Söz vermiştim.Evet Lavi'ye söz verdim.Ne olursa olsun; ister iyi ister kötü olsun hep yanında olacağım dedim.Dahasıda var: Onun KÖTÜ olmasını ben istemiştim hem de tam olarak en başından.Aslında bakarsanız bana yalan söylemesine şaşırmadım.Ona bunun benim öğrettiğimi düşünecek olursak gayet normal ama ben ona gel de bana yalan söyle demedim.Onu her haliyle kabul edeceğimi bilmesi gerekirdi.Lanet olsun o benim tek arkadaşım.Teknik olarak bakıldığı zaman onunla aynı bedendeyken başka biriyle arkadaş olamayacağımı düşünebilirsiniz.Bilmiyorum belki de haklısınız ama geleceği görmem sayesinde düşündüğüm fikirlerin sonuçlarını da görebiliyorum.Ne zaman " Bu bedenden çıktıktan sonra kesinlikle bir arkadaş edineceğim " diye düşünsem sonuç hep tam bir FİYASKO oluyordu.Öyle görüyordum.Beni hiç istememiş olan bir annem - bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmiyorum Lavi'yle bir ortak yönümüz daha-, kim olduğunu bilmediğim bir babam ve benim yerimi alan bir kardeşim var.Harika değil mi bunları düşündüğüm zaman Lavi'nin bana yalan söylemesi umrumda değil.Olmamalı değil mi?
-
" Bak dostum yanlış anlama ama...Bana aşık falan mısın sen? Cinsel tercihlerini yargılamıyorum asla! "
Lavi yüzüne meraklı bir ifade yerleştirmiş,oturduğu koltuktan Sebastian'ın yanına doğru eğilmiş,dizlerinin üzerinde birleştirdiği eliyle oynamaya başlamıştı ve bir yandan da bacaklarını titretiyordu.Sebastian ise okuduğu kitaptan kafasını kaldırıp Lavi'nin bulunduğu pozisyonun aynısını kendi üzerinde uygulamıştı.
" Neden bana yalan söyledin?Seni her halinle kabul edeceğimi bilmen gerekiyordu "
Sesini daha önce hiç kullanmadığı bir tona bürümüş,Lavi'nin gözlerinin içine bakıyordu.Sebastian onu şaşırtmaya çalışmıyordu.Çünkü böyle küçük oyunların onu rahatsız bile etmeyeceğini biliyordu.Sadece merakına yenik düşmüştü ama bunu belli etmeyip,onunla oynuyormuş havası veriyordu.Lavi ise Sebastian'ın sorusunu beğenmiş bir ifadeyle kafasını aşağı yukarı sallarken dudakları yukarı doğru kıvrılmaya başlamıştı.
" İlk önce ben sordum.Soruma cevap vermedin. Gibi saçmalıklar söylemeyeceğim." Yüzüne yayılan gülümsemesini yüzünden silip, yüzündeki kasları yavaş yavaş germeye başlamıştı.Kaşlarını çattığında ortaya çıkan alnındaki tek damar çok dikkat çekiyordu.Boş bir yoldaki elektirik direği gibiydi. Lavi ise kendi görüntüsüne aldırmadan devam etti.
" Anlayamayacağını düşündüm.Haklıydım da.Lanet olsun annemin aslında ölmediğini söyleseydim ne olacaktı sence?SENİ ve kendimi- ah özür dilerim BİZİ korumam gerekiyordu annemi aramam değil.Kadının beni öldüreceğini gördüğünü söyledin."
Lavi derin bir nefes almıştı.Nefesini dışarı verirken,gözlerini diktiği yerden kaldırıp Sebastian'a Anladın mı? dercesine bir bakış fırlatmıştı.Sebastian ise yüzüne üzgün bir ifade yerleştirip anladım dercesine başını sallamıştı.Lavi'nin ise yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşmişti işte tam o anda Sebastian ani bir hareketle onun kulağının dibine gelmişti.
" Yalancısın Lavi." Lavi'nin gülümsemesi tam yüzünden silinecekken
" Ama ben bu yalancıya güveniyorum " Sebastian bunları söylerken ona sarılmıştı.
" Ve senin soruna gelecek olursak...Hayır sadece tek sahip olduğum insanı kaybetme korkusu beni öldürüyor.Ve ben ölmek istemiyorum."
-
Böyle olmamalı.O bana böyle davrandıkça işimi zorlaştırıyor.Onu kullanmam zorlaşıyor.Her şey zorlaşıyor.Ama biliyorum ne yaparsam yapayım benden nefret etmeyecek.İstersem ona işkence çektireyim,ailesine - bu kelimenin anlamına bildiğine şüphem var - zarar vereyim benim bu şeytan görünümlü melek arkadaşım bana asla sırtını dönmeyecek.İtiraf etmeliyim.Beni etkiliyor.Hayır yanlış anlamayın etkiliyor derken...ihtiyacım olan şeyden bahsediyorum.Tam da ihtiyacım olan davranışları bana sergiliyor.Hadi ama herkes sevilmeyi ister.Gerçi benim pek umrumda değil.Bunları kaç saniyede düşünüyorum farkında değilim ama biraz daha cevap vermzsem...Sebastian'ın endişeleneceğinden eminim.Ah pardon amacıma ulaşana kadar umursamam gerekiyor.
" Tamam.Nereye gitmek istiyosun?Bar?Kızlar?Daha bir sürü seçenek ".
" Onlarla ilgilenmiyorum.Gitmek istediğim tek bir yer var. "
Devam et dercesine başımı sallamıştım.Başını önüne eğip o nefret ettiğim titrek sesiyle konuşmaya başlamıştı.
" Kilise.Oraya gitmek istiyorum."
İçimde anlam veremediğim bir gülme isteği oluşmuştu.Ne yani yıllardır kapısını çalmadığı,en zor zamanında ona yardım etmeyen tanrının ayağına mı gidecekti?
-
Kilise boştu.Ne rahip ne de birisi vardı.Sebastian, giydiği ceketinin cebinden çıkardığı incili açmış bir şeyler mırıldanıyordu.Lavi daha fazla dayanamdı ve ellerini iki yana açıp boş olan kilisenin içerisinde bağırmaya başladı:
"Hadi ama dostum.Saçmalama tanrına dua etmene ayıracak vaktimiz yok."
Lavi'nin söyledikleri karşısında duyulan tek şey yankıydı. Sebastian ise transa girmiş gibiydi.Kelimeler ağzından hızlı bir biçimde dökülüyordu.Lavi onu anlamaya çalışsada anladığı tek şey şu an Sebastian'ın ruhsal olarak burda olmadığıydı.Ona tam yaklaşırken Sebastian sonunda anlaşılır bir şeyler söylemişti.
" Sofraları onlara tuzak
Kapan,tökez ve ceza olsun
Gözleri kararsın ,göremesinler .
Bellerini hep iki büklüm et. "
Sebastian elindeki İncil'i tekrar aldığı cebine koymuştu.Ve arkasında duran arkadaşına dönüp:
" Şeytan'i olmamı istiyordun değil mi? Tanrının yazdırdıklarıyla belki oyunumuza devam edebiliriz.Ne dersin Lavi bana katılıyor musun?"
Lavinin dudakları yukarı doğru kıvrılmayı bırakmış,içindeki kahkayı serbest bırakmıştı.Öne doğru bir adım atarken karşısında duran Sebastian'a doğru elini uzattı.
" İşte şimdi aynı dili konuşmaya başladık kardeşim."
Sebastian ise tek kelime etmeden uzatılan eli sıkmıştı.Kiliseden dışarı çıktıklarında ise Haziran olmasına rağmen yağmur yağıyordu.
Lavi Kilisenin önünde durmuş yağmuru hissetmeye çalışıyordu.Gülümseyerek konuşmaya başladı.
"Tanrı ağlıyor kardeşim.Ölümün kokusunu bastırması için daha çok ağlaması gerekiyor. "
Sebastian ise ona karşılık olarak elini Lavi'nin omzuna atıp onu yürüdüğü yöne çekmeye başlamıştı.Acıyan bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı.
" Ağlayacak,ölüm kokusu mu yoksa ceset kokusu için mi bilmiyorum ama ağlayacak.Hem de biz ölümsüzlüğü bulana kadar."
-
Lavi'yi kaybedemem.Kaç kişiyi arkamda bırakmam umrumda bile değil.Zor kurduğum bağları kaybetmeyeceğim.Kimse onu benden alamaz.İzin vermeyeceğim.Bu sefer olmaz.Benim üzerimde Yıkım yaratsa bile ona asla nefret duygusu beslemeyeceğim.Tek sahip olduğum şeyi kaybetmek istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıkım
Teen FictionUmursamıyorum. Genellikle - her zaman- kullandığım bir kelime.Yalan mı?Hayır çünkü gerçekten umursamıyorum.İnsanlar benim hakkımda :" Bu çocuk kesinlikle havalı görünmek için umursamıyor numarası yapıyor "veya " Bu çocuğun Marstan geldiğine yemin e...