Gazeteci Emircan, haberleri düzenlerken birden bire gözüne daha geçen ay kaybettikleri Emre Bey takıldı. Bilgisayarda baktığı haberlerin arasında, aslında araba çarpmadığı yürürken yere düşüp kafasını kaldırımlara çarpmasıyla beyin kanamasından vefat ettiği yazıyordu. Peki Şükufe neden söylemedi? Telefonundam Şükufe'yi aradı. "Günaydın Şükufe hanım, nasılsınız?" Uzun bir sessizlikten sonra kadının sesi duyuldu. "Pardon, tanıyamadım?" Garip geliyordu bu Emircan'a ölüm esnasında gayet yakın ve sıkıydılar. "Ben Emircan, mahalledeki Gazeteci." Kısa bir süre sonra kadın cevap verdi. "Ah evet tanıdım. Buyur Emircan Bey!" Birden bire sorulacak soru da değil ki. "Emre Bey'in ölümü hakkında..." Kadının sesi kesildi. "Bundan polisin haberi var ne soracaksanız hemen sorun çünkü yemeklerim yanacak." Sabah sabah yemek ne yapsın ayol! "Beyin kanamasından kaybetmişiz kendisini!" Öksürük sesleriyle beraber şaşkına dönen Emircan Bey şirketten çıkıp Şükufe Hanım'ın evine gitmeye hazırlandı.
"Evet dediğim gibi Şükufe Hanım, lütfen bana gerçeği anlatır mısınız?" Şükufe Hanım gerçeği nasıl açıklayacağını bilmiyor gibi dıruyordu ve çok stresliydi. "Şey... Aslında Emre senin dediğin gibi öldü evet-" Heyecanla yerinden kalkan Emircan, bir kaç saniyede yerine oturdu. "Siz bunu bize nasıl söylemezsiniz! Tüm mahalle birbirine girdi. Mürekkep Evren arkadaşını kaybetti nasıl üzüldü ayol bilmiyor musunuz?" Şükufe kahkaha attı. "Emre ölmemiş gibi konuşuyorsun Emircan! Benim kocamdı istediğimi der istediğimi saklardım ve zaten öyle de oldu. Lütfen şimdi evimden git!"
Psikolok Selem, hastalarını odasında beklerken içeriye mahallesinde oturan Şükufe hanım girdi. "Hoşgeldiniz Şükufe hanım." Ayağa kalkıp elini tuttu. "Merhaba Selem Hanım, ben sizinle Emre hakkında konuşacaktım." Koltuğa oturup konuşmaya başladılar. "Emre'nin dükkanını kapaatmaya karar verdim." Selem bunu duyunca şok yaşadı. Herkes pidelerini çok severdi ve kazancı fazlaydı. "Neden?" diye sordu. Şükufe Hanım çok garip bir kadındı çözmesi zordu. Kahkaha atıp elini salladı. "İçim dışım pide oldu be Selem." Selem iyice sinirlendi. "Saçma saçma konuşma Şükufe git burdan." Şükufe koltuktan kalkıp kapıyı çarparak çıktı. Selem telefonundan Mislina'yı arayıp Şükufe hakkında dilekçe istedi.
Akşam üzeri herkes işinden eve dönerken üç beş kişi mahalledeki Sena Hanım'ın kafesine oturdu. Birlikte güzel güzel sohbet ederlerken Selem ve Mislina geldi. Biraz telaşlıydılar. "Şükufe, Emre'nin dükkanını kapatıyor." Birden herkes gülmeye başlayınca ikisi daha çok sinirlendi. Selem, "Şaka yapmıyorum!" diye çıkışınca herkes ciddi bir şekilde ikisine bakmaya başladı. Dişçi Asya elindeki çay bardağını istemsizce yere düşürdü, mutfaktan bir bağırma sesi geldi. "Püüüh, ulen bardak yetişmiyo size!" Selem çıkıştı, "Saçma saçma konuşma Muharrem! Gelirsem görürsün."
Dükkanın önüne gidip kapısındaki yazıya baktılar. "Sahibinden Satılık!" Bahar telefonunu çıkarıp mahallenin emlakçısı İlayda'yı aradı. "Bu dükkanı satın alıp düzenleyeceğiz sonra da pide dükkanımızı açacağız."
"180.000 istiyor." Şok içinde baktılar. "İlayda sen yapamaz mısın satamazsın de o kadar para etmez de bu kadın manyak!" Selem sinirle çıkıştı. Kağıtları inceledi. "Aslında dükkanın eski olmasından yararlanabiliriz. Çünkü gerçekten kimse bu paraya almaz örnek miktar koyabilirim." 150.000" elini masaya çarpıp, "Hayatta olmaz lan." Diye bağırdı İssan. Oysa kendisi çok zengin. "Dükkanı Bahar döşeyecek az miktarda almamız gerek." telefonundan Şükufe'yi aradı. "100.000'e bıraktım."
Ertesi gün herkes işten izin aldı ve dükkanı çok güzel bir şekilde döşediler. Mahelleyi yaşatmak için binbir takla attılar ve başardılar.
"Masaları almak için Mürekkep ve Asya gider." Organizasyon işleriyle Neslihan hanım ilgileniyordu. "Buraya ses lazım bu yüzden Mehmet bize muhabbet kuşu getirebilir." Kağıda bir şeyler yazdı ve daha bir sürü görev verdi. "Bahar işçi getirsin." telefondan bir şeyler yazıp tekrar konuştu. "Mert ölçüleri alıp Merve ile perde bakabilirler. Mislina mutfak için Selem ile ikiniz bana yardım edebilirsiniz. Emircan sen şimdi temizlik için birilerini bul daha sonra İhsan ve sen açılış için haber yaparsınız, hastalarınıza söylersiniz. Son olarak Abdullah sende polis arkadaşlarınla gelir yemek yersiniz. Bence bugün bu kadar yeter."
Akşam herkes yorgun bir şekilde evlerine dağıldı. Gece yatmak için hazırlanırken aşağıdan sesler gelmeye başladı Şükufe'nin evinden gürültülü bir şekilde sesler geliyordu. Birden calarından aşağı bir tava fırladı. Bunu gören İhsan telefonuyla polis Abdullah'ı aradı.
"Allah allah bu saate nedir bu?" Evin önüne gelip kırığa baktılar tava hala yerdeydi. Şükufe içerden bağırıyordu. "Allah belanızı versin!"