BÖLÜM 4: GİRİŞİM

35 2 4
                                    





Annesinin verdiği yemek tabakları elinde, yanında Korcan ile bekliyordu komşularının kapısının önünde. Kapıyı açtı komşu. "Merhaba çocuklar, siz yeni komşularsınız galiba! Hoşgeldiniz! Buyrun geçin isterseniz!" diyerek arka bahçeye yürüdü. Çocuklar da takip etti. Güzel bir arka bahçeydi. Büyük bir havuz, bembeyaz bir çardak, masa sandalye ve bir bar masası vardı. Oturdular. "Ben Hidayet!" diye kendini tanıttı komşu. "Ben Cengiz!", "Ben de Korcan." diye karşılık verdiler. Hidayet, Cengiz'in annesinin yaptığı yemeği yerken Cengiz, Korcan'a "Şimdi duvar boyama işini söyleyelim bence." diye fısıldadı. Farenin dışarı çıkmasını bekleyen bir kedi gibiydi Cengiz. "Siz mi yapıyorsunuz karşı inşaattaki duvar yazılarını? Öyle duydum. Geliştirilebilir." dedi Hidayet konu arasında. İşte bu fırsattı! "Aslında biz birkaç haftadır çalışıyoruz." diye atıldı Korcan. "İsterseniz size birkaç örnek çizebiliriz. Beğenirseniz duvarınıza da -tabii izniniz ile- çizebiliriz"dedi. Damardan girmişti Korcan. Hidayet tamam derse tamam olacaktı. "Örneğinizi seversem neden olmasın?" dedi Hidayet. Bu bile yeterdi. İznini isteyip kalktılar.

Evde birkaç çizim yaparken "Oldu bu iş!" dedi Cengiz. Fakat Korcan o kadar da emin değildi bu işten "Fazla emin olma bence. Yine de bir şansımız olacak. Adam kafa dengi. Böylelerini çok gördüm ben. Hergün parti verir, motorsikletli arkadaşları ile evde takılır, arkadaşlarının genellikle birisi entellektüel görünmeye çalışır, gözlük takar, siyah tişört giyer. İkincisi bayan olur çoğu zaman. Ve tek bayan da odur ve genellikle erkeklerle takılır ama hepsiyle sadece arkadaştır." diye adeta bir çözümleme yaptı Korcan. Cengiz'in ağzı açık kalmıştı. Esniyordu çünkü. "Tamam da bu dediğin şeylerin, onun duvarını boyama şansımıza katkısı ne olacak?" dedi ve kalemi tekrar eline aldı.

Kapı çaldı. "Ben bakarım!" deyip kapıya koştu Cengiz. Gelen, Cem'in ablasıydı. "Merhabalar ben Jasmin! Cem'i gördün mü?" "Yoo... En son iki hafta önce karşıdaki inşaatta duvar boyası yapmıştık ama..." dedi. "Tamam saol. Hoşgeldiniz bu arada sitemize!" diyerek gitti. O neydi ya? "Jasmin." nasıl bir isimdi o? Sanki romantik komedi filmlerinden fırlamış mini etek giyip gece arkadaşlarıyla gece kulübüne gidip, saçlarını bir o yana, bir bu yana sallayarak dans eden ve iki ayda bir depresyona giren, üstüne üstlük "Ben buyum! Beni anla!" diyen kızların ismiydi.

Ardından yine zil çaldı. Bu sefer Cem gelmişti. "Ablan seni sordu." dedi Cengiz. "Haberin var mı?" "Var!" dedi. Nefes nefeseydi Cem. "Ama beni bulursa öldürecek!" Şaşkındı Cengiz. "Neden ki? Ne yaptın? Annen çağırmıyor mu ki seni? Ablanla ne alakası var? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi?" diye de esprisini yapmıştı. O da neydi? Cem'in kolu kırıktı. Pişmanlıkla "Neyse geç içeri bakalım."dedi Cengiz. Cem, Korcan ile Cengiz'in yanına oturmuş, Korcan ile tanışmıştı. Ekip, Cem'e, komşularının duvar boyama işinden bahsedince Cem "Kamerayla kaydedin bari! Ben olsam öyle yapardım. Ama kolum kırık." diye fikrinin dile getirdi. Doğru söylüyordu. Sonuçta hayatlarında ilk kez birinin duvarını, izin alıp rahatça boyayacaklardı. Tek sorun, ikisininde boyayacak olmasıydı. O zaman kim kaydedecekti? "Emre diye birini tanıyorum. O kaydedebilir. İyi bir insandır. Çağıralım bence." dedi ve telefona uzandı. O sırada Cem gitmişti. Nasıl bir çocuktu o öyle! Ansızın kayboluyordu! Asıl sorun, çizim örneklerinin olduğu masada örneklerin olmamasıydı! Nasıl olurdu? Cem onları çalmış mıydı? iyi biri değil miydi? Bütün bunları bir kenara bırakıp Emre'yi davet etti. "Bu akşam bizde kalabilirsen kal" deyip kapattı. Cem, gerçekten örnekleri çalmışsa onları geri alacaklardı!

Birkaç saat sonra yine kapı çaldı. Emre gelmişti bu sefer. "Ooo! Abicim! Buyur geç!" diyerek Korcan ile oturdukları koltuğa yürüdü. Emre ve Korcan tanıştıktan sonra Korcan "Ben gideyim beyler, yarın gelip örnekleri gösterelim!" diyerek kalktı. Örnekleri Cem'in çaldığından habersizdi. Cengiz de bunu ona söylemeyecekti. Bu işi kendi -Emre'nin yardımıyla- halledecekti. Cengiz, Emre'ye duvar boyama işinden bahsetti. "Birkaç hafta önce Cem diye bir çocukla tanıştım. İlk başta iyiydi ama şimdi, Korcan ile yaptığımız örnekleri çaldı sanıyorum." diye ekledi. Bir planı olup olmadığını sordu Emre. "Karşıdaki inşaatı görüyor musun? Ben oraya gideceğim, sen de kağıt, kalem al ve gel. İkinci katta olacağım" dedi ve aceleyle gitti. İnşaatın ikinci katından Cem'in evi görünüyordu. Planı orada yapacaklardı. Emre de gelmişti. Günbatımı zamanıydı. Kızılceviz Körfezi, günbatımında turuncu- sarı ve hafif mor renklere boyanıyordu. Hava kararana kadar "sağlam" bir plan yaptılar. Hava kararınca Cem'in evine yürümeye başladılar. Evet, belki fazla soygun filmi izlemişlerdi ama onların da kendilerine göre bir "standartları" vardı. "Vay be! Gerçekten yapacak mıyız?" diye sordu Emre. Gecenin yüzüne vuran karanlığına rağmen gergin olduğu gözlerinden belli oluyordu. "O örnekler el emeği, göz nuru. Yani evet, yapacağız. Mesela bir anlığına baba olduğunu düşün. Çocuğunu ansızın çalsalar ne yapardın?" dedi Cengiz. "Önce çocuğumun çalındığından emin olurum, ona göre davranırım." diyerek cevabını yapıştırdı Emre. Fakat oraya kadar girmişlerdi. Artık geri dönüşü yoktu bunun.

Kızılceviz KörfeziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin