Sokağın sessizliği iç burkuyordu. Sabahın soğuğuna bürünmüş sessizlik etrafı korkutucu kılıyordu. Mislina hanım evin kapısından büyük bir gürültüyle çıkarak mahalleden aşağı doğru her sabah gittiği Ahmet Bey'in simit tezgahına yürüdü. Elinde hazır çıkardığı 1 lirayı uzatıp sıcak simitlerden bir tane alıp yoluna devam etti.
Kışın bu soğuğunda evinde ki sıcak yatağından kalkmak zor geliyordu herkese. Fakat hastalar bitmek bilmiyordu. Bazılarının öğlene kadar uyku hakkı olsa bile belli ki diş ağrıları izin vermiyordu. Asya hanım zor olsa da kalkıp giyindi. Evinden çıkarak Ahmet Bey'den günlük simitlerinden aldı ve kliniğe gitti.
Yetiştirmesi gereken onca ev varken uyumak istiyor! Vefalı meslektaş olmak o kadar kolay değil. Çizimler, evraklar, inşaat... Ne istersen var. Arkasında durması gereken biri olmalı. Bahar hanım kapıyı kilitleyip Ahmet Bey'den simit alarak arabasına binip şirketine gitti.
Keşke hastaneler geç açılsa! Nerde o dünya, yaşam? İnsanlar hastaneye koşa koşa gidiyor! Uyku en güzel şey fakat o güzellik de bir yere kadar. İlaç lazım! Merve hanım alarmın sesiden bıkkınlıkla kalkıp giyinerek evinden çıktı. Ahmet Bey'in tezgahının dükkanının yanında olması da büyük bir avantaj tabii. Simitini alarak dükkana girdi.
Ameliyat saatleri, devam eden kazalar, raporlar, stajerler... İhsan bey hayata küfür ederek uyandı ve önlüğünü giyip evi terk etti. "Ahmet Bey günaydın. Simitler taze mi?" Şaşkına dönen Ahmet Bey, "Evladım ne zaman bayat gördün sen bunları söyle bakayım!" Diye sertçe çıkıştı. Elindeki 1 lirayı hızla uzatarak Nissan arabasına binip hastanesine gitti.
Evcil hayvanlar, köy sakinleri, kurban bayramı... Ne rahat bıraktı Mehmet Bey'e? Her sabah sekreterden gelen aramalar sayesinde uyanıp evinden garip bir şekilde çıkan Mehmet Bey köpeğine mama vermeyi unuttu ve dükkanından evine geri döndü. Ahmet Bey günlük simitlerinden bir tane uzatıp parasını aldı. "Hadi iyi işler." Kafasıyla selam verip dükkanına gitti.
Amerika'dan gelen telefonlar, renk işleri, kamyonlar... Mürekkep Evren Bey'in boya siparişleri her gün daha fazla artıyor. Bu nedenle sabah erken kalkmak zorunda kalıyor fakat hiç bir zaman eşi Asya hanımdan önce kalkamıyor, bu sebeple onu göremiyor. Ahmet Bey'den simit alıp arabasıyla dükkanına gidip çıraklarını Mert Bey'in yaptığı binaları boyamaya gönderiyor.
Telefon sesleri, davul zurna, susmayan radyo... İşçilerin sürekliliği sayesinde adamda uyku bırakmıyorlar. Mert Bey bu sayede her sabah erken kalkarak işe gidip işçilere sahip çıkıyor. Bu sabahda öyle oldu. Her sabah Ahmet Bey'den simit alarak işçilerine dağıtır hayır yapardı. Arabasına binerek inşaata gitti.
Uykusundan bildirim sesleri, stres, hastaları, ilaçlar ve kapı sesiyle kalkan psikolok Selem hanım, kapıyı açtı. "Günaydın Selem hanım. Benim çocuk okula gitmek istemiyor da size uğrayım dedim!" Bazı salaklar ne yaptığını hala anlamıyor Selem hanımın. "Doğal! Bende uyumak istiyorum!" Diyerek kapıyı kapatıyor. Odasına gidip giyinerek evden çıkıyor. Ahmet Bey güler yüzle onu karşılıyor ve simitini alarak arabasıyla polikliniğe gidiyor.
Sandığınız kadar çok uyumuyor! Telsizden gelen ihbarlar, telefon zımbırtısı, sabah alarmı... Polis olmak zor iş! Abdullah bey giyinip simitini alıyor ve arabasıyla emniyete gidiyor.
Seyahatler, kulağa her ne kadar hoş geliyor bilmem ama bir de ayarlamasına bakın... Dün yapılacak olan işlemler bugüne kalırsa ne uyku, ne de huzur kalır! Neslihan Hanım uyuya kalıp işlemleri unuttuğu için bu sabah telefon sesi ile uyanmak zorunda kaldı! Hızlıca evi terk edip simit alarak dükkanına gitti.
Yeni gelen haberler, siyaset, durumlar, kazalar... Bunları da haber yapacak birisi lazım. O da tabii ki Emircan Bey. Sabah sabah her defasında erkenden kalkıp Ahmet Bey'den simitini alarak koşarak şirketine gider ve yetiştirmesi gereken onca haberi yapmaya çalışır.
BU BÖLÜMDEN ANLADIĞINIZ KADARIYLA HANGİ MESLEĞİ SEÇERSENİZ SEÇİN ASLA UYUYAMAYACAKSINIZ! 😏😊