Kurtarıcı

370 55 15
                                    


4. Dersin sonunda anladım ki kalan 4 dersi çekecek ne havam ne de sağlam kalan beyin hücrem kalmıştı. Eh haliyle sınıfta da kalmak gibi niyetim yoktu. Kapıyı çarpıp kendimi kantine attım. Neden kantine gittiğimi sorarsanız. Kaçış yolum ordan geçiyordu. Buna ister kader diyin isterseniz de zorlama diyin ama, olayın kucağına bodozlama dalmış oldum.

3 kız panikle telefon ediyor, ağlıyor ve bağırarak çözüm bulamadıklarını etrafa boruzan sesleriyle yayıyorlardı.
Ama özellikle içlerinden biri daha kötü bir durumdaydı. Belli ki gerçekten kötü bişi oluyordu. Normalde hiç adetim değildir ama gereksiz bir merakla yanlarına sandalye çektim. Kızların dikkatini çekmemiş olsam gerek ki bana göz ucuyla bile bakmadılar ve benim masaya küçük bir tepki uygulamam gerekti. Bana ne var Allah'ın nöronu bakışı attıklarını saymazsam gayette dikkatlerini çekmiştim aslında. .d
Her zaman ki özgüvenimle.

''Eee kızlar kimin hoşlandığı çocuk sevgili yaptı? Eğer bu neden.....''

''Sennnn senn gerizekalı git ve bir beyin nakline gir. Belki işe yarar''

Lafımı bölen öfkeli seslerle durumun gerçekten ciddi olduğunu anladım. Ama bir haylide sinir katsayılarım tepeme yol almıştı. Yani burda onları merak etmekte suç olmuştu. Olaya bak ya? Ama hala merak ediyordum. Ve bu lafı biraz sonraya bırakabilirdim. Yani öle tahmin ediyordum en azından.

''Bakın yardım etmek istiyorum. Ne olduysa hiç soğuk kanlı değilsiniz. Eminim çözebiliriz. Anlatın sorun ne?''

Bana akan burunlarıyla masum masum bakıyorlardı. Kızlar gerçekten hem en masum hem de en şeytani varlıklardı. İçlerinden melezlere benzeyen çikolata renkli ve eminim çoğu erkeğin hayallerini süsleyen ve en çok yaygara çıkartan kız bana cevap verdi.

''Tuğba...... (ve bir burun çekiş) benim çocukluğumdan beri tanıdığım tek yüz. Kendimi bildim bileli kardeş bildiğim kız. Normalde erken kalkmayan, hatta hatta her defasında bizi geç bırakan kişi o olur. Bugün sabah 5.30 da bize mesaj attı. Ve o zamandan beri ulaşamıyoruz. 7 saattir telefonu meşgul. Ve en son aradığımızda da telefonu kapalıydı. O bize haber vermeden ortadan kaybolmaz. Kesin bir sorun var anlıyor musun?'' Ve hıçkırıklar....

''Bak sütlü çikolata''

''Benim bir adım var! Aybüke sadece Aybüke demelisin. ''

''Tamam o halde, bak aybüke. Bence biraz abartıyorsunuz. Belki uyuyordur. Belki de alışverişe dalmıştır. Sonuçta bahsettiğimiz kişi bir çocuk değil! Değil mi ama (!)''

''Onu tanımıyorsun. İçindeki çocuk, bizim içimizdeki çocuk gibi saklanma gereği duymaz. O 70 yaşında bile bir çocuk kalacak. Ve evet abartmıyoruz. O bunu yapacak biri değil! O sorumsuz bir sorumlu! ''

Sesi sona doğru çağresiz çıkmıştı. Hadi ama sorumsuz bir sorumlu mu! Tezatlıkta anlam aramak kadar saçmaydı bu. Aslında tam olarakta buydu , tezatlıktı. Ve ben artık bu deli sürülerini anlamayı bırakmıştım. Sadece şu Tuğba'yı fazlasıyla merak etmiş ve bu işe çoktan bulaştığımdan olacakki. Adlarının ece, berna ve aybüke olduğu 3 kızla birlikte şuan okuldan kaçıyorduk.
Bekle bizi Tuğba seni bulmaya geliyoruz..... Nasıl olduğunu bilmiyorum ama kalbimdeki bir his bana Tuğba'yı bulacağımızı söylüyordu. Kalbim neden bu kadar güçlü bir hisle dolmuştu? Galiba sadece ekşın seviyordum.Öyle değil mi?
........................................................................

Lunapark☆

......Tuğba.......

Bağırmaktan ciğerim solmuştu. Saatlerce Derin'e sövmüştüm. Ve Derin sadece bu saatlerce süre içinde bana cevap 2 kere vermişti. Birinde kuru bir kahkaha atmış, diğerinde ise sadece 'gece orası umarım daha eğlenceli olur. Üşemssin inşallah. Ama üşürsende korkma ya sabahına belki sana bir şal getiririm ne dersin?' Sadece bunu demişti. Bu çocuğun vicdanını cımbızla çekip almışlardı belli ki. Ve en son korktuğum başıma geldi ve telefon kapandı. Korkuyordum. Evet ben Tuğba Besim. Evet, evet ben ilk defa iliklerime kadar hissediyordum korkuyu. Sanmayın şu bir kaç iskeletten korktuğumu, korkum burada beni bulamamalarıydı! Korkum geceyi burda geçirmekti. Korkum annemdi, Korkum bizim kızlardı. Kafayı yiğeceklerdi. Peki aybüke ne çoktan anneme ulaştıysa. Benim Annem Müge Anlı'daki her olayın bana olacağını sanıp beni gözünden sakınırdı. Mafolurdu. Babam, babamı düşünmüyorum bile ben onun küçük cadısıydım. Adam tansiyon hastasıydı. Kalbi dayanmazdı bu gerilime. Tek ümidim Aybüke'nin daha anneme telaşla bir şey anlatmamamış olmasıydı. O zamana kadarsa burdan çıkmak zorundayım.

DELİ KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin