" Dalga mı geçiyorsun? " diye sordum kısık çıkan sesimle. " Yapamam."
Yatakta boylu boyunca yatan - ve üstüne üstlük bir de yaralı - adama dikiş atacaktım. Ama bundan emin bile değildim. Mert oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. " Bak şu an sana ihtiyacımız var. Lütfen ! " Ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum. Henüz anlayamadığım şey ise neden hastaneye gitmiyor oluşlarıydı.
Mert beni kolumdan çekerek sandalyeye oturttu. " Bekle biraz Berke şimdi malzemeleri getirir. " Dediklerine bir şey demeyerek sessizce yatakta yatan erkeğe baktım . Gözlerim karın bölgesindeki boylu boyunca olan tişörtüne geçmiş kan izine takıldı. Elimi yavaşça karnını çepeçevre saran tişörtünü üzerine koyarak yavaş hareketlerle tişörtü yukarıya doğru sıyırdım.Siktir!
Bıçaklanmıştı.
Elimi hemen çekerken tişörtün açıkta bıraktığı kısımdan karnındaki baklavalar gözüküyordu. Ve uzun ve derin olduğu belli olan kesik izi. " Siz aptal mısınız? Bu benim dikmemle olmaz . Hastaneye gitmesi gerek . " dedim bir çırpıda.
" Gidemeyiz. O yüzden şimdi şu lanet olası dikiş işini hallet. "
Gözlerimi iki saniye de olsa kapatıp açtım. Berke elinde iğne iplikle gelmişti. Elindekileri elime tutuşturup aceleyle odadan çıktı. " Bunla nasıl dikeceğim . İnce değil mi? Ya tutmazsa." korkudan saçmalamaya başlamıştım.
Gerçekten ne halt ediyordum burada ? Hiç bir fikrim yoktu.
" Merak etme doktorlar da bunu kullanıyor " diyerek her ne kadar içimi rahatlatmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Yavaşça ipliği iğneden geçirmeye çalıştım. Ama ellerim titriyordu. Geçirdikten sonra ' ne yapacağım ' der gibisine Mert' in yüzüne baktım. " Bak bildiğin gibi dik. Mutlaka bir şeyleri dikmişsindir. " dedi rahatça. " Madem bu kadar biliyorsun da sen neden yapmıyorsun bu işi."
Bir şey demedi.
Bende üstelemedim.
Tişörtü iyice yukarıya çekerek karnını gözler önüne serdim. " Esin hadi sana güveniyorum. Bildiğin gibi dik. Ben dışarıdayım. " diyerek beni yalnız bıraktı.
Lanet olsun ! Titreyen elime aldırmadan yavaşça kesiğe iğneyi geçirdim. Sanki canım acıyormuş gibi suratım şekilden şekle giriyordu. Ama yatan çocuk - Daha doğrusu abisi - gözleri kapalıydı. Ve bu canının acımayacağını gösterse de tereddüt ediyordum. Ve bu kendimi kasmaktan başka hiç bir işe yaramıyordu. Kesiği boylu boyunca diktikten sonra pansuman yapıp odayı terk ettim. Kapıdan çıktığım da Derin ve Berke birbirlerine sarılmış oturuyor, Mert ise ortalarda gözükmüyordu. " Bitti. " dedim , bunu söylerken kekelemiştim. " Şimdi ne yapacağız?" dedim ve yanlarındaki sandalyelerden birine oturdum. " Hiç bir şey . Gerisine sizi karıştırmayacağım rahat olun . "
Hemen de rahatladım zaten.
Gerçekten şu an itibariyle akli dengemi yitirmiş durumdaydım. Ben bir insana dikiş atmıştım. Hemde yaşayan bir insana . Normalde kanlı şeylerden fazla tiksinmezdim. Yani tabii ki de psikopat falan değildim ama sonuçta insan kanıydı bana göre tiksinilecek bir durum yoktu. Bu yüzden kolaylıkla diktiğimi umdum. Ortam iyice sessizleşmişken başımı Berke ve Derin ' e çevirmemle önüme dönmem bir oldu. " Bari burada yapmayın ya . " dedim . Buldukları her yerde sarılıp koklaşmak zorundalar mıydı ? Ama hemen pişman olmuştum. Bana göre kendilerini ayarlayamazlardı. Zaten onların yanında yaşıyordum. Derin ' in bana ' sanane ' demesini beklerken o her zamanki gibi tebessüm etmişti. Yanakları kızarmıştı. Utanarak " Ay " dedi ve başını Berke ' nin boynuna gömdü. Berke de sırıtmakla kaldı. Ben kalkıp Mert ' in Abisinin odasına girdim ve kapıyı kapatmadan " Sizi yalnız bırakayım " diyerek sırıttım. Odaya tekrar girdiğimde Efdal gözlerini açmış doğrudan tavana bakıyordu. Bana kısa bi bakış atıp gözlerini kıstı. " Sen de kimsin? " Gözlerinin yeşili çok güzeldi. Hayatımda böyle güzel bir renkte göz görmediğime yemin bile edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN KIRINTILARI #Wattys2017
ChickLitBabasını hiçe sayan bir genç kız , hayatını hiçe sayan. İki arkadaş. Kardeşler gibi yakın. Büyük sırlar , pişmanlıklar , göz yaşları ... İmkansız olan aşklar. Unutulmuş hayaller. İntikam isteyen bedenler. Bir genç kızın sırlı hayatı... "Kurtulmak...