Bölüm 1

2K 111 32
                                    


Bir şeyi yüreğinde ve aklında bitirmedikçe gidişler ve kaçışlar çare değildir.

Eliot


Multimediaya bakın...


"Seni bar köşelerinden toplamaktan bıktım, Oh Sehun!"

Eğer adım böylesine kızgın bir tonda söylenmemiş olsaydı, asla, başımı yasladığım o soğuk bar tezgâhından kaldırmazdım. Midem, çok kötüydü ve karşımdaki kişiden iki tane vardı. Hatta üç. Belki de dört, bilemiyorum. Ama kötü olan şey sayısını bilmediğim kadar çok olan aynı kişilerin, tümü de sinirli görünüyordu. Burun delikleri büyümüş, gözleri iki kat açılmıştı.

Aslında onları daha çok kızdırmak istememiştim ama iznim dışında açılan ağzımdan çıkan sözler, kolumun hızla tutulmasına sebep olmuştu.

"Bunu yapmak zorunda değilsin."

Kolumu, güçlü tutuşundan kurtarmaya çalışırken hangisiyle savaştığımdan emin değildim. Üstüne üstlük sarhoştum ve midemdeki bulantı boğazıma dayanmıştı. Kusmuk tadını alabiliyordum. Onu bu kadar çok görmemin sebebi de başımın dönüyor olmasıydı.

Peki, neden zihnim bu kadar berrak? Nedeni basit, içmek, zihnimi bulandırmaktan ziyade berraklaştırıyor.

Neden içiyorum? Çünkü sarhoş olduktan sonraki birkaç gün boyunca şiddetli baş ağrıları ve mide bulantıları ile uğraşıyor, hayatımı alt üst eden o günü hatırlamaya fırsat bulamıyorum.

"Bırak beni!" dedim, ağzımın yamulmasını görmezden gelerek.

Beni dinlemeyecek kadar öfkeliydi ama ben de onunla gitmeyecek kadar mutsuzdum.

"Sana bırak dedim, Kris!"

Adını söylememle gevşeyen elinden kolumu hızla çektim ama alkolün etkisiyle dengemi kaybedip yere düştüm. Başımı taburelerden birine çarpmıştım. Acıyla tıslayıp bir küfür savurduğumda, Kris hemen yanıma çöktü ve elini saçlarıma daldırdı.

"İyi misin?"

En azından, onu iki kişi olarak görüyordum. Hâlâ.

"Hanginiz konuşuyor anlamıyorum." dedim, şiddetli baş ağrısına eklenen kusma dürtümü bastırmaya çalışarak.

Kris, gözlerini devirdi ve koltuk altlarımdan tutarak beni ayağa kaldırdı. Bir kolumu kendi omzuna atıp beni dışarı sürüklerken ona uymaya çalıştım. Başımı gerçekten kötü vurmuş olmalıydım ki acı gittikçe artıyordu.

Soğuk hava yüzüme vurduğunda, biraz da olsa kendime gelmiştim. Görüntüler tekleşmeye başlamıştı. Kris, belimdeki elini daha da sıkıp beni kendine bastırdı. Ne yaptığını anlamak ister gibi yüzüne baktığımda, kaşlarını çatıp karşıdaki dereceyi gösterdi. "Hava soğuk."

Gösterdiği yere bakıp gözlerimi kırpıştırdım. Baş dönmem devam ettiği için hava sıcaklığının bir derece mi yoksa on bir derece mi olduğunu anlayamamıştım. Omuz silkip başımı Kris'in omzuna yasladım. Tüm ağırlığımı ona vermiştim. Şu lanet araba neredeydi?

Sendelediğim için yavaş adımlar atıyorduk. Alkolün etkisi beni uyumaya zorlarken Kris'in mırıldandığını duydum.

"Bunu kendine neden yapıyorsun, Sehun?" diyordu. "Neden tüketiyorsun kendini?" Cevap vermemiştim. Gerçi yarı aralık gözlerimden sızan yaşlar cevabımı çoktan vermişti.

Seeking For √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin