★❀♡4. BÖLÜM

16 7 1
                                    

Benan bir kez daha bana bakarak kollarını açtı.

"Ah, hadi ama bunu yapmak zorunda mıyız?" Utana sıkıla havaalanının orta yerinde sarıldık. Kendimi garip hissettim bir an. Şimdiye kadar hiç yalnız başıma kalmamıştım. Bu ilk olucaktı ve endişelerim vardı.

Benan'ın kollarından çıkınca yamuk gülüşüyle Yağız bana baktı, "E, birazda bana bırak be kızım."

Yüzümü buruşturup arkadaşımı benden çalan varlığa baktım, "Aman, cehennemin dibine gidin umrumda değil."

Yolcuların uçağa binmelerini bildiren anonstan sonra Benan son kez bana sarılıp 'biricik' sevgilisinin elini tutarak uzaklaştı. Arkalarından bir kova su dökmek istedim o an.

***

Tekrar kanepemdeyken önümde duran telefonumla bir kaç saniyeliğine kesiştim. Elime alıp oyalanmaya çalıştım. Ah, oyalanılacak bir şey de olsa mükemmel olurdu.

Whatsapp'a girdim. Boşuna sapık dememiş olsun çocuk bari. Mesajlarımızı açtığımda en son yazdığımı görmemiş olduğunu, gördüm. Beni tınlamamakda neymiş? Ne demişti o bana, bini birdihi misij itmi, divi içirim.

Denilmeye çalışılan şey; bana bir daha mesaj atma, dava açarım.

Teşekkürler işsiz. Ve içsizde beni asker selamıyla onayladığında beynimin içinde gözden kayboldu. Çok garip bir cümle oldu sanki, her neyse...

-"Merhabaaaa!"

Mesajımı saniyeler sonrasında gördü fakat beklememe rağmen cevap vermedi.

-"Trip mi atıyorsun hala?, kmsöjdmjdmj"

Görüldü fakat tekrar cevap yok. En iyisi random kraliyeti kurmak bence.

-"gbshysjjsmjöskmk"
Nmjjskısıkkıdımdjdmıdıkıkdıkd
Sjsıkıdkıdkekjdysywhuksodppşdşpd
Iknkwmıkwsamkıskıskksöksö
Sksıkısjusjsbdgsfcxdscdsfrwg
QeqeweqwwsWweqwq
Asdasadasdasadasadaasdasasasdasasdas
Asdfgghjkklşşşasdfgghjkasdfghjk"

-" Durmaya hiç niyetim yok. Tüm gün durmadan kopyala yapıştır yapabilirim :D."

Her ne kadar durum sinir bozucu bir hal alsada pes etmeyecektim. Vakit öldürmeye ihtiyacım vardı.

-"hnshsjhsjus"

Bu kişiye artık mesaj gönderemezsin.

-"Ne?"

Bu kişiye artık mesaj gönderemezsin.

-"Ciddi misin sen?"

Bu kişiye artık mesaj gönderemezsin.

-"Şu an her ne kadar kendi kendimle konuşuyor olsamda...
Ah, hadi amaaaa.
LANET ŞEY.
Alt tarafı vakit geçirmek istemiştim."

Bu kişiye artık mesaj gönderemezsin.

Pekala demek öyle. Beni ucube yerine koyamazdı. Sapık damgasını çoktan yemiştim. Geri çekilmenin ne anlamı vardı ki? Onu bıktırana kadar o lanet telefonunu arayacaktım.

Elimdeki telefonla numarasını tuşladım. Birinci çalışta açmadı. İkinci çalış, ve açmadı. Üçüncü çalış, ve yine açma-

"Evet?"

Tabii ya kayıtlı olmadığım için -aman ne şaşırdım(!)- numaranın benim olduğunu bakmadan bilemezdi bilemezdi. Onu işletmekten büyük zevk duyardım açıkçası.

"Cevap vericek misiniz artık, kimsiniz?"

Boğazımı temizledim ve gülmemek için kendimi bi' hayli zorladım.

"İyi günler efendim, isminizi öğrenebilir miyim?"

Hiç tereddit dahi etmeden bana ismini verdi.
"Yamaç?"

" Merhaba Yamaç Bey, sizi-"

Arkadan gelen kadın sesiyle donakalıp ağzımı kapattım. Yok artık bu kadarıda fazla değil mi? İkinci arayışım ve ilkinde de olduğu gibi bu çocuk şey mi şey ediyordu. İnanamıyorum, şaka gibiydi. Kızın tam olarak dedikleri şeylerse, nefes nefese ve hararetli bir biçimde, "Tanrım" kelimesiydi. Ah ve bir çok inlemeler. Konuşmaya devam etmek için boğazımı tekrar temizledim ve arkaplan seslerini ima edercesine öksürdüm. Öksürmemden kast ettiğim şeyi anlayamıyacaktır eminim ama denemeye değerdi.

"Sizi aramamın sebebi," sesimi biraz daha kıstım, kendimi fazla kaptırmış olucam ki gözlerimle etrafıda yokladım, "Her an sabote edilmek üzeresiniz."

"Ne sikim diyorsun sen!" Karşı taraftan kulaklarıma ilişen kükreme telefonu elimden düşürmeme sebep oldu. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Tabiri caizse ödüm bokuma karıştı!

Dediği her hangi bir şeyi kaçırmamak için hızlıca telefonu kanepeden aldım. Ve kanepem telefonumun -bir tandan benim- hayatımı kurtardığı için minnetarca derisini okşadım.

"Sen kimsin!"

"Bu önemli mi? Şu an size vereceğim adrese gelmeniz gerekiyor orada bir kutu bırakmış olacağım herşey onun içinde. Kutuyu yalnızca sizin açmanız gerekiyor. Sizi aradığımı hiç bir kimse bilmemeli. Polisi arayacak olursanız..."

Pekala artık tıkanmıştım onu tehdit edemezdim. Edecek olursam diyebileceğim en tehditkar şey 'kızlarla işi pişirdiğini annene söylerim' olurdu.

"Lütfen bana inanın, geliyorlar saklanmam lazım." Telefonu kapatmadan hemen önce adres demişti. Çocuk 'cidden' ciddiye almıştı beni. Böyle bir durumda yapılacak en doğru şey nedir peki.

Adrese bir paket bırakmak tabii ki!

Hellal be işsiz. Tuttum seni. Bizim çevreye ne fazla uzak ne de yakın bir parkın adresini verdim.

Evde doğum günümde gelen hediye kutularından birini aldım. Kese kağıdı geçirip daha esrarengiz bir hale getirebilirdim görünüşünü. Geriye kaldı içine koyulabilecek ve Yamaç denen kişin bunu görünce vereceği yüz ifadesinin görülmeye değer kılınacağı bir şey. Pekala, dürüst olmak gerekirse şu an aklımın ucundan geçen tek şey kesinlikle iç çamaşırıydı. Bu her ne kadar utanç verici olsada, çocuk beni hiç bir zaman göremeyecekti ki. Yüzümde oluşan hınzır sırıtışımı silmeden Benan'ın odasına girdim. Kendi çamaşırlarımı mı vereceğimi düşündünüz. Psh, daha neler!

Odasındaki yanına almadığı iç çamaşırlarının hepsi diğer kıyafetleriyle birlikte yerdeydi. Ve açıkçası bir başkasının iç giysisine dokunmanın hoşuma gittiği söylenemezdi. Odasındaki manzara karşısında gözlerimi devirerek koridordan kendi odama geçtim.

İç çamaşırlarımın tümü siyah ve beyaz arasında mekik dokuduğu için 'hangisine veda etsem' derdi olmayacaktı. Elimi en yakınıma gelen beyaz olana uzattığımda, gözüme en arkalara kaçmış ve asla giymeyeceğime ant içmiş olduğum, kırmızı dantelli bir sütyen, ilişti. Bunu, orta okulun son yıllarındaki bana platonik olan kişi, adresime gönder mişti. Ah, evet zamanında benimde bir sapığım vardı. Bu çok tuhaftı.

Elime onu alıp kıkırdamalarıka engel olamıyorken, kutuya koydum küçük bir not kağıdına not yazmak istedim. Sanırım yazabileceğim bir not olmadığına göre yalnızca adımı yazacaktım;
Sapığın!

AKIŞINA HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin