Ali sabah Emre'nin dürtüklemesiyle birlikte kaldıkları kamarada açtı gözlerini. Göz kapakları neredeyse birbirine yapışmış gibiydi.
"Haydi oğlum kalk. Bak geç kalırsak şef canımıza okur. O yatakta yatmaya devam ettiğin her saniye kısıtlı kahvaltı süremizden çaldığının farkındasın değil mi?"
Henüz afyonu patlamamış olan Ali açılmamakta direnen gözlerini avuştururken ayaklarını yatağından aşağı sarkıttı. Henüz gün bile doğmamıştı. Neden o kadar uykusuz hissettiğini hatırlamaya çalışırken önceki gecenin güzel anıları canlandı zihninde. Kamarasına döndüğünde saat üçü geçiyordu. Uykusuzluktan yanan gözlerine rağmen huzur dolu bir gülümseme yayıldı yüzüne. O sırada hızlı hızlı giyinmekte olan Emre onun sırıttığını görünce bir an durakladı.
"Ne gülüyorsun oğlum? Rüyanda Adriana Lima'yı mı gördün? Hoş onu görmüş olsan niye uyandırdın lan beni diye ağlaman lazımdı."
"Ne bileyim güzel uyandım işte."
"Güzel mi uyandın? Daha kargalar bokunu yemedi be! Ne demek güzel uyandım? Bu arada dün gece çok geldin. Neredeydin o kadar saat?"
"Nerede olacağım Emre? Çalışıyordum, işim bitince geldim."
"İyi, öyle olsun bakalım. O yaşlı herif dün akşam resmen kan kusturdu bana. Onu beğenmedim bunu beğenmedim. Anasını satayım sanki ben inşa ettim gemiyi. Bana niye surat yapıyorsun? Olanı anlatıyorum o kadar. Hayır yani bilet almadan bir zahmet araştırsaydın o zaman. Sahi sana nasıl biri denk geldi?"
Emre'nin sorusu üzerine Ali birkaç saniye ne diyeceğini bilemeyerek sustu. Emre'ye yalan söylemek istemiyordu. Ama Selin'i ve o geceyi anlatırsa büyüsü bozulacakmış gibi hissetti. O yüzden soruyu geçiştirmeyi tercih etti.
"Normal biri işte."
"Normal derken?"
"İki gözü, iki kulağı, bir adet ağzı ve burnu olanlardan"
"Hahaha çok komik! Muhabbetine de doyum olmuyor."
"Sabah sabah ne çok konuştun be Emre! Hem çabuk ol dedin hem de lafa tutup duruyorsun. Ben gidip bir elimi yüzümü yıkayayım sen de giyin, oyalanma."
***
Ali oldukça yoğun ve yorucu geçen kahvaltı servisinden sonra biraz soluklanacaktı ki şefinin eliyle kendisini çağırdığını gördü. Katı iş disipliniyle ve sert tavırlarıyla bilinen şefinin yüz ifadesinden iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi söyleyeceğini anlamak imkansızdı. Gerçi Claudia'nın herhangi bir elemana iki güzel laf ettiği görülmüş şey değildi. Genelde birini yanına çağırıyorsa bu azarlamak için olurdu. Bu durumda bu çağrı pek hayra alamet değildi. Aklına önceki gece yaşananlar gelince bembeyaz kesildi Ali. Olay şefin kulağına gitmiş olmalıydı. Muhtemelen önce sağlam bir fırça yiyecek ardından da ya soğan soymak için mutfağa ya da tuvalet temizleme işine verilecekti. Ali korka korka şefinin yanına giderken Emre ne oluyor der gibi baktı Ali'ye.
Ali korku içinde "Bilmiyorum, öğreneceğiz bakalım." diye fısıldadı.
"Günaydın şefim"
"Günaydın Ali"
"Bir şey mi isteyecektiniz benden?"
"Evet, kamarana git ve üzerini değiştir."
Ali yanlış ya da kötü görünen bir şeyler arayarak üstünü başını inceledi. Halbuki tam da kendinden beklenildiği gibi kurallara uygun giyinmişti.