Bölüm 6

906 85 65
                                    


Uzun zaman oldu... Medya- Sehun&Luhan / Exo-Moonlight

Bahaneyi bir kenara bırakmalı insanlar, çünkü mesafeler dokunmaya engeldir, sevmeye değil.

Leo Buscaglia

Eve vardığımda, Kris hâlâ gelmemişti. Bu işime gelmişti çünkü Suho ile geçen gece yaptığım konuşma sonrası gömmeye çalıştığım mazi, tüm çıplaklığı ile önüme dikilmiş ve tekrar onu giydirmemi istemişti. Bunu yapmaya tek başıma gücüm yoktu ve ne zamandan beri bu kadar güçlü olduğunu bilmediğim bir yanım, bunu yapmak istiyordu. Her ne kadar geçmişten kaçmak istesem de, hâlâ aydınlanmamış karanlık bir nokta vardı. Görmezden gelmeye çalışmıştım ama artık bunu istemiyordum.

Karanlığı aydınlatmak tek başına üstesinden geleceğim bir şey değildi ama bunun için Kris'ten de yardım alamazdım. Onu tümüyle hayatımın dışına atmak istiyordum, ondan yardım almak onu hayatıma katmak olurdu.

Suho, bana yardım edeceğini söylemişti.

Bedenimi kanepeye atıp gözlerimi kapattım. Başımı arkaya doğru yaslamıştım. İçmek istediğim saatlerden birindeydim ama bara gidecek kadar dinç değildim. Olduğum pozisyonda durup gözlerimi açtığımda, bakışlarım üst kattaki odanın kapısıyla buluştu. Luhan öldüğünden beri oraya hiç girmemiştim. Kris'e de girmemesi için ikazda bulunmuştum ama olmadığım zamanlarda odaya girdiğine adım kadar emindim. Çünkü Luhan'ın kokusu onun kokusuna bulanmış oluyordu.

Belki de gerçek bir erkek gibi davranıp kaçmaktan vazgeçmeli ve yüzleşmeliydim. Kanepeden hızla doğruldum çünkü kararımı değiştirmekten korkuyordum. Merdivenleri hızla tırmanırken ahşap basamakların gıcırdamaları bana eşlik ediyordu. Elimi kapının topuzuna attığımda, cesaretimin uçtuğunu hissetsem de geri dönmedim. Metal topuz kalp atışlarıma inat yavaşça döndü.

Uzun süre kapalı olmanın verdiği bir koku, tüm odaya hakim olmuştu. Bir an tam karşıdaki camı açmayı düşünsem de vazgeçtim ve içeri girdim. Böyle bir şeyin sadece filmlerde olduğunu sanmıştım ama üzerime gelen anılar aksini ispatlıyordu.

Luhan, benim her şeyimdi. Anne ve babamızı kaybettiğimizde, genç yaşına rağmen bana onların yokluğunu hiç hissettirmemişti. Klişe gibi gelecek belki ama kendi eğitimine ara verip benimki için her şeyi yapmıştı. Ona olan sevgim ve saygım gittikçe büyüyordu ve onu kırmaktan ölesiye korkuyordum.

Üniversiteye başladığımda, fizikken ondan daha güçlüydüm. Yine de çalıştığı yeri bahane ederek beni almaya geliyor ve çıkışlarda beraber eve gidiyorduk. Tanrı anne ve babamı almış olabilirdi ama bir melek vermişti, bana. Luhan'ı tanımlamak için bu kelime yeterliydi: Melek. Masum ve güzel yüzü herkesi cezp ediyordu. Masum ve güzel kalbi de öyle.

Bir akşam vakti, yine beni almak için geldiği zaman, onda bir değişiklik olduğunu fark etmiştim. Gözlerinin içi daha parlak bakıyordu. Sanki uzun bir koşu yapmış gibi nefes nefeseydi ve yanakları kıpkırmızı olmuştu.

"Benim meleğimi, böylesine heyecanlandıran da ne?" diye sormuştum. Keşke hiç sormasaydım.

Bana cevap vermek için ağzını açtığı sırada, bakışları omzumun arkasındaki bir şeye odaklanmıştı. Dudaklarına utangaç bir gülümseme konduğunda, onu böylesine mutlu eden şeyin ne olduğuna bakmak için dönmüştüm. Dönmemiş olmayı dilerdim.

Kris...

Dans bölümü son sınıf öğrencisi, sarışın karizma.

Ve benim ilgimi çeken ilk insan.

Seeking For √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin