Beni eve bırakması için eve doğru yürüyorduk. İkimizde sustuk bu sefer. Biraz tuhaf geliyordu bu kadar kısa sürede hatta baya bi kısa sürede sanki 10 yıldır tanışıyormuşuz gibi yakın olmamız. Tuhaftı. Çok tuhaf. Bu sessizliği Toprak bozarak; "Ee biraz kendinden ailenden bahsetsene, susacak mıyız böyle küçük panda?" Dedi. İşte aile konusu yine açılıyordu, bakalım cümlelerimi toparlayabilecek miyim?!
"O zaman ilk kendimden bahsediyim; 17 yaşındayım, en yakın arkadaşımla ve kuzenimle aynı evde kalıyorum. Ailemden bahsedecek olursam da; ailemi bir kaç ay önce kaybettim trafik kazasında..." yutkundum yine gözlerim dolacaktı ve ağlayacaktım ama sıktım kendimi ağlamayacaktım burada olmazdı. "Bende 19 yaşındayım tek başıma yaşıyorum. Annem uyuşturucu kullanmaktan ve satmaktan cezaevin de şuan babam ise ben küçükken ölmüş fotoğrafını bile görmedim." Dedi Toprak. Dolan gözlerimi gözleriyle buluşturdum. Hafiften gözleri dolmuştu onunda ama çaktırmamaya çalışıyordu. Kader miydi bizi bir araya getiren? Yoksa bir tesadüf mü? "Tesadüf Okyanus tesadüf" diyerek Toprak, elini omzuma attı ve bedenimi kendi bedenine çekti. İçimden düşünmüştüm nasıl anlamıştı ki? Diye saçma sapan sorular oluşturdum beynimde. Toprak; "Biraz düşünmeyi kesersen sevineceğim küçük panda." Diyerek yine düşünmemi sağlayacak şeyler çıkardı. Bu sırada parfümünün kokusu tenime işlemişti bile. O kadar güzel kokuyordu ki; babam gibi , abim gibi.Onlara olan özlemim bu adam da eksiliyordu. Bu adam beni tamamlamaya başlamıştı. Acılarımız, acılarımızın yarabandıydı sanki. Sıcak kalbim soğuk kalbini ısıtıyor, sıcak bedeni soğuk bedenimi ısıtıyordu. Tanrım! Aşık oluyorum sanırım.***
-06:02
'Toprak Arıyor'
İğrenç uykulu sesimle çalan telefonu kim aradığına bakmadan açıp; "Aradığınız kişi şuanda uyumaktadır mümkünse bi 10 yıl kadar aramayınız, iyi günler!" Diyerek hemen kapattım ve uyumaya devam ettim.
-06:20
Evet şimdide kapı çalıyordu. Onu da Okyanus açacaktı. Domuzlu tulumumla ve o klasik ev topuzlarından olan berbat saçımla kapıyı açmaya indim. Kapıyı açtığımda karşımda Toprak belirdi. Ben gözlerimi kırpıştırırken Toprak elindeki poşetlerle içeri girip mutfağı bulmuştu bile. Bende kapıyı kapatıp mutfağa geçtim. Mutfağa girer girmez, Toprak; "Sana panda diyorum ama domuzlu pijamalarınlada çok seksi duruyorsun gerçekten" deyip kahkahalar atmaya başladı. Toprağın kahkaha sesine Oğulcan mutfağa girdi. Ben hemen araya girip; "Bu Toprak, Toprak bu da Oğulcan" dedim ama Oğulcan Sungerbobda ki Squidward gibi hayattan bezmiş bir şekilde Toprağı inceliyordu. Toprak, uzun boylu kumral ela gözlü bi çocuktu. Yakışıklıydı. Oğulcandan biraz daha yakışıklıydı. Sanırım bu yüzden Oğulcan Squidward gibi bakıyordu.
Kahvaltı faslı bittikten sonra Toprakla dışarı çıkıp yürüdük yine ama bu sefer sinemaya gidecektik. Toprağın çağırdığı taksi birazdan gelirdi hemen aynada kendime baktım. Üzerimde siyah pantolon açık tonlarda kısa kollu bir basic tişört vardı üzerime birde ince bir hırka aldım altımada yarım botlarımı giydim. Ve siyah bir sırt çantası aldım. Telefonumu da arka cebime sıkıştırıp aşağı indim. Taksi gelmişti hemen taksiye binip. Avm'ye geçtik. Sinema yerine geldiğimizde filmlere bakarken Toprak romantik birşey seçti ilk önce baya bi şaşırdım ama güzel bir filme benziyordu. Toprak biletleri almaya gitti. Bende o sırada etrafta dolanıyordum. Tabi Toprağın arkadan gizlice gelip korkutmasına kadar. Küçük bir çığlık sesimle herkes bize baktı sonra işlerine devam ettiler. Toprak kolunu uzatıp, kollarımızın birleşmesini sağladı ve; "Hazır mısın küçük panda yada domuz mu demeliyim?" Diyip hafiften güldü. Bende güldüm.***
Filmin son dakikalarına yaklaşmıştık. Romantik bir an yaşanacaktı. Toprak elini elimin üzerine koyacaktı fakat kafasına boş olan popcorn kasesinin geçirilmesi herkesi kahkahalara boğdu. Özellikle ben o kadar fazla gülmüştüm ki uzun zamandır böyle gülmüyordum. Bu adam bana çok iyi gelmişti. Hemde fazlasıyla iyi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN SEN TONU
Novela JuvenilAilesini trajik bir kazada kaybetmiş hayatı ellerinden kayıp gitmiş ama aşkına tutunmaya çalışan bir genç kız