Hayatın yükü.

98 7 3
                                    

Her zamanki gibi uyandım yeni güne. Mutsuz ve isteksiz. Hayat bu kadar mı sıradan olurdu bir insan için. Bir an çaresizliğimi düşünürken hazırlanıp evden çıkma vaktinin geldiğini hatırladım. Hızlıca kalktım yataktan camdan dışarı baktığımda her yerin karla kaplı olduğunu farkettim. Nasıl çıkardım bu soğukta dışarı ama evde bulmam lazımdı daha ne kadar yük olabilirdim ki Leyla'ya. Leyla benim ev arkadaşımdı en azından bir ev bulana kadar. Onunla pek fazla sohbet etmezdik. Eve gelir bir şeyler atıştırıp hemen odama çıkardım. Aslında Leyla, çok hoş bir kızdı. Onun yanında mutsuz olmak imkânsızdı ama yine de esrarengiz bir tarafı da yok değildi. Her yerin karla kaplı olduğunu görünce vazgeçtim dışarı çıkmaktan. Aksama kadar kitap okuyup, müzik dinledim. Saat 23:48'di. Bir ses geldi; resmen acı yüklüydü tonu. Dinlemeye koyuldum. "Onun kadar da olmasa sevseydin beni. Haketmedim ben seni bu kadar çok severken nefreti. Haketmedim ben ardından gözü yaşlı beklemeyi. Neden sevmedin söylesene neden? " diye başlamıştı mısralarına. Leyla'nın sesiydi bu. Hem yazıyor hem konuşuyordu. Merak ettim devamında neler yazacağını ve iyice yaklaştım kapıya. Yan odamda yazıyordu Leyla. Her gece böyle hikayelere yer veren mektuplar yazar ama hiç bir yere yollamaz saklardı. Kime yazıyordu ve neden yazıyordu hiçbir fikrim yoktu. Hikayesini ve yaşadıklarını. Neden yazıp yazıp yollamadığını sormak istiyordum ama nasıl sorabilirdim ki ? Daha çok deşmez miydi yarasını anlatıp tekrardan hatırlamak. En iyisi her gece mektuplarını yazarken onu dinlemekti böylece hikayesini öğrenebilirdim. Ama Leyla öyle kolay kadın da değildir. Bakışları bazen deler geçer adamı.

Bugün ev bulmada kararlıydım ve sabah erkenden kalktım. Güzel bir kahvaltıyla kendime gelebilirim diye düşündüm. Mutfakta kendime bir şeyler hazırlarken Leyla indi aşağıya, resmen süzülüyordu merdivenlerden inerken bedeni. Fazla dikkatli bakmam Leyla'ya ağır gelir insana, ya bakmasını bilmelisin ya da hiç bakmamalısın diye düşünürüm. Hafifçe başımı kaldırdım ne yapıyor acaba diye, bir şeyler arıyor gibiydi. Yüzüne baktım ki bakmasaydım keşke hala gözümün önünden gitmiyor siması. Resmen yüzü canım acıyor diye bağırıyordu. Ben onu hiç öyle görmemiştim. Yüzündeki hüznün, acının bu güne kadar hiç bir zaman bu kadar fazlalaştığı olmamıştı. İçim acıdı onu öyle görünce, konuşamadım, sustum, tek laf edemedim, gözlerine baktım o ise hiç kaldırmadı yerden. Besbelli paramparça olmuştu. Kapının çok hızlı kapatıldığını işittim. Leyla çıktı dışarı. Bende herşeyi bırakıp yaklaşık ondan yarım saat sonra çıktım evden. Aklım hala Leyla da kalmıştı ama. Acaba nereye gitmişti diye düşünüyodum. Kulaklıklarımı taktım, müziğin ritmiyle kendimi yollara vurdum. Yolculuk nereye hiç bir fikrim yok çünkü tüm fikirlerim Leyla. Neden onu düşünüyorum diye sersemledim bir an sana ne oluyor Yusuf dedim kendime. O deli dolu bir kadındır, kahkalarından tanır insanlar onu. Sürekli gülümser.Bende onu ilk tanıdığımda diğer insanlar gibi gamsız, musmutlu bir kadın olduğunu düşünmüştüm taki onunla Üsküdar sokağında rastgelene kadar. O gün çok ama çok soğuktu. İnsanlar böyle havalarda dışarı pek fazla çıkmaz tahminen sıcacık evlerinde kahvelerini yudumluyorlardır. Benimse ev bulmam yazımdı yoksa o soğukta donakalacaktım. Leyla'yı düşünmeyi bir kenara bıraktım çünkü kendimi düşünmeliydim. Gözüme bir ev kestirdim. Herhangi bir ev değildi bu, ilk gördüğümden beri beni ona bağlayan bir şeyler vardı bu evde. Hemen kiralık mı yoksa satılıyor mu diye öğrenmem gerekiyordu. Zile bastım yaşlı bir amca çıktı cama ve ekledi;

-"Deli misin sen oğul. Ne ararsın bu havada dışarıda." dedi

Yüzüne baktım tam konuşacaktım ki;

-"Gir içeri" diye ekledi.

Başta biraz utandım içeriye girmeye sonra dayanamadım girdim eve. Amca sıcak bir bardak kahve getirdi, karşıma geçip oturdu beni iyice süzdükten sonra konuşmaya hazırlandı ve başladı;

-"Ne arıyorsun burada oğul ?"

demesiyle sohbet başlamıştı.

-"Ev amca."

-"Ev mi hem de bu soğukta ?"

-"Amcam ev bulmam lazım yoksa sokakta donakalıcam."

-"Tamam oğul dert etme hallolur."

-"Senin alt kat amca.."

-"Alt kat mı?"

Amca ısrarla soru sormaya devam ediyordu. İnsanlarla iletişimim pek iyi değildir aslında, utanırım. Kolay kolay muhabbet etmem, içimden gelenleri söylemem. Ama amca beni tanımıyor ya ondan bu ısrarı.

-"Evet amca alt kat. Biliyorum beni tanımıyorsun. Adım Yusuf."

-"Tamam Yusuf gel otur."

-"Çok teşekkür ederim." diyebildim sadece çünkü benim en samimi cümlem buydu. Evden hızlıca çıktım, dışarı çıkıp mahalleyi dolaşayım dedim. Dışarıya adım atmamla Leyla belirdi gözümün önünde.

-"Leyla" diye seslendim ne cesaretse bende ki de. Cevap vermedi, duymadı sandım tekrar bağırdım ve yeniden cevap alamadım. Arkasından gittim kolundan tuttum kendime çektim. Arkasını döndürdüm ve elimi çektim. Gözleri şişmiş ağlamaktan, kesin evden çıktığından beri ağlıyordu. Ne denirdi şimdi bu kadına ? Gülerken ağlayan, bakıpta görmeyen bu kadına ? Mahvoluşunu izliyordum resmen. En çok içimi yakansa ona yardım edememek. Ben kendi yaralarımı bile saramıyorum ki Leyla'ya çare olayım. Uzansam da dokunamayacak gibiydim. Öyle derinliklere iniyordu ki bakışları, anlatsa bitmeyecekti sanki. Dayanamadım konuştum:

-"Neyin var senin ?"

-"Hiç neyim varmış ki?"

-"Gözlerin diyorum, bence herşeyi senden önce anlatıyorlar. Ama yine de senden duymak isterim neyin var senin ?"

-"Sorma." dedi. Konuşmadım gitmesine izin vermek için hemen uzaklaştı yanımdan. Bende arkasından yürümeye koyuldum. Her ne kadar anlatmasa da onu yanlız bırakmayacaktım tabii ki de. Yolculuğumuz eve doğruydu. Hiç konuşmadan o önden ben arkadan eve vardık. Odalarımıza girdik, birden üzerimdekilerden kurtulmayı geçirdim aklımdan. Üzerimi değiştirip hemen yatağa attım kendimi. Uyumak olmasa da dinlenmekti tek isteğim. Kafamdaki düşüncelerden biraz da olsa kurtulmaktı.

Uzun uzun baktım odamın yarısı açık penceresinden, herhangi bir yere bakmıyordum ben oradan hayatımı izliyordum. Neler yapmalıydım hayatımda hiç bir fikrim yoktu. Böyle uzak düşüncelere dalmışken Leyla'nın sesini duyar gibi oldum. Kesin yine yazıyordu. Hemen kalkıp kapıya tünedim ve dinlemeye koyuldum.

"Hayat saklamakla uğraştığım sırlarımla geçiyor, belki birgün bitecek ama yine de emin değilim. Gönlüm yorgun ama bedenimin hala ayakta durmakta direniyor. Asla dediğim herşeyi birer birer yapıyorum. Dertlerden geçtim acıları saklamak yoruyor artık inan baba. Yorulmaktan yoruldum."

Leyla demek ki babasına yazıyordu bu mektupları bende bir an başka bir fikre kapılmıştım. Daha fazla dinlemek istemedim yatağıma uzandım tekrardan. Uyumaktı en güzel fikir.

Kadınım LeylaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin