İyi okumalar.
Eski giysilerimi başka valizlere katlayarak yerleştirdim. Valizleri iki elime alıp merdivenlerden çıktım. Çatı kapının tahta kapısını açıp valizleri içeri sürükledim.
Etrafta eski eşyalar, kullanılmayanlar ve tozlu raflara kaldırılan kutular vardı. Valizleri kenara bırakarak loş ışıkta kutulara yürüdüm. Tanıdık kutuyu görünce gülümsedim ve küçük bir çocuğun heyecanıyla kutuyu kendime çekip kapağını açtım.
Siyah kapaklı kutunun içi eski albümler, kasetler ve cd lerle doluydu. Kutunun içinde ayrıyetten eski bir kasetçalar ve kurumuş taç yapraklarıyla papatyadan taç duruyordu. Arda bunu 14 yaşındayken pikniğe gittiğimizde benim için yapmıştı. Cd lerde doğum günü partileri ve birlikte geçirdiğimiz zamanlar çektiğimiz videolar vardı. Fotoğraflarda albümlerin içindeydi. Kutuyu kucağıma alıp odama gittim.
Kutuyu yatağımın üzerine bırakıp aceleyle giysilerimi dolaba yerleştirdim. Diğer kişisel eşyalarımı şifoniyere ve koridordaki tuvalete koydum.
Sonunda işim bittiğinde üzerime lacivert bir basic tişörtle altıma
lacivert-kırmızı ekoseli pijamalarımı giyip saçlarımı ördüm.Annemler yemek için seslendiğinde aşağıya inip salona girdim. Masadan güzel kokular geliyordu. Babam baş köşede oturmuş annem sağında, Berk'te solunda oturuyordu. Benim servis tabağımda Berk'in yanındaydı.
Aynı eskisi gibi. Düşünceme engel olamadım.Bunu yok sayarak masaya yaklaştım ve benim gelmemle yiyebileceği yemeklere aç aç bakan Berk'in yanağına öpücük kondurdum. İngilizce bir şekilde homurdandı. Sonra inleyerek kendini kastı. Alttan alttan sırıtarak yerime oturup yemeğime başladım. Babamın ona attığı imalı bakışlardan, Berk'in tekme yediğini anladım. İstemsizce kıkırdadım. Annem tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Ne o güldürüyorlar mı Hazan" kıkırdamamı bastırınca "Hiç ya, yok birşey" dedim.
"Hazan" babamın adımı söylemesiyle başımı yemeğimden kaldırdım. "Efendim baba" diye cevapladım. "Lisenin son yılını burda okuyacağına göre okumak istediğin liseyi senin seçimine bırakıyoruz." cümlenin sonunda başını anneme çevirdi ve annemde bana başını sallayarak onayladı. "Daha önceki lisende okumak mı istersin? İstemezsen yeni açılan birkaç kolej daha var yakınlarda" dedi. Lise birinci sınıftayken Arda'yla Onur Koleji'nde okuyorduk. İkimizde okula bir yıl erken başladığımız için lise birdeyken sınıftakilerden büyüktük. O olay okulun son haftası yaşanmıştı. Okulun bittiği günden bir ay itibaren rehabilitasyon merkezindeydim. Oradaki günlerim aklıma gelince masanın altından yumruklarımı sıktım. Zaten rehabilitasyon merkezinden çıkar çıkmaz Amerika'ya taşınmıştık.
"Onur Koleji'nde okumak istiyorum. Hem orayı biliyorum. Üç senedir derslerim B- olmadı. Burada da bildiğim, tanıdık olan okula gidersem daha rahat uyum sağlayabileceğimi düşünüyorum." sonunda konuştuğumda babam onaylarcasına başını salladı. "Haklısın aslında farklı biryer seni zorlayabilir. Haftaya okullar açılıyor. Yarın seni ve Berk'i kaydettiririz." dedi. Ah be babacığım, bilmiyorsunki asıl zor olanın kötü anılarının olduğu yerlerde olmak olduğunu. Ben buraya zor olanı başarmak için geldim. Onlardan kaçmak yerine anılarımı iyi-kötü sahiplenmeye karar verdim.
Yemeklerimizi bitirdikten sonra annemle masayı topladık. Mutfakta bulaşıkların dizilmesine yardım ettim ve anneme haber verip odama çıktım.
Yatağa gitmeden tuvalet ihtiyacımı karşılayıp dişlerimi fırçaladım. Eskiden tel takıyordum ama rehabilitasyon merkezinden çıktıktan bir süre sonra süresi dolmuş, dişlerim birleşmiş ve doktor kararıyla çıkartmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN
أدب المراهقينGerçek güç tehlikeli midir? Peki ya gerçek güç bilek gücünde mi yoksa ruhun özünde midir? Güçlü olduğuna inanan insanların içindeki acılar mıdır onları güçlü kılan? Hazan, güçlü olduğuna inanıyor. Peki ya gerçekten güçlümü?