Bölüm 3: Okul

66 5 0
                                    

  Sabah olmuştu, kulaklık kulağımdan çıkmış yanımda müzik hala çalıyordu. Sanırım uyuyup kalmıştım. Saat 6:27'di. Daha çok erkendi ve saat sekizde babamla yeni okuluma kayıt yaptırmaya gidecektik. Yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkamak üzere banyoya doğru ilerledim. Köşk sessizdi, babam ve annem uyuyorlardı. Banyoya girdim, elimi yüzümü yıkarken aklıma bodrum katındaki içinde ne olduğunu anlayamadığım kavanozlar geldi. Havluyla elimi ve yüzümü kuruladım.

  Evdekileri uyandırmadan, ahşap merdivenlerin gıcırtısını duyurmamak için çok yavaşça merdivenlerden indim. Bodrum katına inen kapının önüne doğru ilerledim. Yavaşça kapıyı açtım. Işıkları yaktım ve yavaşça aşağıya indim. Burası çok korkunçtu. Bir ses duysam orada altıma şıçardım. Yıllardır kullanılmamış gibi eski ve tozluydu. Bodrum katında hiç pencere yoktu ve sadece içerisini 3 tane ampul aydınlatıyordu.

  Bodrumda biraz daha ilerledim. Önüme büyük tezgah çıktı. Üzerinde tozlu bir örtü vardı. Elimi yavaşça üzerine yaklaştırdım. Tam örtüyü kaldıracaktım, bir anda arkamdan bir ses duydum.

   "Aaaaaa!!!"

  Siktir*!

  Korkudan altıma dolduracaktım. Çığlık atarak arkamı döndüm. Babam bodrum merdivenlerini koşarak indi.  

  "Ne olduu!!!?"

  "...... Bi.. bir.. bir ses... duydum...um.. babaa... ühü hühü...."

  "Tamam kızım sakinleş. Az önce uyandım ve su içmek için aşağıya indim, sanırım çok ses yaptım. Özür dilerim."

  Babama ağlayarak sarıldım ve yukarı çıktık. Bir bardak su içtim. Saat yedi olmuştu bile. Annemde kalktı ve birlikte kahvaltı yaptık. Durumu anneme de anlattım, gülümsedi:

  "Kızım senin bodrumda ne işin vardı? Orası uzun süre kullanılmamış. Zaten sen her şeyden çok çabuk korkarsın. :)"

  Annem benimle alay ediyordu. Evet, köşkteki ilk sabahımız onlar için komik ama benim için korkunçtu.

  Hazırlandım ve babamla birlikle yeni okula kaydımı yaptırmak üzere araba bindik. Babamın mesleği psikiyatr. Babam bana "Bu köşke yeni taşındığımız için bunların olması normal." dedi. 

  "Evi daha tanımıyorsun."

  Okula gelmiştik bile. Okul büyüktü ve çok güzeldi. Öğrenciler bahçede basketbol oynuyor. Bir kaç kız grubu oturmuş muhabbet ediyorlardı. Müdürün odasına girdik, müdür bizi güler bir yüzle karşıladı. Babam tüm kayıt işlemlerini halletti ve beni okulda bırakıp kendisi işine gitti. Bu gün okuldaki ilk günümdü, mutluydum. Yeni bir ortamla tanışacaktım. Bundan da ötesi belki yeni yakın arkadaşlarım olacaktı.  

  Müdür bana yeni sınıfımı gösterdi. Sınıfta en arkada 4 tane çocuk oturuyordu ve biraz ukala gibi görünüyorlardı. Bilirsiniz o tipler sınıfın en gıcıklarıdır, en arkada otururlar ve diğerleriyle alay ederler dalga geçerler. Çoğu sıra doluydu. Herkesin çantaları ve kitapları vardı. Sınıfta sıralar 3 sütun ve arkaya kadar beş sıra vardı, her biri iki kişilikti. Ukala çocuklar sol tarafta beşinci sırada ve dördüncü sırada oturuyorlardı. Bende ortadan üçüncü sıraya oturdum. Ukala çocuklar artık sağ arka çaprazımda oturuyorlardı. 

  Zil çaldı ve herkes sınıfa gelmeye başladı. Kimisi benimle tanıştı. Kimi bana bakmadan yerlerine geçtiler. Yanıma bir çocuk oturdu. Bana hiç bakmadan kafasını masaya koydu. Fakat çocuk yakışıklıydı sarışındı ve kulaklarına kadar uzanan karışık saç tarzı vardı. Sanırım biraz asiydi yada psikolojik sorunları olabilirdi. Tanıştığım öğrencilerden ders programını aldım. Hoca geldi ve ders matematikti, şimdi yanımdaki çocuğun neden sınıfa girdiğinde hemen kafasını masaya koyduğunu anladım.

  Bende matematiği sevmezdim. Ama bugün ilk günüm olduğu için hoca beni tahtaya kaldırdı ve benden kendimi tanıtmamı istedi. Kendimi tanıtırken benim yanımda oturan çocuğa baktım, eliyle kafasını tutmuş dirseğini de masaya uzatmış baygın bir şekilde bana bakıyordu. İlk defa onunla göz göze geldim. Kalbim hızla atmaya başladı, bilmiyorum, sanırım o çocuktan hoşlandım. Yavaşça yerime geçtim. Çocuk tekrar kafasını masaya koymuş uyuyordu. Ders sonuna kadar uyudu. Teneffüs zili çaldığında dürtüp uyandırdım. 

  "Neden uyuyorsun? Neden kendini tanıtmadın? Ben Ashley!"

  Kafasını kaldırdı ve ellerini bağlayarak arkasına yaslandı:

  "Neden buraya oturdun?"

  "Çünkü boş yer yoktu her yer doluydu ve bir tek burası boştu."

  "Adım Tate! İngiliz'im."

  "Neden yatıyorsun?"

  "Okulu sevmiyorum, hiç bir zaman sevmedim."

  "Okulu bende çok fazla sevmiyorum, çünkü okul hayatım boyunca hiç bir zaman arkadaşım olmadı. Hiç bir zaman iyi öğretmenlerim olmadı."

  "Öğretmenler zaten hiç biri iyi değildir! Artık burada arkadaşların var. Onlarla oturabilirsin! Beni yalnız bırak!"

  "Dedim ya boş yer yok diye! Özür dilerim ama mecburen oturmak zorundayım!"

  "Peki öyle olsun!"

  "Eğer bu durum çok gerçekten çok kötüyse, ... yani... şeyy... diyorum ki... benim babam... psikiyatr... Ne dersin babamla bir süre görüşsen? "

  "Ne yani sen bana deli mi demek istiyorsun!!!!???". 

  "Hayır.. hayır öyle demek istemedim. Özür dilerim aniden sordum. Aslında amacım seni bu durumdan kurtarmak. Bende seninle aynı yaştayım ve bu durumları bende anlayabiliyorum. Sadece babamla biraz görüşmeni istedim."

  "Hııhh... Bu durumdan beni baban mı kurtaracakmış?"

  "Evet benim babam psikiyatr dedim ya!"

  "Peki tamam ne zaman görüşürüm babanla?"

  "Bu gün hemen okuldan sonra, birlikte gideriz!"

  "Bugün mü? Tamam o zaman gelirim."

  Allah'ım neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. Umarım babam hoş karşılar ve geri çevirmez. Babama telefonla mesaj attım. Babam bu durumu kabul etti akşam üzeri evde bizi bekleyecekmiş. Buna sevindim, çünkü bu çocuktan hoşlanıyorum. Okul bitene kadar düşündüm...

  Arkadaşlar hikayeyi "American Horror Story" dizisinin birinci sezonundan esinlenerek yazıyorum. Fakat hikayenin büyük bir bölümü değiştirdim. Akışı falan çok farklı. Diziyi izleyenler bilecektir. Hikayenin yine büyük bir kısmını değiştireceğim. Bazı konular yine aynı olacak ama gidişatı farklı olacak! Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.  ★






ÖlüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin