2.Bölüm

113 26 5
                                    


"En kısa zamanda senin için.."

Bu da ne böyle ? Başımı kaldırarak tekrar çevreme bakındım. Bulunduğum sokak da benden başka kimse yoktu. Defterlerimi yeniden elime topladım. Çömeldiğim yerden ayağa kalkarak bir şeyler, bu notu bana verip giden yanı bana çarpan kişiden bir iz bulabilmek için yeniden dikkat kesildim. Köşede dalları çıplak kalmış ağaçın arkasında bir silüet gördüğümü sanarak o tarafa yöneldim.

Kimse yoktu. Beynim tehlike alarmlarını çalarken ona eşlik ederek bir an önce uzaklaşma kararı aldım. O notu yazan kişiyi kesinlikle tanımıyorum. Ve sanırım istediği şey de normal insanların adını anarken tüylerini ürpertmeye yeten ölüm.
Neden ölmemi istediğini bilmiyorum. Açıkçası bilmek istediğimden de emin değilim.

İlk gördüğüm taksi durağına girerek taksiciye evimin adresini verdim. Kafam çok karışık.. Elim de buruşturarak tuttuğum siyah zarfı ve içerisin de bulunan notu polise verebilirim. Fakat içimden bir ses bunun yalnızca ölüm kokusunu erkene alacağını söylüyor.

Böyle bir durumda ne yapmalıyım ?

Yardım..! Yardım isteyebileceğim birilerini düşündüm. Ama ne yazık ki yalnızca düşünmekle kalabildim. Benim kimsem yok ki..! Arayıp yardım isteyebileceğim, 'sana ihtiyacım var' diyebileceğim kimsem yok! Ne kahrolası bir durum bu böyle ?!

Bir babam var.. Ama onun beni dinleyeceğini dahil sanmıyorum. Hoş böylesine baba bile denmez ama..

Her neyse..!

Taksiciye verdiğim adrese gelince arabadan indim. Daha sokak kapısından içeri girmeden duyduğum sesler miğdemi bulandırmaya yetti. O sürtüklerin kahkahalarından nefret ediyorum !

Anahtarı çevirerek içeri girdim. Babam evde yoktu. O halde bunun burada ne işi var ? Zaten bozuk olan sinirlerim iyiden iyiye daha fazla bozulurken bunun sabah ki sürtük olmadığını fark ettim. Gerçi benim için hepsi aynı..

"Muhtemelen akşam babam gelecek diye hazırlık yapıyordur." diye geçirdim içimden. Ben tam onu görmezden gelerek yukarı, odama çıkacakken pişkin pişkin sırıtarak konuştu.
"Selam, tatlım. Beni hatırladın mı ?"
Yüzüne daha bir dikkatle bakmaya başladım. Bir yerden tanıdık geliyordu. "Muhtemelen eskilerdendir." diye geçirdim içimden. Fakat bunu dışarıya daha farklı yansıtmaya karar verdim.
"Sen hangisisin ?"
"Ah, tatlım nasıl hatırlamazsın? Ben babanın sekreteri."
"Heh, şimdi hatırladım."

Kızın yüzünde ki sevinci kursağında bırakmak için merdivenlerden çıkmadan hemen önce tekrar konuştum.
"Sen şu, babamın ofisine geldiğim de yüzünü görünce miğde bulantısından bana miğde hapımı almayı hatırlatan kadınsın."

Yüzü daha da iğrenç bir hal alırken güldüm.
"Şimdi de aynı iyiliği yapıyorsun. Hatırlattığın için teşekkür ederim."

Sözümü bitirir bitirmez arkama bile bakmadan odama çıktım. Pijamalarımı giyerek yatağa girdim. Günün yorgunluğu kendini yeni yeni belli ediyordu. Fiziken değildi yorgunlugum belki ama ruhen ve zihnen pestilim çıktı. Kendimi uykunun tatlı kollarına bırakırken gözlerimi yumdum.

***
Sabah yüzüme vuran güneş ışığıyla göz kapaklarımı araladım. Saat 11:00 'dı. Fazla uyumuşum, diye geçirdim içimden. Elimi yüzümü yıkayarak odaya geri geldim. Telefonuma gelen mesaj sesiyle dikkatimi ona verdim.
Mesaj gizli bir numaradan gelmisti. Elllerimin titremesini göz ardı ederek mesaj kutusuna tıkladım.

Kimden:Gizli Numara

Mesaj:

"Gizli numara yazısını görünce korkmana ve ellerinin titremesine gerek yok. Bu mesajı sana gönderenin dün sana çarpan kişi olduğunu en başından anlamıştın zaten. Her neyse.. Demek istediğim ; bu gece birlikteyiz.. Sevdiklerinle vedalaşsan iyi edersin.."

"Teşekkür Ederim" #WattyTR2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin