Son Tokat Yeyici

80 15 0
                                    

- Hımm, siz birlikte misiniz?, diye sordu Eren sinsice sırıtmaya devam ederken. Bende gözlerimi direk Beyza' ya çevirip merakla vereceği cevabı bekledim.

- Biz kuzeniz.

- Kuzen mi? , diye sordu Eren. Yüzündeki bariz şaşırmışlık, beni şu ana kadar en mutlu eden şeydi. Şah ve mat seni adi herif!!

****

Şu anda bacaklarımın titremesine aldırmadan gözüme kestirdiğim kaldırım taşına gidip oturdum. Başımı iki elimin arasına alıp nefesimin düzüne girmesini bekledim. Nasıl yapmıştım bunu? Nasıl kabul etmiştim onun lanet olasıca teklifini? Ya bundan sonra herşey eskisi gibi mi olacaktı yoksa çoktan mı değişmişti bilmiyorum. Göğüs kafesimde ki ağrı gittikçe şiddetini azaltırken etrafa göz atmayı denedim. Herkes kendi halinde belki de yaptığım bu hatanın farkında bile değildiler.

- Mısra iyi misin? , diye sordu kalın sesi kulaklarımı dolduran adam. O, o gitgide bana yaklaşan, kasım ayında bile beni kavurmayı başaran güneşi yavaşça yarıp bana ulaşmaya çalışan adamdı. O Beden Öğretmenim Oktay Hoca idi. Evet ne yazık ki onun croslara girme teklifini malca kabul etmiştim ve şimdi yorgunluktan geberiyordum. Bir kere daha ağzımdan çıkan
' K-A-T-I-L-A-C-A-Ğ-I-M' harflerine teker teker lanet ettikten sonra oturduğum yerden kalkıp arkamı silktikten sonra Oktay Hoca' ya dönüp

- İyiyim, hem de çok , dedim. O da karşılığın da gülümsedikten sonra bende ona yapabildiğim en sahte gülümseden yaparak su şişesini alıp okula doğru yürümeye başladım. 10. Sınıflarla birkaç dakika voleybol oynadıktan sonra sınıfa çıktım. Herkes kendi halindeydi. İpek ve Burcu inglizce çalışırken, diğer sınıf arkadaşlarım Ahmet ve Alp Almanca gıybet yapma peşindeydiler. Umut, Enes ve İlyas yine bir şeylerle ilgilenip gülüyorlardı. Minel ve Ece ise yeni gelmiş zayıflama çayı ile ilgili konuşuyorlardı. Anlayacağınız ortam pek kesmemişti. Lavoboya gidip üstümü değiştirdikten sonra İpek, Burcu ve ben kantine inip birer kahve aldıktan sonra bahçeye çıktık.

- Kanka?

- He Burcum he, ne var gene?

Burcun' nun cevap vermesine kalmadan diğer 11. Sınıflardan olan Şule' nin üzerime sıcak kahveyi dökmesi ile neye uğradığımı şaşırdım.

- Ne yapıyorsun sen lan!, diyerek üstüne yürüdüm. Şu an o kadar canım yanıyordu ki onu gebertebilirdim. Sinsi sinsi suratıma bakarken bir yandan da eline dökülmüş kahveyi temizliyordu. Saçından tuttuğumda yandaşı olan Ecem' in Burcu' ya saldırması ile ipler iyice kopmuştu ki Özgür Hoca' nın sesiyle birbirimizden ayrıldık.

- Seni dövemekten beter edeceğim kızım, diyerek Ecem' i de yanına alarak uzaklaştı. Tam arkasından gidiyordum ki Özgür Hoca' nın kolumu tutmasıyla gözlerimi devirerek ona baktım. Be adam şimdi yapılacak şey mi bu? Başka zaman tutmazsın, en uygun olmayan zaman da tutarsın.

- Bir daha kavga ettiğini görürsen sözlünde sıfırı yersin!, diyerek bağırdıktan sonra gitti. Sanki daha önce kavga etmişim(!) gibi bir de ' bir daha ' diyor ya. Bir de sıfır verecekmiş. O manda gözü senin g... Neyse. Kahvemi çöpe attıktan sonra sınıfa çıktım. Sarp pek ortalar da gözükmüyordu Eren de öyle. Acaba nerede, ne yapıyordu?

****

Çantamı topladıktan sonra İpek ve Burcu ile Borsa' ya gitmek için onların yanına gittim. Burcu' ya kahveler senden diye takılırken aslında gerçekten ondan ' Oluur' cevabını bekliyordum ama nerde? Burcu cimrinin tekiydi. Lanet olası cimri evlat!

- Burcu sana şarkı söylesem ısmarlar mısın peki?

- Belki hadi söyle.

- Oğlum ben öyle numaralara gelir miyim lan?, Burcu ile atışmalarımız devam ederken İpek ise hala çantasını toplamaya devam ediyordu. Burcu ile yazdığı kitap hakkında konuşurken, İlyas' ın kapıyı aniden açmasıyla ona döndük. Gözleriyle içerisini tararken, birden bende takılı kaldı. Birşey vardı kesin zaten nefes nefeseydi. 'Noldu' der gibi ona baktım.

Yıllarıma Aitsin SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin