsü, yüzüne karşı kahkaha atışım, metroda konuşmamız, sıcacık gülüşü. Hava soğuktu ama onu düşününce ısınır gibi oldum. "Merhaba" dedi tanıdık bir ses. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. O gelmişti tam hayalini kurarken gerçeği gelmişti...


Tesadüf AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin