Gecenin bir yarısı çalan telefon tüm sessizliği yok etmişti. Yavaşça açıp kulağıma götürürken "Alo?" diye mırıldandım. Telefonun diğer ucundan gelen sinirli ses ile hafifçe doğruldum.
" Hangi cehennemdeysen çabuk eve gel beni uğraştırma " diye bağırdı üvey annem.
Beni evden kovup ta geri çağırmakta neyin nesiydi. Kafayı mı yemişti Allah aşkına? Telefonu kulağımdan uzaklaştırarak kapadım. Sinirlenmeyecektim. Şimdi gidecek ve ne olduğuna bakıp gelecektim. Yataktan yavaşça kalkıp Mine' nin gardırobuna yöneldim. Dolabın kapaklarını açıp giyecek bir şeyler aramaya başladım. Üzerimdeki pijama ile dışarı çıkamazdım. Koyu renk bir kot pantolon ve beyaz üzerinde lacivert renkte kalpler olan uzun kollu bir tişört aldım. Üzerimdeki pijamaları hızlıca çıkararak üzerime geçirdim.
Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Başım bile ağrıyordu. Hatta hasta bile olabilirdim. Fakat eğer şimdi o lanet evde olmazsam çok kötü şeyler olacağına emindim. Yatağın üzerindeki telefonu cebime koyarak odadan çıktım.
Kapıdan çıkacakken koltukta uyuyakalmış Mine ' yi gördüm. Mine... Mine ile çok yakındık. En zor günlerimde yanımda olan tek insandı. En güvendiğim insan. Değer verdiğim insan. O benim kardeşimdi. Onu uyandırmamaya özen göstererek yavaş adımlarla kapıya yöneldim. Kenarda duran hafif çamurlu ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Askılıkta duran lacivert yağmurluğu da üzerime geçirdikten sonra kapıyı yavaşça çektim. Merdivenleri inmeye başladım. Telefon melodisi duyulunca cebimden çıkardım ve arayan kişiye baktım. Üvey annecik...
İstemeye istemeye kulağıma götürürken derin bir nefes aldım. Ve iğrenç sesini işittim.
-" Esin neredesin canım , Sana eve gelmeni söylemiştim . İyisin değil mi? " Şaka mıydı bu ? Bu kadına ne olmuştu böyle? Dilim tutulmuş bir şey diyemiyordum. Ağzım açılıp bir şey diyemeden kapanıyordu.
-" Geliyorum" diye mırıldandım. Sesim o kadar az çıkmıştı ki duyduğundan bile şüpheliydim.
-" Tamam canım bekliyoruz seni." Diyerek telefonu kapattı. Telefon tekrar cebimde yerini alırken adımlarımı hızlandırdım. Yağmur durmuştu ve saat gecenin 1' ine geliyordu. 10-15 dakika sonra evin önündeydim. Ne ara geldiğimi bilmiyordum. İçimden bir ses kötü şeyler olacak diyordu.
~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
Göz yaşlarım durmaksızın akarken dizlerimin üzerine düştüm. Hıçkırıklarım artarken elimin tersiyle gözlerimi sildim. Babam yanıma eğilip kaldırmaya çalışınca deliler gibi bağırdım. Avazım çıktığı kadar Şu an ne yaptığımın bir önemi yoktu. Tek bildiğim şey susmaya devam edersem daha fazla acı çekeceğimdi. İçimdekileri çıkarma vakti gelmişti. " Dokunma bana " diye bağırdım ağlayarak.
" Dokunma" Babam beni zapt etmeye çalışırken bir kez daha bağırdım. " Sen , baba biliyor musun? Sana defalarca dedim. Anlatmaya çalıştım. Ama sen... " burnumu çekerek devam ettim. " Bana inanmadın baba , o kadına inandın. Görmüyor musun yaptıklarını ha ? Ayda 1-2 gün geliyorsun. Senin için önemli olan hep işlerindi zaten. Sen baba beni hiç anlamadın. Artık kalmayacağım burada . " diyerek bitirdim söyleyeceklerimi. Yavaşça kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kapının kolunu kavradığım gibi babam önüme geçti.
" Eğer ... eğer bu evden çıkarsan seni silerim , yemin ederim ki bir daha bu eve giremezsin." Sanki gitmeyeceğimi bilir gibi bir hali vardı.
Ama artık ne o kadına ne de babama katlanabilirdim.
Kendi hayatımı yaşamalıydım.
Kendi evime çıkabilirdim.
Hepsinin üstesinden gelebilirdim.
Yapabilirdim bunları.
Ama babam bilmiyordu ki ne olursa olsun ben bu evde bir dakika bile durmayacaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN KIRINTILARI #Wattys2017
Chick-LitBabasını hiçe sayan bir genç kız , hayatını hiçe sayan. İki arkadaş. Kardeşler gibi yakın. Büyük sırlar , pişmanlıklar , göz yaşları ... İmkansız olan aşklar. Unutulmuş hayaller. İntikam isteyen bedenler. Bir genç kızın sırlı hayatı... "Kurtulmak...