Başlangıç

37 5 1
                                    

Ahh bu iğrenç ses... Kesin hepiniz aklından alarm sesi diye geçiriyorsunuz. Ama maalesef ki yanlış tahmin. Beni kulaklarımın duyduğuna pişman edecek ses alarm sesi değil benden bir yaş küçük kardeşimin sesi. Kendisiyle hiç anlaşamayız. Öyle anlaşamayız ki benim ölmemi bu hayattan onun hayatından gitmemi isteyecek kadar. Ama ben de buna bayılmıyorum. On sekizime bastığım gün benim özgür olduğum gün olacak. Onun hayatından da kendi geçmişimden de kurtulacağım.

Ayyh neyse o bu derken kendimi tanıtmayı unuttum. Adım Deniz. Deniz Ateş. Üç kardeşiz. Biri az önce bahsettiğim şahıs -Cansu- ve ikizim Ediz. Ediz hem benim abim hem sırdaşımdır. Ama uzun zamandır görüşemiyoruz. Çünkü o aklını önceden çalıştırıp erkenden bu aileden bağlarını kopardı. Sıra bende. İki gün sonra bende kendimi kurtaracağım. Ediz'in yanına gitmem için ilk önce bir iş, işten önce de bir ev bulmam lazım. Uzun zamandır ev için para biriktiriyordum. Sadece yeni bir iş, yeni bir şehir ve en önemlisi yeni bir okul bulmam lazım. Ama şimdi ailemin bir şey anlamaması için normal günlerde ne ediyorsam onu yapmaya devam etmeliyim.

İlk önce yatağımdan kalkıp -her zaman ki gibi toplamadım- lavaboya gidip rutin işleri halledip odama geri döndüm. Hiç sevmediğim okul kıyafetlerimi giyip çantamı alıp aşağıya indim. Kahvaltı hazırdı ama ben yine masaya oturmadan masadakileri günaydın ve güle güle diyerek evden çıktım. Okula gitmeden her zaman ki Blue Cafe'ye girdim. Çok küçük ama bir o kadar da sevimli bir yerdi. Garsonlar beni bildikleri için her zaman ki yerim boştu. Tam denizin karşısı. Deniz en sevdiğim şeydi. Onu izlerken kendimi kaybediyorum. Belki de ailemin en iyi yaptığı şey ismimi Deniz koymak. Ahmet Abi beni görür görmez kahvaltımı getirdi. Kardeşi gibi benimsemişti beni artık. Kahvaltısı öyle lezzetli oluyor ki hep yemek istiyorum. Ama maalesef ki kilomu korumam gerek. Biz kızların en büyük sorunu.

Neyse kahvaltımı ettikten sonra ücreti ödeyip okula doğru yürümeye başladım. Kısa sürede okula vardım. Bahçe her zaman ki gibiydi. Kızlar erkekler falancası filanncası işte. Siz anladınız. Terbiye sıfır. Ama ben yine umursamayıp sınıfa doğru yürümeye başladım. Sınıfa girdiğimde hemen hemen herkes sınıftaydı. Bende cam kenarındaki yerime geçip oturdum ve hocanın gelmesini bekledim. Hoca derse girip herkese günaydın dedi ve ders anlatmaya başladı. Dersleri hep dinleyip not tutmuşumdur. Ama bugün dersi dinleyesim yoktu. Gözlerim hiçbir zaman incelemediğim sınıfımda gezindi. En önde oturanlar pür dikkat hocayı dinliyorlardı. En arkalarda oturan kız-erkekler de birbirleriyle yiyişiyordu. Sınıftan kimseyi tanımıyordum. O derece ilgisizim. Yanımda oturan kızın ismini bile bilmiyorum. Ama umurumda da değildi. Zaten iki gün sonra bırakıp gideceğim her şeyi.

Çıkışta eve doğru giderken Blue Cafe'nin önünde durdum. İçeri bir şeyler atıştırmak için girdim ve cafe bomboştu. Ama sadece benim masamda bir çocuk oturuyordu. Ona gidip kibar bir şekilde başka yere geçmesini söylemem gerekiyordu. Çünkü ben o masadan başka bir masaya hiç oturmamıştım. Çocuğun arkası bana dönüktü. Direk denize bakıyordu. Benim gibi. Çocuğa arkadan yaklaştım ve yan tarafına geçip;
" Afedersiniz. Rica etsem başka bir masaya geçermisiniz. " dedim. Çocuk benim konuşmamla yüzünü bana döndü ve ben hiç beklemediğim bir kişiyle karşılaştım.

Kusura bakmayın eğer hatam varsa. Çünkü ilk kitabım ve biraz korkuyurum. Beğenmeniz dileğiyle...

Geçmişimin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin