★❀♡1. BÖLÜM

31 7 5
                                    

Multide Benan var. Laçin için hala karakter aramaktayım, lol.

" Lütfen, benimle kal! Sana ihtiyacım var. Sensiz ben bir hiçim. Sen benim şu karanlık dünyadaki tek ışığımsın. Her an yaşamak için ihtiyacım olan oksijenim, verdiğim nefesimsin. Fakat bunca dediklerime rağmen yinede seni bırakmak zorundayım...Benim dünyam karanlık, ufaklık. En büyük düşmanım Kelâmeddin, benim zayıf noktamın sen olduğunu biliyor ne yazıkki, ve bu yüzden bana acı çektirmek için sana zarar vermek zorunda. Ama ben yinede sana bunu açıklamak yerine piç gibi davranıp seni kendimden soğutmak için senden nefret ediyormuş gibi davranıp başka kızlarla olacağım. Üzgünüm Dülnuriye."

" Ama beni bırakamazsın, bende şu karanlık hayatımda yalnız kalırım. Hiç bir arkadaşım olmadı şimdiye kadar. Hep siyahların kızıydım ben. Ah, tanrım..." elini alnına koyulur ve Türk Filmlerindeki baygın bakışları atılır. "Biz birbirimizi tamamlardık Hüssettin! Benim masumluğumun ve senin baş döndürücü mükkemmeliyetinin uyumu hiç bir şeyde yoktu."

"Üzgünüm Dülnuriye, Kelâmeddin bizi bilmemeli. Çocuk ebemizi 'iticek' diyorum, hala 'biz' diyorsun sen. Hadi, Allah'a ısmarladık.."

***

"Kız, gül gibi Dülnuriye bırakılır mı, be kız!" İzlediğimiz diziye kendini bayağı kaptıran Benan ağıt yakmanın eşiğindeyken, bense sıkıntıdan önümdeki patlamış mısır dolu kaseden aldığım mısırları; havaya atıp ağzımı açarak yakalamaya çalışıyordum.

",İzlediğin halde tekrar özetini izliyorsun ve buna rağmen gördüğün her sahnede ilk izlediğinde de olduğu gibi tepki veriyorsun." Beni tınlamadı bile kız. O sırada acıklı bir fon müziği devreye giriyor. Kelâmeddin'e yakalanmadan Hüssettin ve Dülnuriye salya sümük ağlaşarak ayrıldılar...

Âdap kurallarına uymadan burnunu çeken Benan'a elime ilk geçen en yakınımdaki yastığı, nişan aldığım gibi fırlattım. 

Beni tınlamayında önümdeki patlamış mısır dolu kaseye avucumu daldırıp aşzıma tıktım.

Meğerse ne geniş ağzı varmış insanın. Hatta bir keresinde katıldığım ilk ev partisinde 'ağzına en fazla sosis tıkma' yarısması yapılmıştı. Kazanan kişi ağzına tam sekiz adet sığdırmıştı. SEKİZ. Sekiz tane yani.. Tamı tamına sekiz.

Amuda kalkıp şekilde bir fıçı dolusu bir bira içmeye kalkan biriside vardı.

Ne gündü ama! Kız bir kaç dakika sonra abartısız adım attığı her yere kusmuştu. Buna rağmen fıçının neredeyse sadece onda ikisini içmeyi becermişti. O sırada tüm diğer konuklar tarafından tezarühatlarda eksik edilmemişti tabi ki.

Gene aynı partide buzdolabından içebileceğim alkolsüz şeyler falan bakarken telefonumu dolapta unutmuştum. Neyseki telefonumun yokluğu aklıma gelene kadar mutfakta bulduğum herşeyden atıştırarak zamanımı buz dolabının önünde geçirmiştim. Anlaşıldığı gibi katıldığım ilk ve son partimdi. Kısacası o gün tam bir fiyaskoydu. Ve üniversitenin ilk senesiydi. Gelgör ki üzerinden neredeyse dört yıl geçmişti ve biz mezun olmuştuk. O günü her zaman torunlarıma anlatmak için, beynimin bi köşesine derince kazdım.

Benan'la tanışmamızın hikayeside o partide geçiyordu. Fakat şu an *Mosby'cilik yapmaya gerek yoktu. Yalnızca onu  yemek yerken görmüştüm. Ardından o yemeği çıkarmak için elini boğazına kadar sokarken. Ve daha sonrasında yere kusmamak için en yakınındaki şeye -buda benim bayağı pahalı çantam oluyor- kusarken.

Daha sonrasında ben bi sinirden küplere binmişim. Üçgen prizmalar imrenen gözlerle izlemişlerdi.

Bu sefer olmadı, sana daha sonra dönücem ben..

İşsiz adını takmış olduğum, iç sesim bana burun kıvırttı.

Bu sırada yeni bölümün fragmanını vermeyen kanala bin bir türlü küfür eden Benan'a döndüm, "Yediğin yastıklar yetmedi mi be edepsiz." Ardından sinir etmek için cık cıkladım bir kaç kere.

"Ama Laçin yaptıklarıda iş mi şimdi ya?" Esnediği için cümlesindeki kelimeleri sonlara doğru zar zor seçebildim.

"Yat zıbar sana ne Dülnuriye'den Kelâmeddin'den. Üstündeki cips kırıntılarıyla dolu koca tabağıda bulaşık makinesine koy! Sakın tezgahın üstünde bırakma, duyduğuma göre üç harfliler elleşiyorlarmış." Bana doğru bakarken elini 'he he başka' dercesine sallıyordu. Daga sonra görürsün ama sen, bende sana o zaman he he yaparım!

Bu arada orta okuldayken kızlar tuvaletindeyiz şimdi. Bir arkadaşım lolipop emiyordu. Tuvalette onu yalama dedim çarpılırsın dedim. O da elini "he he" dercesine sallamıştı. Beni dinlemedi. Yaladı. Ve sonra kızın külotlu çorabı kaçtı. Ve bayağı bir söküldü yani. Uzaktan onun acı içinde hüsranla çırpınmalarını gözlerim kısık izlerken sessizce "ben sana demiştim" diye fısıldayıp gözüme, tamda kızın üstüne gelen bir "WASTED" yazısı getirmiştim.

Artık okulda bittiğine göre evde boşboş oturup kitap ve dizilere boğulmanın tam mevsimiydi. Artık on sekiz yaşındaki insanlardık. Ailemizden izin felan almak zorunda kalmayıp tüm gün bilgisayar başından kalkmayabilirdik mesela. En iyisi Boa Yılanlarının izinden gitmekti. Koskocaman bir filide dahil herhangi bir tür hayvanı hiç çiğnemeden tek bir lokma şeklinde yutp daha sonrasında bunu sindirmek için, yuttuğu hayvanın şeklini alan gövdesi ile birlikte kış uykusuna yatarlardı. Hayat onlara güzel. 

Bu benim bir senelik abur cuburlarımı ambalajlı haliyle midemde tutup ayriyetten yemek yeme derdi olmadan sene boyunca uyuyama eş değerdi.

Oh mis valla. Ama nerede bizde o şans anasını satayım. Doğrusunu söylemek gerekirse, sihirli bir göbek deliğine sahip olmaktan sonra, en çok istediğim şey bu olmuştur hep. Bir kez daha düşününce kulağa dahada saçma geldi!

Sihirli bir göbek deliği fena bir fikir değildi aslında. Bir nevi sihirli bel çantası yani. Göbek deliğine elini soktuğunda içinde aradığın herşeyin ve hatta fazlasının bulunması... En iyisi bu konuyu kapatalım...

Hipopotam misali kollarımı kaldırıp esneyerek koltuktan kalktım. Ağzımı yıldız ağızlı balık gibi açarken gözlerimi ovuşturdum. Yıldız ağızlı balık diye bir şey olduğundan tam emin olduğum söylenemez. Ama sanki duymuş gibiydim, bir belgeselde rastlamılştım sanırım.

Salondan koridora çıkarken odamın kapısına baktım. Upuzun koridorun en sonundaydı ve ben gerçektende oraya gidemeyecek kadar halsizdim. Aygülden olaya el atmasını beklemiyordum tabii ki. Ve atmadıda! Eğer bu kadar yorgun olmasaydım okuduğu kitabın sonunu söyleyip spoilerin âlasını verirdim ama konuşacak halimde yoktu.

Salonun kapısında odamın kapısıyla kesişirken, odamın kapısının kulpü değişik bir hal aldı ve ele dönüşti. Elini bana uzatıp işaret parmağı ile 'gel gel' yapıyordu. Ardından ağzı oluştu. Dudaklarını arayıp bana fısıldadı-

Şu an kapıyla fantazi yaşıyorsun.

Evet işsiz sen sus! Nerede kalmıştım evet, dudaklarını aralayıp bana fısıldadı, "Buraya gel sevimli kız. Sana şeker vereceğim." kendi iç alemimde yaşadığım şeyler hoşuma gidiyordu. Ne yapayım yani hep okul bu hale soktu, 12 sene okudum ben. Tam ON İKİ! 12!

Öle dümdük?

Aynen, on iki sene okula gittim ben. Bu arada ben işsizle konuşurken kapıma kadar gelmişim. Kulpünü tutunca kıkırdadı. Gıdıklanıyor musun sen kız!

Bu hallerimi gören biri olsaydı eminim akıl sağlığı yerinde değil deyip 'deli' teşhisini damgalarlardı. Odama girdiğimde kapıyı açık bırakarak yatağın içine girdim.-karanlıktan birazcık korktuğum için kapatmamıştım-.

Benan'ın odasına geçerken bana "Zıbardın mı? İyi hadi iyi geceler" demesinden sonra bana göz kırpan kapıma bakıp gözlerimi uyumak için yumdum ve koyun saymaya kalkmadan laylay lom rüyalarım kolumdan tutu ve beni derin bir uykunun içine çekti.

İlk bölüm girişimsi bölümdü, sonraki böşümde olaya giricez? Umarım birazcıkta olsa ilk bölüm hoşunuza gitmiştir :) Zamanınızı ayırıp okuduğunuz için teşekkürler..

*Mosby : 9 sezonluk dizi boyunca, (208 bölüm) çocuklarına anneleri ile nasıl tanıştıklarının hikayesini anlatan karakterin soyadı. (Wikipedia edası takındım shjshj)

AKIŞINA HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin