Apo kapısının önünde küçük bir kağıt buldu. "Hırsızı bulmak zordur. Beni bulmak daha zordur." Kağıdı emniyetteki labaratuvara götüren Apo olumlu sonucu bekledi.
Pide dükkanında moreller pek yerinde değildi. Bahar'ın evinde polisler araştırma yapıyordu. Evv telefonu çaldı. Polis memurlarından biri açtı. "Alo..." hışırtılı bir ses geldi. "İyi günler memur bey. Beni mi arıyorsunuz diye aramıştım?" Polis ses kaydını açınca hırsız panikledi. "Ses kaydı ha? Beni asla bulamazsın!" telefon kapandı.
Mehmet Bey pet shopu kapattı ve kendi hayvan mama şirketini açtı.
Hırsız öldürdüğü Bahar'ı ormanın içinde bir yere gömdü. Daha sonra ise yurtdışına kaçtı.
3 Ay Sonra
Asya hamileydi ve çok mutluydu. Mislina evlenmek üzereydi. Selem ise işleri çok ağır ilerliyordu. Apo piyango kazanmıştı. İhsan hala yaşıyordu. Mürekkep Evren yoluna devam ediyor bina boyuyordu. Serkan ise hala otur kalk Bismillah çekiyor bir küfür edip töbe ediyordu. Bahar'ın yokluğu hiç belli değildi. Eskiden bu mahalle çok mutluydu fakat herkes git gide kayboluyordu. Neslihan güzel bir tatile gidip kendini salmıştı. Mert ve Merve karavanla Türkiye turunda gayet mutluydular. Mehmet Bey holdingi batırıp evsiz kalmıştı.
Bahar'ın evini satmaya karar veren Serkan'ı Asya engellemişti. Maddi değerinden çok manevi değeri yüksekti.
Ertesi sabah yollar buz tutmuştu. Asya işe gitmek için erken kalkmıştı. Topuklu ayakkabısıyla buzlu yol çok tehlikeliydi yavaş yavaş ilerlemeye çalıştı ama kötü görünüyordu eve geri gitmeyi denedi yavaş şekilde evine girdi ve bot giydi.
Merdivenlerden kendini aşağı atan Serkan'ı İhsan hastaneye götürüp röntgen çektirdi. Ziyarete sadece Selem gelmişti. "Kolunda zedelenme var sen her gün ona masaj yaparsın kıçında da çıkık var her gün biraz ittir!" Selem İhsan'ın dibine kadar yürüdü. "Saçma saçma konuşma İssan! Seni Şükufe'Nin evindeki yaprak dolmaların inceliği kadar inceltir, paslı tenceresiyle ateşte kavururum." Dizine tekme attı.
Şükufe akşam saatlerinde Asya'nın evine geldi. "İyi akşamlar canım pasta yaptım da seni de düşüneyim dedim!" Tabağı Asya'nın üstüne ittirdi ve şakırt diye merdivenden indi. Pastayı mutfaktaki çöp kutusuna atıp tabağı masaya koydu.
Ev boyaması bitince evine giden Mürekkep Evren mutfakta yemek aradı. Aradığını bulamayınca mandalina alıp soydu elindekileri çöpe atacakken pasta dikkatini çekti. Altındaki kağıttan tutarak çıkardı ve masaya koydu. Çatalı alıp yemeye başladı.
03.37
Gece birden uyanıp tuvalette kusmaya başlayan Mürekkep Evren'e yetişen Asya telefonundan İhsan'ı arayıp yardım istedi. Birlikte hastaneye gittiler. Serum takıp kan tahlili yaptıran İhsan doktor Mürekkep Evren'in kanında fare zehiri ve bonzai bulunca şok oldu.
"En son ne yedin?" Asya bir şey yemediğini söyledi. "Mandalina yedim daha sonra çöpte pasta buldum onu yedim. Gayet düzgün ve tazeydi niye çöpteydi anlamadım." Asya Evren'İn boğazına yapıştı. İhsan onları ayırdıktan sonra Asya anlattı. "Pasta'yı saat 21 gibi Şükufe getirdi. Normal de o saatte ışıklarını bile yakmayan kadından pasta alınca şüphelendim tabii. Pastayı kokladım. Kokusu da normal değildi. Bu yüzden çöpe attım. Ama ne fayda bazı akıllı insanlar çöpten çıkan pasayı yiyor." Kahkahalarla gülen Mürekkep Evren "Evsiz insanlar ne yapsın?" dedi.
Gece evimin kapısı gürültüyle çalındı polis Apo'yu gören Şükufe heyecanla saçını başını düzeltti. Yavşak. Polis Apo Şükufe'Nin onu evine davet etmesi üzerine içeri girdi ve kısa bir konuşma yapacağını söyledi. "Bonzai'yi nereden buldun Şükufe?" Şükufe salağa yatarak kaşlarını çattı. "Ne bonzai'si? Nereden çıktı bu?" Apo sinirli bir şekilde bağırdı. "Pastayı yapmasını biliyorsun ardından millete dağıtıyorsun bu akılı bulurken sonuçlarında ne olacağını hiç akıl edemedin mi?" Apo telsizi çıkararak bir kaç şey söyledikten sonra içeriye gürültülü bir ses doldu. Şükufe'yi kelepçeyle götüren iki polis dışında bir sürü polis içeriyi aramaya başladı.
Dava başlatma kararı alan Mürekkep Evren ve Asya, Mislina ve Selem'e gittiler. Şükufe'den şikayetçi oldular.
2 Hafta Sonra
Hamdullah, ceza evine Şükufe'yi ziyarete geldi. Hamdullah'ı gören Şükufe sevinçle bağırdı. Tüm hapishane onlara bakıyordu. Polis hızlıca kolundan tutarak ziyaret yerine götürdü. "5 dakikanız var hızlı olun." dedi ve çıktı.
Hamdullah'ın Şükufe'nin aanı olduğu ortaya çıkmadığı için Şükufe'nin içi rahattı. Herkesi etrafına toplayabilceği bir samimiyeti vardı Hamdullah'ın. 3 ay içerisinde yardımcı yöneticilerden birisi olmayı başarmıştı.
İşe giden Hamdullah, dükkanda kimsenin olmadığını görünce sevinçden duramadı. Kasayı açıp paraları saydı. 250 lira cebine atıp kasayı kapattı. İçeriye giren Selem'e gülümseyip, "Hoşgeldiniz." dedi. "Bugün maaşları alabilecek miyim ?" Selem kafasını salladı ve kasaya ilerledi. Tam kasayı açacakken telefonu çaldı. Arayan polis Abdullah'tı.
"Efendim Apo?" diye sordu "Hamdullah'ı işten at hemen." dedi Apo "Neden?" diye sordu Selem. "Kaplumbağa deden." dedi Apo "Hemen at o hırsız cebindeki parayı da al." dedi Bir kaç dakika geçmeden Apo dükkana girdi. "Cebindeki paraları vermen için 3 saniyen var Hamdullah." Arkasından silah çıkartan Hamdullah, Apo'yu vurmaya çalışınca Apo elektro şokla onu bayılttı.
Mislina işten atılan ve hapsi boylayan Hamdullah'a çok üzüldü ve şaşırdı. Hayatının aşkını bulduğunu sanmıştı. Telefon numarasını değiştirdi. "Önümüzdeki maçlara bakacaz." artık onun hayat felsefesi.