Selin Ali'nin göğsünde onun gittikçe sakinleşen kalp atışlarını dinlerken heykel misali donup kalmıştı. Ali'nin ağzından çıkan o son cümle karşısında ne diyeceğini bilememişti. Doğruluğuna inanmak istese de seks sırasında söylenen cümlelerin ciddiye alınmaması gerektiğini iyi bilirdi. Eğer Ali o cümleyi o anın getirdiği duygu yoğunluğuyla öylesine söylemişse karşılık verip gözünü korkutmak ya da aptal durumuna düşmek istemiyordu. Ama gerçekten hissederek söylediyse aynı duyguları paylaşırken cevapsız da bırakmak istemezdi. Selin sessizliği karşısında Ali'nin tepkisini görmek için korka korka bakışlarını ona çevirdi. Ali Selin'i kollarıyla sarmış ve gözlerini kapamış sonsuz bir huzura ulaşmış gibi gülümsüyordu. Bozulmuş ya da herhangi bir cevap beklermiş gibi görünmüyordu. Rahat bir nefes aldı Selin. Ali gerçekten onu kast etmiş olamazdı.
Ali hala gözleri kapalıyken mırıldandı.
"Şu an neredeyim biliyor musun?"
Selin Ali'nin boynuna sokuldu. Yorgun ama mutlu bir sesle konuştu.
"Cennette mi?"
Ali şaşkınlıkla gözlerini açıp Selin'e baktı.
"Nereden biliyorsun?"
Bilmiş bilmiş sırıttı Selin.
"Ben de oradayım da ondan."
Bu kez gözlerini yuman Selin oldu. Ali'nin boynundan yayılan terle karışık ona has kokuyu içine çekti ve o cenneti anlatmaya başladı.
"Her taraf alabildiğine yeşil. Biz o yeşilliğin içinde el ele yürüyoruz. Sonra bir dere var. Suyu tertemiz. Baksan kendini görürsün. İlk keşfeden sen oluyorsun. Gidip derenin kenarına oturuyorsun ve ayaklarını suya sokuyorsun. Yanına yaklaştığımda gülerek beni ıslatmaya çalışıyorsun. Ben kaçmaya başlayınca da arkamdan koşup kovalıyorsun. Tam yakaladığın anda ikimiz de yere yuvarlanıyoruz. Mis gibi kokan rengarenk çiçeklerin arasında uzanıyoruz. Hava günlük güneşlik ama sıcaktan bunaltmıyor. Hoş bir esinti var. Sonra gökyüzünün farkına varıyoruz. Gökyüzü masmavi ama öyle bir mavi ki baktıkça hem her şeyi bütün açıklığıyla görüyorsun hem de derinliğinin içinde kayboluyorsun. Tıpkı senin gözlerin gibi..."
Ali'den ses çıkmayınca yavaşça gözlerini açtı. Ali hayran hayran onu izliyor ve can kulağıyla anlattıklarını dinliyordu.
"Sen nasıl bir şeysin böyle ya? Bana özel bir tasarım filan mısın? Bu kadar kısa bir sürede beni böyle kendine bağlayıp avcunun içine almanın başka bir açıklaması olamaz çünkü."
Selin kalbine dolup taşan duygulara daha fazla gem vuramayarak bir çırpıda aklından geçenleri söyleyiverdi.
"Ali ben sana aşık oldum."
Sonra da korku içinde Ali'nin ne diyeceğini beklemeye başladı.
Ali şefkatle gülümseyerek terden Selin'in alnına yapışmış saçları arkaya attı.
"Aşık olmak mı? Selin ben senin için ölüyorum."
Mutluluktan gözleri doldu Selin'in.
"Gerçekten mi?"
Ali Selin'in ağlayacakmış gibi titreyen sesini duyunca dirseğinin üzerinde doğrulup tamamen ona döndü.
"Ne demek gerçekten mi? Sana aşkım dedim, seni seviyorum dedim. Farkında olmadan ciddi olmadığımı düşündürecek bir şey mi yaptım?"
Selin elinin tersiyle akan bir damla yaşı beceriksizce silmeye çalıştı.
"Seks sırasında söylenenler gerçek değildir. Bunu herkes bilir."