°~3~°

45 7 4
                                    

Sabah...

"Günaydın."diyerek sınıfa girdim. Buğra'yla birlikte oturduğumuz sıraya çantamı fırlatıp sınıftan çıktım.

Kantine inmek için tekrardan B Kapısı'nı kullanıcaktım ama A Kapısı'nın daha yakın olduğu aklıma gelince vazgeçtim.

Sırtımı dikleştirdim, dudaklarımın çatlaklığını gidermek için dilimi üzerinde gezdirdim.

Koridorda ilerlerken E Sınıfının kapısının hızlıca açıldığını gördüğüm an gözüm oraya kaydı.

Bu dün gördüğüm çocuktu. Pür dikkatle onu izlerken gözleri birden benimkilerle buluştu. Sanırım izlenme hissine kapılmıştı.

Ne sert, nede yumuşak bir şekilde bana bakarken gözlerinin ne kadar ilgi çekici olduğunu farkettim.

Genelde renkli gözlülere ilgi duyarken onun siyah gözleri daha etkilemişti beni.

Yakınlaşmaya devam ederken kalbim hızlanıyor gibiydi ya da ben öyle istiyordum.

Geçerken hafifçe tebessüm ettim ama karşılığı olmadı. Bana sert ifadelerle bakıp merdivenlerden güçlü ve kararlı adımlarla indi. İnme hızıysa hesaplamalarıma göre normaldi.

Düşüncelerimden vazgeçip bende merdivenlerden inmeye başladım.

Kantine geldiğimde bizimkileri masada oturup ellerinde kahvelerle sohbet ederken buldum.

Yanlarına geldiğimde sandalyeyi çekip oturdum.

Oturduğum an sesler uğultu halinde gelmeye başlamıştı.

Uğultuların arasından kelime değil, harf bile seçemiyordum.

Pat diye ses duyduğumdaysa kafamın acıması ikiye katlandı.

Karanlığı fark edince gözlerimi kapamış olduğumuda fark etmiştim. Ne oluyor bana?

Kafamı masadan kaldırdım. Ah şimdi anladım. Gözlerimi açtığımda herkes meraklı gözlerle bana bakıyordu.

Gözlerim ilk önce Batu'yla buluştu. Gözlerinden anlaşıldığı üzere bana tripliydi. Kafamı başka yönlere çevirdiğimde Kamber'i gördüm. Gözleri bir an bana kayınca şirin mi yoksa sinsi mi olduğunu çıkaramadığım bir ifadeyle bana gülümsedi. Gözlerine odaklanınca anladım.

Bu şeytani gülümsemesiydi. Tıpkı o zaman olduğu gibi...

Elindeki su şişesini bana uzatan Rüya'ya gülümsemeye çalıştım. Kimse telaşlanmamıştı. Neden bu hâlde olduğumu biliyorlardı.

Şişeyi içmeme yardım eden Rüya'ya teşekkür ileten bir cümle fısıldayıp bizimkilere döndüm.

"Rüya iyi misin?"diye tüm tripini unutup bana soran Batu'ya öpücük attım.

"Bunun sorunu yok, mallık derecesi tavan. Okey bu bizim Gece."

Bunu Buğra'nın ciddiyetle -yani kendince bir uzman gibi söylemesi- sinirlerimi hoplatmıştı. Sinsice gülümseyerek Buğra'ya 8 numaralı bakışımı gönderince olayı çakmış olacak ki gülümsemesi silindi ve korku dolu ifadelerle bana baktı.

(8 numaralı bakış ne mi? Kaşlarını yukarı aşağı muzip bir şekilde oynatmak.)

Sandalyesinden korktuğunu belli etmemeye çalışan kıkırtısını yaparak ve kolumdan çekerek benide kaldırdı.

Zaferle gülümseyip takip ettim. Aslında buna piçsmile da diyebiliriz.

Karşı duvara vardığımızda etrafa bizi dinleyenin olup olmadığına, sağa sola kafasını çevirerek baktı.

Duygular Bizi Bitirirken Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin