Fırtına...Fırtına neydi? Sadece rüzgar mı koparırdı fırtınayı...Rüzga mı sebep olurdu fırtınanın kopmasına sadece? Sadece rüzgar mı savururdu insanları ordan buraya...
Dışarıda hava soğuk, rüzgar ise hiç esmediği kadar kuvvetli esiyordu.
Fırtına çıkmış insanlar bir oraya bir bu tarafa kaçıyorlardı. Bu fırtınayı herkes biliyordu. İsteyen bir çatı altına girip bu fırtınadan koruna biliyordu.
Peki ya insanın içindeki kopan fırtına! Kim kaçabilirdi ki bu fırtınadan. Zaten kopan içinde kopmuyor muydu? Nereye kaçıpta kurtulacaktın ki bu fırtınadan.
Aynı Emir'in içinde kopan fırtına gibi...
Emir bir elini cama dayamış bugünkü işçinin cenazesini düşünüyordu. Küçük kızın babasını... Olanlardan habersizce annesinin ağlamasını, babasının toprağa gömülmesini izliyordu. Şimdi küçüktü ya sonra? Ya sonra büyüyünce ne diyecekti ona! Benim sorumsuzluğum yüzünden senin baban öldü mü diyecekti! Nasıl diye bilirdi ki... Emir bütün bunları düşünürken kapı çaldı. Fakat Emir kapının çalındığını bile duymamış hala camdan dışarıdaki insanların fırtınadan kaçışlarını izliyordu.
Kapı tekrar çalındı içeriden ses gelmeyince kapı açıldı. İçeriye elli, elli beş yaşlarında kır saçlı, hafif göbekli ve siyah takım elbiseli biri girdi. Yaşı büyük olmasına rağmen yüzündeki kırışıklıklar karizmasının silinmesine neden olamamıştı. Dışarıdan görünümü bir devlet başkanı kadarı kadar otoriterdi.
" Oğlum!"
Emir bu sesle başını çevirdi. İçeri giren Emir'in babası Esat Bey'di.
Esat Bey Emir'in şirketi yönetebilecek düzeye geldiğinde şirketi oğluna bırakmış bütün yetkilerini ona devretmişti. Bunun sebebi ise kendinden çok oğluna güvenmesiydi. Herkesden her şeyden şüphelenir ama oğlundan asla şüphe duymazdı. Bazen şirkette hoşuna gitmeyen bir şeyler yapsa bile işine karışmaz vardır bir bildiği onun der yaptığı şeyleri sorgulamazdı. Ve her zamanda oğlu onu haklı çıkartırdı.
" Baba sen mi geldin duymadım geldiğini." dedi Emir mahçup bir şekilde kafasını yere eğerek.
" Duymadın evet. Duyamazdında neden biliyo musun?"
Emir bu soru üzerine kaşlarını çatıp babasına neden dercesine yandan bir bakış attı. Esat Bey elini oğlunun omzuna koyarak" Beni duyman için burda olman gerekmez miydi oğlum" dedi tebessümle.
" Burda değil miyim baba!" dedi Emir şaşkınlıkla.
" Burdasın evet ama sadece bedenin burda. Peki ya aklın? Seni terkedipte hangi deryalara dalmış böyle!" dedi oğlunun gözlerinin içine bakarak. Emir gözlerindeki çaresizliğini saklamak istercesine gözlerini kaçırdı babasından. Gerçekten babası onu iyi tanıyordu. Bir bakışta anlamıştı içindeki çaresizliği.
Esat Bey Emir'in koltuğuna oturup bacak bacak üstüne attı. " Geç karşıma otur bakalım." dedi otoriter bir sesle. Emir babasının karşısına oturup iki elini birbirine bağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Ellerini Ver
Teen FictionBir kızın hayatta kalma mücadelesi ve bu mücadeler arasında karşısına çıkan. O adam...